Çevresel olarak en kirli sektörlerden biri olan çimentocular, uzun süredir ‘alternatif’ yakıt olarak niteledikleri lastik vd. birçok atığı yakarak üretim yapıyor. Yaktıkları atığı 6 kat arttırmak için iktidardan cezbedici teşvik talep ediyorlar
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Türkiye coğrafyasını kirleten en belirgin sektörlerden birisinin çimento fabrikaları olduğu biliniyor. Özellikle Avrupa’da belirlenen çevre kriterlerinden kurtulmak isteyen çimento tekelleri, Üretimlerini Türkiye’ya kaydırarak devasa boyutlarda büyüdüler. Büyürlerken bulundukları alanlarda tarım arazilerini, suları ve havayı kirletirlerken halk sağlığını da ciddi anlamda tehdit ederek büyüyen çimento sanayisi bu tehditlerini arttırmak için kulis yapmayı sürdürüyorlar.
‘Yeşil ekonomi’
Türkiye Çimento Sanayicileri Birliği tarafından üretilen çimentonun büyük çoğunluğunun ihraç edildiği vurgularken dünyanın en kirli sektörüne ‘Yeşil Ekonomi’ nitelemesinde bile bulunabiliyor. En çok atık lastik yakmayı seven çimentocular, sanayi atık çamurları dahil her türden atığı yakarlarken, devletten ciddi oranda destek beklediklerini belirterek, atık yakımını 6 kat arttırmak istiyorlar. Enerji Günlüğü’ne konuşan Bozay, Enerji maliyetlerimiz geçen yılın aynı dönemine göre ithal kömür yaklaşık altı kat artmış durumda. İthal kömürde yüzde 600 fiyat farkı var. Bu çok büyük bir fark. Petrokok alternatif bir çözüm, onu kullanan fabrikalar da var ama her tesis kullanamıyor. Onda da maliyetler yaklaşık üç kat artmış durumda. Alternatif yakıtlarda da çok artış oldu, yerli linyitte de fiyatlar yaklaşık iki kat artmış durumda. Elektrikte de öyle” dedi.
Cezbedici teşvik!
Maliyet artışlarından yakınırken gizlemeye bile gerek duymadan tehlikeli atıkların yakılması üzerine konuşan Bozay, “En önemli alternatif ‘atık ısı’ geri kazanımı. Şu anda yaklaşık 141,5 MW’lık bir yatırım yapılmış durumda. 570 bin konutun günlük tüketimini karşılayacak kadar ‘atık ısıdan’ geri kazanımımız mevcut. Yaklaşık 16 fabrikada 25 hatta bu sağlanıyor. Aslında toplam 320 MW’lık bir potansiyel var. Önümüzdeki dönemde bu yatırımların artabileceğini düşünüyoruz. Hele cezbedici bir devlet teşviki gelirse bu potansiyelin rahatlıkla değerlendirileceğini düşünüyoruz. Bu konuda kamuyla görüşmeler sürüyor” diye belirtti.
Atık yakmayı 6 misli arttırmak!
Bozay sorulara verdiği cevabın devamında, “Ömrünü tamamlamış lastiklerde 7000 kaloriye kadar çıkabiliyorsunuz. Ama oradaki sıkıntı ayrıştırmanın iyi yapılıp yapılmadığı. Normalde düşük karbonlu çimento üretimi için yurtdışında, özellikle emisyonu düşürmek için atık kullanılıyor. AB’de de böyle. AB’yi baz aldığımızda ülkemizde de atıktan türetilmiş yakıtın yüzde 50 civarında kullanılabileceğini düşünüyoruz. Şu anda bu oran yüzde 8’ler düzeyinde. Yani çok büyük bir potansiyel var” sözleriyle atık yakımın en az 6 kat arttırmayı hedeflediklerini söyledi.
Bozay eksik konuşuyor!
Bozay AB’de de emisyon düşürmek için çöp yakıldığını söylerken yakma tesislerinin bir çoğunun Türkiye’ye getirildiğini görmezden gelerek eksik konuşuyor. Alman Çevre Yardımı kuruluşunda dönüşüm ekonomisi uzmanı olarak çalışan Thomas Fischer, “Çöplerin yakılması temiz ve atıksız bir yöntemmiş gibi yansıtılıyor, ancak bu kesinlikle doğru değil” diyor. Fischer, atığın da atığının var olduğunu ve bu atıkların yüksek derecede zehirli atık olarak karşımıza çıktığını belirtiyor. Fischer, yakma işlemi sırasında dioksin ve furan gibi direkt kanserojen maddelerin yanı sıra zehirli kül ve tozun ortaya çıktığını söylüyor. Almanya Çevre ve Doğayı Koruma Birliği tarafından sunulan verilere göre, çöpler yakıldıktan sonra ortaya çıkan maddeler kanser, solunum yolu hastalıkları ve doğuştan sakatlıklara neden oluyor. İşte tüm bu nedenle AB yakma tesislerinin ve çöplerinin Türkiye’ye ithal edilmesinin temelini oluşturuyor.
Çimento fabrikaları kanser nedeni
Türkiye’de kurulu bulunan organize sanayi bölgelerinde fabrikaların atık tesislerinde biriken zehirli atıkların yüzde 90’ı yakma tesisleri ile çimento fabrikalarında yakılıyor. İster evsel, ister endüstriyel olsun çöpleri yakmanın çok tehlikeli, insan sağlığı, su temizliği, toprak ve hava kalitesi açısından telafisi mümkün olmayan sonuçları olacağını bilim insanları tarafından tüm verileriyle paylaşılıyor. Yakma sonucu baca gazı emisyonları içinde DİOKSİN ve FURAN gibi atıklar ortaya çıkıyor. ‘Dioksinler ve furanlar’’ en toksik (zehirli) klorlu organik bileşikler olarak kabul edilirken kalıcı organik kirletici sınıfı olarak tarif ediliyorlar. Aynı zamanda inatçı, kararlı yapıları nedeniyle doğada çok uzun süre boyunca kalıyorlar.
Avrupa’da birinci!
Atıkları nedeniyle en tehlikeli sektör olarak nitelenen çimento fabrikalarına yeşil ekonomi yakıştırması yapılıyor. Türkiye’de çimento sektörünün Avrupa’da birinci, dünyada ise 4’üncü büyük üretici konumunda olduğu TÇMB tarafından belirtiliyor. 2018 yılında 55’i entegre, 19’u öğütme olmak üzere 74 tesisle yıllık yaklaşık 71 milyon ton klinker ve yaklaşık 75 milyon ton çimento üretildiği ve yüksek ihracat hacmiyle gayri safi milli hasılada önemli bir paya sahip olduğu yine çimentocuların birliği tarafından açıklanmıştı.
Tehlikeli atıklar yakılıyor
Yıllık 13,7 milyon ton her türden atık özellikle Avrupa’danTürkiye’ye taşınırken, atıkların çok büyük bölümü enerji üretmek amacıyla yakılıyor. Çimento fabrikaları, termik santraller, biyokütle tesisleri bu çöpleri yakarken, yaşamı dioksin ve furan gibi kanserojen atıklarla zehirliyorlar. AKP iktidarı en son 31.12 2020 yılında çıkarığı tebliğde 2021 yılı sonuna kadar atık ithalatı düzenlenirken, bu atıkların içinde her türden atığı bulmanız mümkün. Türkiye’ye gönderilen atıkların içinde yer alan plastik atıklar ise yabancı basının haberleştirmesiyle birlikte gündemimiz de ağırlıklı yer tutarken, araba lastikleri, kurşun-asitli akümülatörler, kurşundan imal edilen elektrik pilleri, bataryaları ve elektrik akümülatörlerinin döküntü ve hurdaları ile tehlikeli veya tehlikesiz olarak sınıflandırılan her türden atıkların ithalatı yapılmaktadır.
Yaşam zehirleniyor
Türkiye’de kurulu bulunan organize sanayi bölgelerinde fabrikaların atık su tesislerinde biriken atıkların yüzde 90’ı yakma tesisleri ile çimento fabrikalarında yakılıyor. İster evsel, ister endüstriyel olsun çöpleri yakmanın çok tehlikeli, insan sağlığı, su temizliği, toprak ve hava kalitesi açısından telafisi mümkün olmayan sonuçları olacağını bilim adamları söylüyor. Yakma sonucu baca gazı emisyonları içinde DİOKSİN ve FURAN gibi atıklar ortaya çıkıyor. ‘Dioksinler ve furanlar’’ en toksik (zehirli) klorlu organik bileşikler olarak kabul edildikleri bilimsel araştırmalarda yer alıyor ve kalıcı organik kirletici sınıfı olarak tarif ediliyorlar. Aynı zamanda inatçı, kararlı yapıları nedeniyle doğada çok uzun süre boyunca kalıyorlar.
Kanserin başlıca sebebi
Dioksinler ve furanlar yağda çözülmedikleri, bu nedenle insanların ve hayvanların vücutlarında birikerek çoğaldıklarını ve uzun yıllar boyunca vücuttan atılamadıkları biliniyor. Uluslararası Kanser Araştırması Ajansı tarafından 1.Grupta (İnsanlarda kansere neden olduğu ispatlanmış) gösterilmektedir. Bu konuda en geniş araştırmayı ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) yürütmüş ve bu araştırmanın taslağını 1994 yılında yayınlamıştır (USEPA 1994a). Araştırma sonuçlarına göre, dioksin kanser yapmasının yanında, sinir, bağışıklık ve üreme sistemlerine zarar vermekte, doğmamış bebeklerde bozuk oluşumlara, sakatlıklara sebep olabilmekte, endokrin sistemini bozabilmektedir.
Çimentoda kontrol yabancılarda!
TÇMB verilerine Türkiye’de 74 adet çimento ve öğütme, onlarca da beton fabrikası bulunuyor. Sektör yabancıların ya da yabancı ortakların kontrolü altında. Dünya çimento tekelleri arasında yer alan Fransız Vicat-Parficim, Ankara ve Konya’da 2 fabrika işletiyor. Taiwan Cement Corporation ile ortak olan Oyak Çimento ise 6 fabrika ile üretim yapıyor. Sektörün büyük üreticileri arasında bulunan ADOÇİM Yunanistan merkezli Titan Çimento ile ortak. Akçansa se İngiliz HeidelbergCement ve Sabancı ortaklığı olan şirket, üç fabrikasında çimento ve klinker üretimi yapıyor. Ayrıca Akçansa, iştiraki olan Betonsa ile 35 tesiste beton üretimi yapıyor. 12 ülkede faaliyet gösteren İspanya merkezli Votorantim Çimento da sektörde tekel haline gelen şirketlerden biri. Şirketin Türkiye’de 5 fabrikası ve 14 hazır beton tesisi var. Sektördeki güçlü bir diğer yabancı şirket ise İtalyan Cimentir. 2001 yılında Çimentaş’ı satın alarak Türkiye’ye girin firma 5 fabrikada söz sahibi. 6 fabrika ve çok sayıda beton üretim tesisi olan Sabancı Gruba ait Çimsa’nın yüzde 8’i İngilizlere ait. Bunların yanında yine yabancı ortaklıkları olduğu bilirtilen Limak Çimento 10 fabrika, Aşkale çimento 6 fabrika, Sanko Holding 4 fabrika, Batıçim 2 fabrika ve diğerleri piyasayı tamamlayan şirketler.