Ankara JİTEM davası, katledilen 19 Kürt iş insanı ve bürokratları kapsar. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in ‘Elimizde PKK’ye yardım eden Kürt işadamlarını listesi var, hesap soracağız’ sözleri sonrası İstanbul-Ankara hattında peş peşe infazlar yaşanır
Gülcan Dereli
Bugünlerde yaşadıklarımız, sık sık 1990’lı yıllarla karşılaştırılıyor. Beyaz Toroslar, JİTEM, faili meçhuller, köy yakmalar, helikopterden atmalar… Bazen dejavu yaşıyoruz hissine kapılıyoruz değil mi? Çok yazıldı çizildi elbette 90’lar. Ancak yine de hatırlamak önemli. Çünkü bugünlerde öyle bir bellek silme politikası yürütülüyor ki değil 90’ları dün ne yaşadığımızı unutur olduk. Çünkü egemenler bilir ki geçmişle bağı kopan bir toplum ne şimdiyi ne de yarını kurabilir. O yüzden geçmişi hakikatiyle hatırlamak bugünü ve geleceği değiştirecek bir niteliğe sahip. Biz de bu vesileyle 90’lı yılların dava konusu olan JİTEM davalarını mercek altına aldık. 7 gün sürecek dosyamızda JİTEM davalarının nasıl bir seyir izlediğini, faili meçhul denilen olayların aslında faili belli olduğunu hep birlikte tekrar hatırlayacağız. Yine bugün yaşadığımız şeylerin 90’lardan bugüne miras kaldığını, bu lanetle yüzleşilmediği için kendini tekrar edip durduğunu göreceğiz; mesela helikopterden atma gibi… Kulp, Cizre, Kızıltepe, Dargeçit, Ankara, Lice, Anter ile JİTEM ana dava ve Musa Çitil JİTEM davalarında yaşananları derledik, tanıkları dinledik, dava avukatlarına mikrofon uzattık.
Dosyamızın bugünkü bölümünde Kürt iş insanlarının, avukatların ve bürokratların JİTEM tarafından nasıl katledildiğini ve dava sürecini işleyeceğiz. İstanbul ve Ankara’da katledilen 19 kişiyi konu alacağımız dosyamızda sanıkların itirafları da yer alacak. Katledilen 19 kişinin tek ortak paydası Kürt olmaları. Cinayetlerde dikkat çeken nokta dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in “elimizde PKK’ye yardım eden Kürt işadamlarını listesi var hesap soracağız” demesi sonrası cinayetlerin yaşanması. Behçet Cantürk, HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan’ın eşi Savaş Buldan gibi isimler bu listenin başındadır. Ve peş peşe Ankara-İstanbul hattında 19 cinayet işlenir. Hepsinin baş faili JİTEM’dir. Katledilen Yusuf Ekinci’nin çocuğu Sertaç Ekinci de davanın avukatlarındandır.
Ağır işkence ile infaz
İstanbul’da Adnan Yıldırım ve Savaş Buldan, Hacı Karay ile birlikte kaçırılarak öldürülür. Savaş Buldan, 2 Haziran 1994’te İstanbul Yeşilyurt Çınar Oteli’nden, polis kimlikli, polis yelekli ve telsizli sekiz kişi tarafından, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’la birlikte kaçırılır ve sonrasında öldürülür. Buldan ve arkadaşlarının cansız bedeni 4 Haziran 1994’te Bolu’nun Yığılca ilçesi Melen çayı kenarında bulunur. İşkence yapıldığı, vücudunda yanık izleri görüldüğü, derisinin soyulduğu, göğsüne ve başına kurşun sıkıldığı otopsi raporu ile belgelenir. Cinayet, diğer faili meçhul cinayetlerle birlikte Susurluk dosyasında söz konusu edilir. Cinayetler İstanbul ve Bolu-Adapazarı-Sapanca üçgeninde ortaya çıkar.
Sapanca’daki ölüm üçgeni
1994’te Sapanca’da öldürülen Kürt iş insanı Behçet Cantürk ve şoförünün cansız bedeni Sapanca yolunda bulunur. İki ay sonra Cantürk’ün avukatı Yusuf Ekinci öldürülür. Fevzi Aslan ve Şahin Aslan Hendek’te ölü bulunur. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan öldürülür. Savaş Buldan ile arkadaşları Adnan Yıldırım ve Hacı Karay, Bolu’nun Yığılca ilçesi yakınlarında ölü bulunur. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar da, “Devlet adına bin operasyon yaptık” diye itiraf eder. İkinci Ergenekon davasının ek delil klasörlerindeki gizli anık ifadesinde, “Sedat Peker, Veli Küçük’le beraber hareket edip, bizi kullanarak çok işler yaptı. Sapanca Kavşağı’na atılan cesetlerin tamamı bizim teşkilatın işiydi” diye itiraf eder.
‘PKK değil hepsini biz yaptık’
Ayhan Çarkın, o dönem Radikal ve Günlük gazetelerine yaptığı açıklamalarda, bölgede 1986’da gönderilen ilk 320 kişilik ekip içinde yer aldığını anlatıyor. Ayhan Çarkın, “Kürt halkına dışkı yedirdik, tırnaklarını söktük, dillerini yasakladık. Ancak Kürt halkı bizim onurumuz, omurgamız, gururumuz. Bir özür dilememiz lazım Kürtlerden… Şimdi her tarafta toplu mezarlar çıkıyor” diyor. Çarkın, kamuoyunda “bebek katili” başlıklı haberlerde sıklıkla gösterilen ve simge haline getirilen kurşunlanmış bebek fotoğrafının çekildiği Pınarcık köyü katliamı başta olmak üzere pek çok katliamı PKK’nin değil JİTEM tarafından gerçekleştirildiğini de itiraf ediyor.
Pis işleri temiz kişilere yaptıramazsınız
Davanın avukatlarından Av. Mehmet Emin Aktar, Ankara JİTEM davasını gazetemize değerlendirdi. Dava tanıklardan MİT kontra terör daire başkanı Mehmet Eymür’ün beyanını hatırlatan Av. Aktar, “Biz sorduk dedik ki bu kadar uyuşturucu tüccarlığı yapan mafyatik kişileri neden kullandılar. Neden bu tipleri devlet adına kullandınız? O da çok ilginç bir cevap verdi. Dedi ki siz piş işleri temiz insanlara yaptıramazsınız. Bu aslında bu davanın da özetiydi. Susurluk komisyonundaki beyanlar ve deliller vardı. Mehmet Eymür Kürt iş inanlarının listesini sundu” diyor.
Gerekçe uydurulur
Katledilme nedenlerine dair başka bilgiler de veren Av. Aktar, “Namık Erdoğan’ın uyuşturucu madde imalatında kullanılan bir kimyasal maddenin ithalına onay vermediği için öldürüldüğü söyleniyor mesela. Bu çete aynı zamanda uyuşturucuyla uğraşıyor. Kürt olması da dikkate alınıyor. Ve bir yeğeninin Özgür Gündem gazetesinde muhabir olması gibi gerekçeyle. Mecit Baskın için başka bir gerekçe bulunuyor” diye vurguluyor.
Bu davaların beraatla sonuçlanması tipik bir cezasızlık politikası olduğunu söyleyen Av. Aktar, “Susurluk raporuna ilişkin de Fikri Sağlar gibi tanıklar var. Bu tanıkların hepsi aslında olayın nasıl gerçekleştiğini bize söyledi. Peki mahkeme ne yaptı? Mahkeme Ayhan Çarkın’ı adli tıp kurumuna sevk etti. Yani devlet açısından bakıldığında bu olayların içinde bulunan birinin çıkıp itiraflarda bulunması zor bir şey” diye belirtiyor.
İşlenen cinayetler kabul ediliyor
Mahkemenin gerekçeli kararındaki ayrıntılara dikkat çeken Av. Aktar, “Çok ilginç bir şey var. 1990-1994 yıllarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde aynı zamanda yoğun terör olayları yaşanmış. Mahkeme zaten burada kendini ele veriyor. Güneydoğu’da ‘terör’ olayları yaşanırken burada da bunlar öldürüldü deniyor aslında” ifadelerini kullanıyor.
Hakikat ortada
Vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Av. Emin Aktar, “Bunların bütünü merkezi bir kararla sistematik bir şekilde işlenen cinayetlerdir. Bizim bütün çabalarımız bir hakikati toplumun gözünün önüne sermekti. Ama bu mücadelemizden de vazgeçmiyoruz” diyor.
Buldan: Hukuki ve siyasi mücadelemiz sürecek
Katledilen Savaş Buldan’ın eşi HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan davanın cezasızlıkla sonuçlanmasını gazetemize değerlendirdi. Mücadeleden vazgeçmeyeceklerini dile getiren Buldan, “90’lıllarda işlenen cinayetlerin açığa çıkması için çok önemli bir dava olan Ankara JİTEM davası ne yazık ki beraatla sonuçlandı. Davanın sanıkların tamamı Türkiye’de işlenen faili meçhulün bire bir sorumlusu başta Mehmet Ağar olmak üzere ve onun ekibi. Bu dava diğer cinayetlerinde açığa çıkmasını sağlayacak bir davaydı fakat sistemin devletin, özellikle AKP hükümetinin bu konudaki cinayetleri saklama, örtbas etme, failleri koruma gibi anlayışı olduğu için bu dava da böyle sonuçlandı. Biz ailelerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurularımız var. Dava bizim lehimize sonuçlanmış olmasa bile bu tür cinayetlerin açığa çıkması için hem hukuki hem de siyaseten girişimlerimiz devam edecek” diyor.
Davanın seyri: 19 kişinin ortak noktası Kürt olmak
1993-96 yılları arasında Ankara ve İstanbul’da işlenen cinayetler, özel harekat mensubu Ayhan Çarkın’ın itirafları ile dava konusu olur. Çarkın, önce İstanbul sonra Ankara’da itiraflarda bulununca soruşturmalar yapılır. Çarkın tutuklanır. Çarkın’ın beyanları üzerine birkaç eski özel harekat mensubu daha tutuklanır. Ve ilk dava 2013 yılında açılır. Dava, Mecit Baskın cinayetinin zamanaşımına yakın olduğu bir süreçte açılır. 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de bu yargılamaya dahil edilir.
Aynı silah iki farklı şehir
İkinci dava 2014 yılında açılır. Böylece iki dava birleştirilir. Bu davanın ilk duruşması Mayıs 2014’te yapılır. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim Şahin, Korkut Eken gibi isimler sanıklar arasındadır. Dosyada aynı silahtan çıkan cinayetler de dikkat çekicidir. Örneğin Medet Serhat cinayetiyle Yusuf Ekinci cinayetinde aynı silah kullanılmıştır. Biri Ankara, biri İstanbul’dadır. Yine Fevzi Aslan ve yeğeni Behçet Cantürk cinayetinde de aynı silah kullanılmıştır. JİTEM cinayetlerinde bu açıdan benzerlikler var. Ayhan Çarkın bunları ifadesinde beyan edince de bu benzerlikler ortaya çıkar. Bir diğer benzerlik de Cizre JİTEM davasında bir gizli tanık beyanında fark edilen şey. Gizli tanık itiraflarında, “Komutan bizden öldürdüklerimizin kimliklerini alıp kendisine götürmemizi istiyordu” der. Katledilen yurttaşların hiçbirinin üstünde kimlik çıkmaz. Bu dosyalarda hiçbir yurttaşın üstünde kimlik yoktur.
19 kişi yargılanır
19 kişinin katledilmesinden sorumlu tutulan Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanır.
Üst düzey yetkililer
İlk duruşması 16 Mayıs 2014’te görülen ve tutuklu sanığın olmadığı davanın 10 Nisan 2015 tarihli duruşmasında eski MİT kontra terör dair başkanı Mehmet Eymür kendisine verilen 29 kişilik infaz listesini mahkemeye sunar. 2 Şubat 2018 tarihli duruşmada Susurluk kazasından hemen sonra kurulan Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu üyesi Fikri Sağlar tanık olarak verdiği ifadede Başbakanlık Teftiş Kurulu Başbakanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan Susurluk Raporu’nun bir bölümünün dönemin koalisyon hükümeti liderlerinin kararıyla “devlet sırrı” ilan edilerek çıkartıldığını; özellikle bütün ekleriyle birlikte edinilmesi halinde raporda davaya ilişkin aydınlatıcı bilgilere ulaşılabileceğini söyler. Mahkeme, Başbakanlık Teftiş Kurulu’na yazılan rapor cevabının beklenmesine karar verir.
Diğer davalar gibi karar beraat
Ankara JİTEM davasının kararı diğer JİTEM davaları gibi cezasızlıkla sonuçlanır. 13 Aralık 2019’da görülen karar duruşmasında tüm sanıkların beraatlerine karar verilir.
YARIN: Musa Anter ve JİTEM ana davası
NOT: Bu dosya hazırlanırken Hafıza Merkezi’nden faydalanılmıştır.
*Dosyanın birinci bölümü için tıklayız
*Dosyanın ikinci bölümü için tıklayınız
*Dosyanın üçüncü bölümü için tıklayınız