Lisanslı depoculuk ile tarımsal üretimler, tamamen şirketlerin kontrol ettiği bir mekanizmaya dönüşüyor. Çiftçiler, şirketlerin çalışanı durumuna sürüklenirken, tarımın her yönüyle bir grup sermaye yapısına teslime hazırlandığı görülüyor
Tarım Mahsulleri Ofisi (TMO)- Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Ticaret Borsası’nın ortağı olduğu bir şirket tarafından Çorum’da yapımı devam eden lisanslı deponun, 30 bin ton kapasitesine sahip olacağı bildirildi. AKP Çorum Milletvekili A. Sami Ceylan Çorum’da daha önce 10 bin ton kapasiteli depo bulunduğu iddiasında bulunarak, “Bu deponun zamanla ihtiyaçlara cevap vermemesi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde Çorum’da yeni bir depo kazandırılması için çalışma başlatıldı” diye belirtti. Ancak durum Ceylan’ın belirttiği gibi değil. Çorum merkezde TMO’ya ait 20 bin ton yarı mekanik, 9600 ton silo ve 1000 ton yapay depo olmak üzere 30 bin 600 tonluk depolama kapasitesine sahipken, bunların kapatılıp yerine özel şirketlerin kurduğu depolara çiftçiler mahkûm ediliyor.
Herkes kazanırsa…
Ticaret Borsası Başkanı Özkubat, “Çorum’a kazandırılan depomuzun nakliyecimize, çiftçilerimizin hububat sezonunda ürünlerini daha iyi fiyata satmasına, ayrıca bu ürünü kullanan sanayicimizin ürün sanki kendi deposundaymış gibi bir güvenceyle çalışacak ve stok maliyetinden kurtulacak” sözleri dikkat çekerken herkesin kazanmasının nasıl mümkün olacağına dair birçok soru işareti ortaya çıkıyor. Lisanslı depoculuğun bir sonraki adımı olan e-Elektronik Ürün Senedi (ELÜS) sistemi ile yatırımlarını değerlendirmek isteyenlerin Ticaret Borsası’na üye olması gerektiğini söyleyen Özkubat, “Üyelik aidatı yoktur. İstedikleri an ELÜS sisteminden yaz sezonunda ürün alıp, kış sezonunda satabilirler. Faizsiz bir kazançtır. Vergiden muaftır. Çorumluların ELÜS sistemine üye olmalarını istiyorum. Herkese katkı sunacağına inanıyorum” sözleri çiftçiler açısından gerçekleri yansıtmıyor.
TMO tasfiye edildi
Geçtiğimiz yıl haziran ayı içinde TMO’nun depoları ile sahibi olduğu arazilerinin satılığa çıkarıldığı duyurulmuştu. AKP iktidarı ile birlikte işlevini yitiren TMO’nun satışa çıkardığı arazi ve gayrimenkuller depo olarak kullanılan yerler. TMO bir süredir, örneğin buğday hasadı döneminde, üreticinin hasadını yaptığı buğdayı alması gerekirken, depoları kapalı tutuyor ve alım yapmıyordu. Üreticiler ise ürünü TMO yerine tüccara daha ucuz fiyata ve uzun vadelerle vermek zorunda kalıyordu. Çorum’daki lisanslı deponun hem tüccara hem de çiftçiye yarar sağlayacağının iddia edilmesi TMO’nun bilerek yarattığı durumlardan görmek mümkün. AKP’nin tarımda tekelleşmenin en önemli adımlarında biri olan ‘lisanslı depolar’ dışında çiftçinin ürününü satacağı hiçbir yer bırakılmazken tüccarların örgütleri tarafından kurulan depoların tüccarlara hizmet etmesi dışında hiç kimseye bir yararı olmayacağı anlaşılabilmektedir.
Lisanslı depoculuk
AKP hükümeti, TMO’nun işlevi olan depoculuğu TMO’yu boşa çıkarıp varlıklarını satarak çiftçiyi lisanslı depolara mahkûm ederken, tarımsal alanda sermaye etkinliklerini büyüterek çiftçiyi köleleştirdiği görülüyor. Çiftçilerin ürettiği ürünlerin lisanslı depolara verilmesi zorunlu hale getirildi. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, yaptığı bir açıklamada, “Bütün ürünler, lisanslı depolarda depolanacak. Dolayısıyla ürün senedine konulacak. Ürün senedinin de esprisi şudur: Artık kamyonlar değil, kâğıtlar hareket edecek. Üreticinin ürünü en yakın lisanslı depolarda depolanacak. Üretici, cebine kâğıdını koyacak. Bunun adı ürün senedi ve üretici istediği zaman ürününü pazarlayabilecek. Dolayısıyla bu manada müthiş bir kolaylık, finans imkânı ve bankalar için teminat kaynağı olacak” dedi. Kemaloğlu, “Üretici, ürün senedi ile bankadan ‘cazip kredi’ kullanma imkânı buluyor. Sanayici, tüccar uzun vadeli finansmana kavuşma imkânı buluyor. TMO da, ürünleri lisanslı depolarda daha uygun şartlarda depolama imkânı buluyor” diye açıklamalarda bulunmuştu.
Semerat Holding!
Geçtiğimiz yıl Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan “Tarımda Milli Birlik Projesi” 25 Nisan 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın katılımı ile Külliye’de açıklanacağı duyurulmuş ancak daha sonra Cumhurbaşkanı’nın açıklaması iptal edilerek konu ileriye bırakılmıştı. Semerat Holding’le yalın sistem vurgusu yapılarak, Türkiye’nin tarımsal yapısı tümüyle değiştirilmesi hedefleniyor. Milli Birlik Kooperatifi ve özel sektörün yüzde 50 ortak olacağı “Semerat Holding” kurularak tüm kooperatifler bu holdinge bağlanacak ve yine tüm üreticilerin holding kooperatiflerine yani Milli Birlik Kooperatifleri’ne üye olması zorunlu hale gelecek. Türkçesi menfaatler anlamına gelen “semerat” sözcüğü ile sadece şirketlere menfaat sağlanacağı, çiftçileri ise köleleştireceği açıklamalardan anlaşılabiliyor. Sihirli ve bir o kadar zehirli olan “milli” sözcüğü ile süslenmiş olan “Milli Birlik Kooperatifi” ile küçük çiftçilerin, tarım üretimlerinde şirketlerin birer kölesi haline getirilmesi hedeflenirken lisanslı depoculuk da bu sürecin bir parçası olarak destekleniyor. Semerat Holding projesinin ise yakın gelecekte yeniden gündeme getirilmesi beklenirken, bunun için neredeyse bütün şartlar iktidar tarafından oluşturulmuş durumda.
Tam bir soygun sistemi!
Çiftçilerin ürünlerini zorunlu olarak depolara vermesiyle birlikte, tarım tekellerinin kurduğu-kuracağı lisanslı depolardaki ürünler, şirketler için kullanacakları kredilerde ‘teminat verme’ yolu olarak düzenlenirken, çiftçilerin eline tutuşturulan senetlerle bankalara gidip faiz karşılığı mallarını dolaylı satma seçeneği kalıyor. Çiftçinin eline verilen senedin değeri ise günün koşullarında oluşan piyasa değerinin bir kısmını kapsarken, depoya verdikleri ürünlerin satıldığı günkü fiyatın, alacağı olan paradan düşülmesi sağlanıyor. Bu yolla çiftçi kaça satılacağı dahi belli olmayan ürün için elindeki senet karşılığı bankaya borçlanıyor. Bu borçlanma sonucunda ürün satış bedeli alınan krediyi karşılamadığında, kendisine ödenmeyen ürün bedeline banka el koyuyor.
EKOLOJİ SERVİSİ