Nimet Ölmez/Afyon-MA
Büyük Menderes Nehri, termik santraller için açılan sondaj kuyuları nedeniyle kuruma tehlikesi yaşıyor. Bölgede her geçen zaman diliminde yetiştirilen ürün sayısı azalırken, çiftçiler, ‘Bir damla suya hasret kaldık’ diyorlar.
Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinde kurulması planlanan Termik Santrali için açılan sondaj kuyuları Büyük Menderes Nehri’ni hem kirletiyor hem de kurutuyor. Sondajlardan kaynaklı Türkiye, en verimli tarım arazilerinden birini daha kaybetmekle karşı karşıya. KLK Madencilik tarafından işletilecek olan termik santrali için açılan sondaj kuyularına her gün yenileri ekleniyor. Afyon’dan doğup, Murat Dağı’ndan beslenen ve Ege Bölgesi’ne hayat verip denize dökülen Büyük Menderes Nehri Türkiye’nin en kirli üçüncü nehri olarak biliniyor.
‘Suyun içinde susuzluk’
Dinar’da yaşayan ve yıllardır ekolojik alanda mücadele veren Mevlüt Er, Menderes Nehri 548 kilometre boyunca akarak, binlerce hektar tarım arazisine hayat verdiğini belirtti. Er, “Menderes Nehri Dinar’dan doğar, 162 belediye 3 vilayet ve sayısız köyden geçerek Söke Dipburun’da denize dökülür. Keçiburun ve Dinar’ın ise içme suyu Menderes’ten sağlanır. Menderes’e yakın köylerimiz de içme suyunu buradan temin eder” dedi. Yapımı devam eden termik santrale dikkat çeken Er, bölgede kömür rezervinin olduğunun belirtildiğini, kömürlerin kalorisinin düşük olmasına rağmen projeye başlandığını söyledi. Proje ile birlikte iç Ege’den Söke’ye kadar binlerce köylünün ürettiği özel ürünlerin susuzluğa mahkum edilmek üzere olduğunu dile getiren Er, “Hava kirliliğinin yanı sıra tarıma yönelik kayıplar, termik santralin getireceği zarar, onun getireceği faydadan kat be kat fazladır. Santralde 300 kişi çalışırken, bölgede çalışıp yaşayan 300 bin insanın yaşamı karartılıyor” sözleriyle dikkat çekti.
‘Menderes yok oluyor’
Menderes Nehri’nin kirletilmesinde herkesin sorumluluğu olduğuna dikkat çeken Er, kirliliğin ötesinde termik santralle birlikte nehrin yok olacağını ifade etti. Kurulacak termik santral için uzun zamandan beridir derin sondaj çalışmalarının yapıldığını aktaran Er, sondaj kuyuları yüzünden yüzey suyunun kuruduğunu kaydetti. Tarımla uğraşan çiftçi başta olmak üzere yerel yönetimlere ve yetkililere seslenen Er, “Menderes yok oluyor, Ege ve Türkiye yok oluyor. 2013 yılında termik santral gündeme geldiğinde Türkiye’nin en büyük yatırımı olarak sunuldu. O dönem Bakan olan Taner Yıldız, 8 bine yakın insanın çalışacağını duyurdu. Ama bugün geldiğimiz noktada; 300-400 kişi çalışıyor. Dünyanın en büyük santrallerinde bile bu kadar kişi çalışmaz. En uzun santral bile 30 yıl çalışıyor. 30 yıl için binlerce yıldır akan Menderes nehrini, insanların ekmeğini tarımını yok etmeye değer mi?” diye konuştu.
‘Menderes Dinar’ın aynası’
Termik Santralin kurulacağı ilçeye bağlı Uluköy sakini olan Hilmi Çalışkan (82) ise, konunun doğanın geleceği olduğunu hatırlatarak, “Termik santral ilk buraya kurulacağı zaman Bakan Veysel Eroğlu buraya gelmişti bende ona; ‘Sayın bakanım termik santralden Menderes ve ağaçlarımız etkilenecek mi? Diyerek sormuştum. O da bana cevap olarak, yeni teknolojiye göre kurulan termik santrallerin suya ve doğaya zarar vermediğini, aksi bir durumda ise santralleri hemen kapatacaklarını söylemişti. Oysa burada yetişen meyvenin hem kalite hem de çeşitlilik açısından Türkiye’de benzeri bulunmuyor. Bakın nehrin suyu her geçen gün biraz daha azalıyor. Açılan bu sondajlar Menderes Nehri’ni kuruttu. Menderes Dinar’ın bir aynasıdır ve bu aynanın kırılmaması gerekiyor” dedi.
‘Suya hasret kaldık’
Akçaköy’de yaşayan çiftçi Adnan Güçlü ise, köyün birçok noktasında daha önce akan su kaynaklarının teker teker kuruduğunu belirtti. Güçlü, yaşananları şöyle anlattı: “Yerin altına yapılan sondaj sayısının 2 bin tane olduğu söyleniyor. Daha santral çalışmadan suyumuz bitti. Tüm hayatı çiftçilikle geçinen bizim gibi insanlara daha büyük zarar olabilir mi? Burada haşhaş, pamuk, şeker pancarı, buğday yani aklınıza gelecek her türlü ekim yapılıyor” dedi. “Peki şimdiden kaynaklarımızı kurutan bu santrale karşı yöre halkı ne yiyip ne içecek kimse düşünüyor mu?” diye soran Güçlü, “Çiftçi bir yudum suya hasret kaldı. Çiftçi mahsülü için su bulamıyor bundan daha kötüsü yok” diye belirtti.