Irak’ta savaş sonrasında çıkartılan 81 numaralı kararname ilk çıkan kararnameydi ve Irak’ta o günden beri tohumlar şirketler eliyle çiftçilere satılırken aynı zamanda çiftçiler bu şirketlerin adeta kölesi haline getirildi. Aynı uygulama Türkiye’de Tohum Yasası ile yürürlüğe sokuldu ve dün çıkarılan yönetmelik ile bu süreç yasal anlamıyla tamamlanmış durumda. Artık çiftçiler yetiştirdikleri ürünlerden tohumluk ayıramayacak, dolayısıyla hem üreticiler hem de tüketiciler sefalete mahkûm hale getiriliyor.
Yeni yönetmelik son adım
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından dün yayımlanan yönetmeliğin amaç kısmında hangi ihtiyaçtan yayımlandığı açıkça görülebiliyor. Yönetmelik, Tohum Yasası’yla başlayan tohumun tekelleşme sürecinin son adımı olduğunu açıkça ortaya koyar nitelikte. ‘Yerel çeşitlerin kayıt altına alınması, üretilmesi ve pazarlanmasına dair yönetmelik’ başlığıyla sunulan yönetmelik, tohum üzerinde çiftçinin hiçbir hakkının kalmadığının açık belgesi olarak yayımlandı.
Bazı yönetmelik maddeleri
Yönetmeliğin 1. Maddesi tohum yönetmeliğin ana fikri gibi. Madde 1: “Bu Yönetmelik Ülkemizdeki tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri ve diğer bitki türlerine ait yerel çeşitlerinin genetik erozyonlarını engellemek amacıyla; tohumluklarının çoğaltımı, pazarlanması, yerinde idamesi ve sürdürülebilir kullanımı ile ilgili kurallar getirerek, ticareti yapılacak yerel çeşitlerin kayıt altına alınması, tohumluk üretimi ve tohumluklarının piyasaya arzı ve bu konudaki denetimlere ilişkin usul ve esasları kapsar” vurguları yer aldı. Madde 6. 1. Paragraf, “Sekretaryası TTSM’ce gerçekleştirilecek olan Yerel Çeşit Kayıt Komitesi; Genel Müdürlük, TTSM, ilgili il müdürlüğü, TAGEM, Türkiye Tohumcular Birliği, ilgili alt birlik, Türk Patent ve Marka Kurumu ve üniversitenin ilgili bölümünden birer uzmanın katılımı ile oluşur” ibareleri ile şirketlerin oluşturduğu birlikler tohum sertifikasyonunun başına oturtuluyor.
Tohum yasası
Tohum Yasası ile bugüne kadar TAGEM’e (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü) bağlı enstitüler aracılığıyla yürütülen tarımsal ARGE sonucunda, TİGEM’e ait çiftliklerde tohumların üretilip üreticilere dağıtıldığı tarımsal sistem tamamen yok edildi. Tohum da dâhil her türlü girdi uluslararası şirketlerin eline geçti ve çiftçiler artık sözleşmeli üreticilikle ürettiği ürününü maliyetine ve maliyetinin altına satmak zorunda kalıyor. Tüketici ise üreticinin ürününü, sattığının 6 kat üstünde aynı ürünü tüketmek zorunda bırakılıyor. Tohumculuk Kanunu’nda yer alan bir madde ile tohum, “.. geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı” olarak tanımlanarak tescile tabi kılındı. Yeni yayımlanan yönetmelikle bu tescil işlemi düzenlendi. Yasanın bu maddesiyle, şirketler bu topraklarda yüzyıllardır, doğanın ve insan emeğinin ortaya çıkardığı ve var ettiği tohumları, biyoteknolojik yöntemle ve genetikleriyle oynadıkları tohuma “yeni” özellikler ekleyip patentleme süreçlerini küresel pazara taşıyacaklar.
GDO tamamen serbestleşecek
Tohum Yasası ile birlikte çiftçinin ürettiği üründen tohumluk ayırma hakkı da elinden alınmıştır. Yasanın 15. maddesi yetki devriyle birlikte sertifikalandırma, ticaret ve denetimi, uluslararası dev tarım şirketlerine bırakılmıştır. Böylelikle Türkiye’de yaşayan halkların “gıda güvenliği” ve “gıda güvencesi” yok edilmiş ve bir avuç gıda tekelinin insafına bırakılmıştır. Tohum yasasıyla GDO’lu tohumların ülkeye girişi adeta serbest bırakılmış ve ticarileşmesi hukuksal güvenceye kavuşturulmuş durumdadır. Tohum Yasası’nın çıkmasıyla birlikte ülkenin gıda geleceği satışa çıkarılmıştır. En son çıkan yönetmelikle birlikte, tohumların patent altına alınması, çokuluslu tohum tekellerinin tohum piyasasını ele geçirmesi anlamı taşımaktadır. Çiftçiler binlerce yılda oluşturdukları bilgi birikimiyle, ıslah ettikleri tohumlukların üzerindeki haklarını bu yasa ve yönetmeliklerle kaybetmiştir. Yüzyıllarca sürede oluşturulan tohum zenginliği bir avuç çok uluslu şirket çıkarları için yasa ve yönetmelikleri mevcut hükümet eliyle gerçekleştirilmiştir.
Türkiye sermaye için gen bankası
Türkiye’ye her yıl, en az 2 milyon tona yakın genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) mısır, soya, pamuk ve kolza hiçbir denetime tabi olmadan girmekte; izinli olarak yemlere katılmakta, işlenmekte ve bine yakın çeşidin içinde tüketicilerin sofrasına taşınmaktadır. Türkiye’de üretimi ve dağıtımı yasak olmasına karşın getirilen muhafiyetlerle GDO’lu tohumlar, Tohum Yasası ile birlikte yasalaştırıldı. Artık yabancı şirketler dâhil tüm şirketler, Türkiye coğrafyasını bir gen olarak değerlendirmektedir. 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gen bankası niteliğindedir.
İktidar dört elden tohuma sarıldı
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın son dönemde tohum üzerine açıklamalar yapıyor olması dikkat çekiciydi. Bir toplantıda Türkiye’nin tohum ihracatının hızla artığını belirten Emine Erdoğan, “2002’de 145 bin ton sertifikalı tohumluk üretimimiz 15 yılda 7 kat arttı.İhracatımız ise 8 kat artarak ülkemizi 79 ülkeye tohum ihracatı yapan bir noktaya getirdi. 2023’te hedefimiz 2 milyon ton üretim ve 500 milyon dolarlık ihracattır” şeklinde konuşması iktidarın ekonomi politikalarına uygun olarak sermaye çıkarları üzerine hizmet amaçlı olduğu izleniyor.
EKOLOJİ SERVİSİ