Çokça tartışırız, tarımda “kendimize yeterliyiz, hayır değiliz” diye. İşte bu tartışmaya TUİK son noktayı koydu. TÜİK (2021-2022) verileri:
– Fındık, üzüm, incirde yeterli,
– Buğday, ayçiçeği, mercimekte yetersiz,
– Sebze ve meyvede yeterli,
– Hububat ve bakliyatta yetersiz, olduğumuzu söylüyor. Yani; “hububat (ekmek-yem), baklagil (bitkisel protein), ayçiçeği (yağ) ve hayvansal ürünler (et-süt) gibi temel gıda maddelerinde yeterli değiliz” diyor TÜİK. Başka bir deyişle TUİK, “bu hükümet yetersiz, insanını, hayvanını ele güne muhtaç ediyor” diyor. Bakmayın bu ürünlerin vitrinde dizili hallerine, fiyatlarının yüksekliğinden fukaralar alamıyor, seyrediyor. Onun için yeterliyiz sanılıyor.
Et ve Süt Kurumu zararda
TBMM’ye sunulan Sayıştay raporuna göre, Et ve Süt Kurumu-ESK, 2017’de 223 milyon 453 bin TL kâr etmiş. Fakat 2020’de de 223 milyon TL, 2021 yılında 521 milyon TL zarar etmiş. ESK’nın, 2020 yılında 429 milyon 510 bin TL olan özkaynakları, 2021 yılında eksi 91 milyon 479 bin TL’ye düşmüş. Kurumun toplam zararı, 1 milyar 401 milyon TL’ye ulaşmış. Yani ESK batık durumda.
Peki, ESK’yı kim yönet(em)iyor?
– Hükümet!
ESK’nın kuruluş amacı nedir?
– Et ve süt piyasasını regüle etmek, düzenlemek. Yani yetiştirici ve tüketici lehine hayvancılık sektörünün varlığını koruyup, artan nüfusa koşut olarak geliştirmek için desteklemek!
ESK ne yaptı, ne yapıyor?
– Halk kazansın, hayvan yetiştiricileri kazanmasın diye dışarıdan hayvansal ürün ithal ediyor.
Bu politika sonrasında kimler kazandı?
– İthalat ve ihracatçı şirketler.
Kazanamayan, kaybedenler kimler?
– Türkiyeli hayvan yetiştiricileri ve pahalı et, süt, kıyma tüketen halk ile piyasayı üretici- tüketici lehine düzenleyemeyen ESK.
ESK’nın zarar ettiği 1 milyar 401 milyon TL hayvan yetiştiricilerine destek olarak verilseydi ne olurdu?
– Yerli yetiştiriciler kanalıyla hayvansal ürünler sağlanır, Türkiye et ve süt konusunda kendine yeterliliği sağlar, halk daha sağlıklı ve ucuz hayvansal ürüne erişirdi. Bu durum hükümetin tarımı yönetemediğini, daha doğrusu üretici ve tüketiciden yana değil şirketlerden taraf biçimde yönettiğini gösteriyor.
Çiftçi kendine yetersiz
Türkiye Ziraatçiler Derneği (TZD) Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, 2022 yılında artan maliyetler ve yetersiz devlet desteği nedeniyle tarım ve hayvancılığın gerilediğini söylüyor. “Üreticinin Tarım Kredi Kooperatifleri ve kredi borcu 250 milyar liraya yaklaştı” diyor. Aynı şekilde Toprak Mahsulleri Ofisi-TMO, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü-ÇAY-KUR, en çok borçlu olan Kamu İktisadi Teşebbüsler-KİT’ler arasında. Ancak KİT’lerin böylesi borçlanmaları ne çiftçinin ne tüketicinin hanesine fayda sağlamıyor. Yani KİT zararları, sosyal refah sağlama amaçlı değil. İşte hükümetin bu yanlış tarım politikaları nedeniyle çiftçi zarar ediyor, borcundan dolayı tarımsal üretim yapmakta yetersiz kalıyor.
Deprem kamburu
Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarından Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Şubat ayında meydana gelen Maraş merkezli depremlerin Türkiye tarım üretiminin yüzde 20’sinden fazlasına zarar verdiğini açıkladı.
dwturkce.com‘da yer alan haber göre FAO, Türkiye’deki yapılan ön değerlendirmeler sonucunda, “toprak mahsulü, hayvancılık, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği dâhil tarımda ve depremin vurduğu bölgelerdeki kırsal altyapıda ciddi zarar tespit edildiğini, 11 tarım iline ciddi darbe vurarak 15,73 milyon insanı ve ülkenin gıda üretiminin yüzde 20’den fazlasını etkilediğini” belirtti. Açıklamada depremin, “Türkiye’yi tarımsal açıdan 1,3 milyar dolarlık fiziksel hasara yol açtığı, sektördeyse 5,1 milyar dolarlık kayba yol açtığını” paylaştı.
Demem odur ki; yönetilemeyen tarım, üretemeyecek duruma düşürülmüş çiftçinin yanısıra depremin bindirdiği yük, parasızlıktan seyirlik gıda vitrini bile bırakmayabilir. Her şey ayan beyan ortada iken seçim arefesinde hala tarımdan söz etmemek nasıl bir duygu acaba, ey politikacılar!