Geçmişteki eksikliklere düşmeden Emek ve Özgürlük İttifakı’nın büyütülmesi gerektiğini vurgulayan HDK Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, 13 Ekim’de Amed’de yapılacak ‘Özgürlük’ mitingine çağrıda bulundu
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) çağrısıyla bir araya gelen Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Emek Partisi (EMEP), 25 Ağustos 2022 tarihinde “Emek ve Özgürlük İttifakı”nı deklere etti. İttifakın yol haritasında, toplumun tüm kesimlerinin ortak mücadelede buluşmasına vurgu yapıldı.
İttifakın çıkış dönemi kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı. Ancak sonraki süreçte ittifak beklenilen çıkışı bir türlü yakalayamadı. Seçim süreçleri döneminde yaşanan tartışmalar da ittifakın hedeflerine ulaşmasını olumsuz yönde etkiledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), 26 Haziran tarihli toplantısında “Emek ve Özgürlük İttifakı”nı büyütme kararı aldı. Bu kapsamda kimi görüşmeler yapıldı. “Ortak mücadele ihtiyacı” vurgusu yapılan görüşmelerde, birçok siyasi parti ve sivil toplum örgütüyle bir araya gelinmesi kararlaştırıldı.
DEM Parti’nin de bileşeni olduğu Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, ittifakın kuruluş süreci, sonrası ve “yeni birliktelik” tartışmalarına dair konuştu.
İttifakın amacı
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Türkiye’nin sosyalist hareketleri ile Kurdistan demokratik devrim hareketinin tarihsel bir blok olarak kendisini inşa etme gibi bir iddiası olduğunu belirten Çiçek, “Bu yönüyle ele alındığında gerek Kurdistan özgürlük hareketi açısından gerekse Türkiye sosyalist hareketleri açısından ittifak meselesi stratejik bir mesele. Bunu neden söylüyoruz; çünkü son yıllarda özellikle seçimler bağlamında Emek ve Özgürlük İttifakı’nın stratejik hattına, ideolojik mayalanmasına ve hedeflerine dönük 2 yönlü bir saldırıyla karşı karşıyaydık. Bir taraftan Kürt özgürlük hareketinin örgütsel varlığına, onun kazanımlarına, halk içerisindeki büyüme potansiyeline dönük bir saldırıydı. Diğer taraftan da aynı zamanda birleşik mücadele zeminlerine dönük bir saldırı vardı. Biz de ‘bunun karşısında aldığımız tedbirler nedir’ noktasında bir tartışma yürüttük ve bir toplumsal mücadele ittifakı olarak yola çıktık. Yani emekçi kitlelerin emek mücadelesi etrafında, ekolojistlerin ekoloji mücadelesi etrafında, köylülerin yaşam savunuculuğu etrafında” ifadelerini kullandı.
‘Üçüncü yol büyük bir güç’
“3’üncü Yol mücadelemiz söz konusu olduğunda hem bardağın boş hem de dolu taraflarının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum” diyen Çiçek, “Çünkü tamamen bardağın boş tarafına dönük bir yoğunlaşma olduğunda hakikate de saygısızlık etmiş oluruz. Eksikliklerimiz, yapamadıklarımız ne olursa olsun 2011 yılında HDK’nin kuruluşuyla yolculuğuna başlayan bu mücadele çok ciddi kazanımlar elde etti. 3’üncü Yol mücadelesi, Türkiye ve Kurdistan’da özellikle seçim sonuçları bağlamında 3’üncü büyük güç olarak Türkiye ve Kurdistan halklarına sundu kendisini. Aslında devletçi güçleri, sistem partilerini, iktidarı ve devletin tarihsel aklını en fazla korkutan da HDK ile başlayan bu yürüyüşün ciddi anlamda mevzi kazanmasıydı. Türkiye ile Kurdistan halklarının özgürlük umudu olmasıydı. Ancak bu potansiyel büyüme halindeyken, diğer taraftan kendi ihtiyaçları da büyüdü. Belki de Emek ve Özgürlük İttifakı tartışmaları bağlamında büyüyen bu mücadelenin büyüyen ihtiyaçlarını ne kadar yerine getirebildiğimizi tartışmamız gerekiyor” diye konuştu.
Öcalan’ın tarihsel tespiti
“Hepimiz bilmekteyiz ki özellikle Sayın Öcalan’ın İmralı’daki görüşmelerinde HDK ve HDP’nin kuruluş sürecinde yaptığı tarihsel bir tespiti var. Bu tespit bugün hala duruyor” diyen Çiçek, Türkiye’nin demokratlarının, sosyalistlerinin, demokratik ve toplumsal değerlere duyarlı kesimlerinin, bunları bir yaşam felsefesi ve mücadele gerekçesi yapmış bütün gruplarının mücadelelerini bir ittifak aklıyla örgütlemesi durumunda potansiyellerinin yüzde 25-30’larda olacağını söyledi. HDP’nin en fazla oy aldığı dönemdeki yüzde 13’lük oy oranına baktığımızda; yüzde 25-30 potansiyeline göre bizim daha kat etmemiz gereken daha çok mesafenin olduğunu görüyoruz” diye belirtti.
Çiçek devamında, “Burada ele aldığımızda temel soru ‘Ne yapmalı ve nasıl yapmalı?’ Mevcut kazanımlar yetmiyor çünkü. Faşizm kendisini üreterek, yenileyerek devam ediyor. Bunun karşısında biz de mücadelemizi daha fazla büyütmek zorundayız. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın temel varlık gerekçesi de buydu. Yani halkların, toplumun, ezilen kimliklerin özgürlük ve dayanışma bilinci, zihniyeti etrafında kendisini örgütlemesi ve sistem karşısında demokrasi ve özgürlük mücadelesini büyütmesiydi” dedi.
‘İttifaka yeni bir isim gerekli’
“Emek ve Özgürlük İttifakı’nın yeni bir isim, yeni bir yol ve yöntemle kendisini daha fazla büyütüp güçlendirecek bir yol yürüyüşüne ihtiyaç var. Bu yol yürüyüşünü tekrardan ele alırken de geçmişte yaptığımız kimi eksikliklere düşmemek gerekiyor” diyen Çiçek, “O yüzden yeni toplumsal mücadele ittifakı dediğimiz süreci örgütlerken unutmamamız gereken temel şeylerden birisi, ezilen halkların ortak çıkarını bütün devrimci ve demokratik örgütlerin çıkarlarının önüne koymaktır. Başarı ve başarısızlık çıtasını halkın demokratik özlemleri, duyguları ve arayışları üzerinden kurmak, iki egemen blok arasındaki ideolojik ve güç mücadelesini halkın mücadele değerleri ve kazanımları etrafında örgütlemek. Yani halkın bu ortak değerleri ve özlemleri etrafında birbirimize taviz vermek. Bunu yapmadığımız zaman halklar, ezilen kimlikler hayati ihtiyaçları temelinde kurgulanan bir politikayı görmediğinde nasıl dahil olacak?” diye konuştu.
‘AKP’nin kaybedişinde ciddi payımız olacak’
“AKP kaybedecek ve AKP’nin kaybedilişinde çok ciddi payımız olacak” diyen Çiçek, “AKP-MHP iktidarı kaybedecek dedirten, o umudu ayakta tutan temel mücadele, Türkiye ve Kurdistan halklarının ve ezilenlerinin örgütlü mücadelesi sayesinde oldu. Bugün AKP-MHP’ye tokadı vuran kim? Sadece Emek ve Özgürlük İttifakı güçlerine oy verenler mi? Başka partiye oy verenler de tokat vurdu. Niye vurdu? Demek ki ortak paydalar var. Farklı partilere oy verse de AKP’nin temsil ettiği değerleri tehdit olarak görüp, ülkeyi sürüklediği duruma itiraz ediyor” dedi.
Yumuşama söylemi
Çiçek, “CHP, AKP’nin gidişiyle birlikte ciddi anlamda bir demokratik dönüşüm ve değişim talep ediyorsa kaçınamayacağımız bir şey var; yani AKP’ye karşı mücadeleyi öne çıkarmak ve büyüttüğümüz o mücadele gücüyle birlikte AKP’yi yıkmak. O zaman bu “yumuşama” sürecine gelen akıl, toplumun AKP-MHP’ye karşı öfkesine, yürüttüğü mücadeleye ve verdiği emeğe saygısızlık ediyor. İkincisi, aslında “yumuşama” adı altında devletin tarihsel kurucu kodlarına atıf yapıyor. O zaman “bizim egemenlik çıkarlarımız söz konusu olduğunda biz halkın taleplerine bakmayız” deniliyor. “Beyaz Türkçü”, “Yeşil Türkçü” fark etmeksizin aynı masada oturacak mıyız? Oturacaklar işte. Toplumsal mücadeleyi sönümlendiren, toplumu gerektiğinden fazla beklentili hale sokan, onu nesne konumunda tutan her müzakere, diyalog ya da bugünkü deyimiyle “yumuşama” aslında yürütülen mücadeleye ve halka karşı işlenmiş bir suçtur.” ifadelerini kullandı. Çiçek, “Emek ve Özgürlük İttifakı bağlamında gündemimize aldığımız en temel hedef, AKP-MHP faşist iktidarını yıkacak bir hedef” diye ekledi.
‘Sistematik darbe rejimi’
“AKP-MHP iktidarı uzunca süredir “Çöktürme Planı” adı altında Türkiye ve Kurdistan’ın en güçlü mücadele mevzisine dönük çok sistematik saldırılar yapmakta” diyen Çiçek, “Aslında buna sistematik darbe rejimi diyoruz. Çünkü bizler için sürekli devrede. Aradan geçen yıllar şunu gösterdi; ‘Çöktürme Planı’nı boşa çıkartmanın yolu, tek başına sistemin bizim önümüze koyduğu seçim gibi hazır zeminler değil. Yani halkların özgürlük, demokrasi, eşitlik ve adalet mücadelesini sadece seçim gibi hazır zeminlerde yürüterek kazanamayacağımızı gördük. Şimdi bu örgütlenme konferansı ve örgütlenme seferberliğinin temel şeyi de o zaten. Yani doğrudan demokrasi ya da devrimci bir mücadele diyebiliriz. Kürdistan devrim hareketinin inşa ettiği halk gerçekliği, kendisini de aşan bir harekettir. Yani sadece verili örgütüyle sınırlı tarif edilemez. Yani DBP ya da DEM Parti’yle tarif edilemez, aşmıştır yani. Yani bir yerde mesela yönetim oluşturamayabiliyorsunuz ama o yönetiminizin bile olmadığı yerde on binlerce oy alabiliyorsunuz. E demek ki halk var” diye konuştu.
“Sayın Öcalan, Kürt halkı bağlamında hep şunu söylemişti; Varlığını koruma, özgürlüğünü sağlama. Bu nedenle faşizme, soykırımcılığa karşı varlığımızı koruyacağız” sözünü hatırlatan Çiçek, . Her kurum kendi rolünü oynayacak. Bütün örgütlerimiz, kendisini yeni dönemde, önümüzdeki dönemde varlığını koruma, özgürlüğünü sağlama, diyalektiğine uygun bir şekilde örgütlemek zorunda. Aslında örgütlenme ve seferberlik dediğimiz temel şey bu” diye belirtti.
Özgürlük mitingine çağrı
Çiçek 13 Ekim’de Amed’de yapılacak mitinge çağrıda bulunarak şöyle konuştu: “Yapacağımız miting, 9 Ekim’in 26’ncı yıl dönümünde hayata geçirmek istediğimiz bir aylık kampanyanın finali. Bizler için Sayın Öcalan üzerindeki mutlak iletişimsizlik politikalarına karşı mücadele kampanyalarla, başı sonu belli takvimlerle yapılacak bir mücadele değil. 10 Ekim 2023 tarihinde dünyanın 74 merkezinde Kürt halkı ve halklar önderi Sayın Öcalan’ın dostları tarafından, “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” adıyla uluslararası bir hamle süreci başlatıldı. Özgürlük mitingi ile taçlandıracağımız bu kampanyanın ana mantığını bu hamle oluşturuyor. Yani bu hamleye bulunduğumuz yerden 9 Ekim komplosunun yıl dönümü itibariyle büyütme ve miting sonrasındaki sürece de güçlendirerek tahvil etme gibi bir anlayışımız var. Aslında son bir yıla bakacak olursak, hamle kapsamında bizler de ciddi işler yapmaya çalıştık. Gemlik Yürüyüşü, 15 günlük Özgürlük Yürüyüşü, şu anda hala devam eden Özgürlük Okumaları, Türkiye ve Kürdistan’daki aydın, yazar ve sanatçıların Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne dönük yaptıkları, açıklamalar ve buna benzer birçok şey kampanya kapsamında örgütlediğimiz şeyler.”
Abdullah Öcalan’ın önemi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın rolünün önemine değinen Çiçek, “Halklar önderi olarak görüyor. Yürüyen mücadelenin önderi olarak görüyor. Stratejik aklı olarak görüyor. Onu büyüten ve bugünlere getiren ve hala bulunduğu 10 metrekarelik hücrede bu mücadeleye muazzam katkılar sunmuş birisi olarak görüyor. Bizler de tıpkı 9 Ekim komplosunda karşı ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemlerinde olduğu gibi bir çizgiye, bir hatta ihtiyacımız var. Bunun yollarını hep birlikte açmalıyız. Yani tabiri caizse ya bir yol bulacağız ya bir yol açacağız. Ama bu gerçekten kaçmayacağız. Bu anlamda 13 Ekim Amed mitingi bizler için çok önemli. Yani klasik bir miting değil bu. 13 Ekim buluşması Kürt halkının önderliği ve önderliğine yönelik politikalar karşısında bir özgürlük buluşmasıdır” diye ifade etti.
Kaynak: İbrahim Irmak / MA