CHP iktidardan 1950 yılında düştü. O gün doğanlar artık yetmişlerinde. Demek ki onlar CHP’yi hep muhalefette tanıdılar. Bir ara 27 Mayıs darbesi sonrası kısa İsmet Paşa’nın, sonra da yine kısa Ecevit’in Başbakanlığını yaşadılar. İnönü’nün Başbakanlığını yirmi yaşlarında yaşayanlar bugün altmışlarında. Ecevit’le dağlara taşlara “Karaoğlan” diye yazarak yaşayanlar ise ellilerinde.
O günlerden sonra CHP tabanı bir oraya bir buraya savruldu durdu. Bugün CHP tabanındaki gençlikte o eski zamanların heyecanı yok. Daha doğrusu partileri onlarda heyecan uyandırmıyor. Partilerine olan bağlılıkları dedelerinden, ninelerinden, Atatürk’ü, İnönü’yü ve Ecevit’i yaşamış nesillerden aktarılan bir miras. Toplumların sosyal-psikolojileri sanılandan daha etkili. Artık CHP’nin “Müdafaa-i Hukuk”tan “Cumhuriyet Halk Fırkası’na” dönüşen partiyle uzak-yakın bir ilgisi yok. Ama hala taraftarları var. İçi çoktan boşalmış “Atatürkçülük” bayrağına umutsuzca sarılmaktalar.
CHP tabanının sosyal-psikolojisi basit bir parti bağına dayanmıyor. Bundan daha ileri bir bağ var: Modern, laik, Batıcı Türk milletiyle olan bağ. CHP’li kitle bu milletin fertleridir. Bu köşedeki yazıları okuyanlar bilirler, defalarca yazdım: Osmanlı yıkıldığında henüz Türk etnisitesi “millet-ulus” düzeyine yükselmemişti. Bu millet “ulus-devlet” tarafından yaratılmıştır. Kemalist bürokrat ve yeni burjuvazi öncülüğünde yaratılan bu millet, toplam nüfusun en fazla yüzde yirmibeşini kapsıyordu. Kürtlerin dışında kalan yüzde elli-altmışlık nüfusun “millet-ulus” düzeyine yükselişi Demokrat Parti dönemine rastlar. Toprak sahipleri ve ticaret burjuvazisinin öncülüğünde “muhafazakar, İslamcı ve Batı karşıtı” bir “başka” Türk milleti o dönemde inşa edilmeye başlanmıştır. AKP tabanı da bu milletin fertleridir. Bir istisna dışında CHP’nin yüzde yirmibeş, AKP’nin yüzde elli bandında oluşu, parti ve liderlerin marifetinden çok, bu iki milletin birbirinden her yönde apayrı milli özellikleri ve nicel büyüklükleri ile ilgilidir.
12 Eylül darbesine kadar “Modern Türk milleti” “Muhafazakar Türk milletine” düşman değildi. Onlar da “modern Türklere” henüz düşman olmamışlardı. Ancak “modern Türkler” “muhafazakar Türkleri” aşağılıyor, kendilerini onlardan “üstün” görüyorlardı, “muhafazakar Türkler” de diğerlerini “kafir” olarak görüyorlardı. Düşmanlaşma AKP döneminde gerçekleşti. “Kutuplaştırma” denilen düşmanlaşmada CHP’nin “bürokratik laiklik” adına yürüttüğü “mücadelenin” rolü de AKP’nin rolünden az değildir.
İki Türk milleti arasındaki denge de kökten değişti. Modern Türk milleti “üstün ve hegemon” milletti. Muhafazakar Türk milleti ise “ikinci sınıftı, ezilen, horlanan” milletti. Bugün durum tersine dönmüştür. Dün “mağrur” olan bugün “mağdur”, dün “mağdur” olan bugün “mağrur” olmuştur.
CHP’nin krizinin başlıca sosyolojik kaynağı bu olsa gerektir. Dayandığı “millet-ulus” artık azınlıktadır ve hegemonyayı kaybetmiştir.
Gördüğüm kadarıyla Kılıçdaroğlu ve çevresi bu “milli çelişki ve düşmanlaşmayı” aşmayı düşünmüş olmalılar. Böylece metropollerde bile göçler nedeniyle “laiklerin” “muhafazakarlar” tarafından uğradıkları “kuşatmayı” kırmak istemişlerdir. “Muhafazakar” İmamoğlu’nu Belediye Başkanı yapmaları da, Altılı Masa da bu yönelimin eseri olmalıdır.
Son seçimlerde bu yönelim Cumhurbaşkanlığı seçiminde son derecede geçici bir sonuç vermiş, ama TBMM seçimlerinde CHP yine yüzde yirmibeş bandında kalmıştır.
Bu durum yapısaldır. Bugünkü CHP iki Türk milleti arasındaki tarihsel çelişkiyi ve düşmanlaşmayı aşamaz. CHP modern Türklüğün laik milliyetçisidir, AKP muhafazakar Türklüğün İslamcı milliyetçisidir. Milliyetçiler birbirine düşmandır.
Bir başka yazıda bu konuya dönmek üzere, şimdilik şunu söylemekle yetinelim: Gelecekte iç savaş potansiyeli taşıyan bu düşmanlaşma, bu iki Türk milletinin bağrında sınıf ve kadın mücadelesi ile aşılır. Modern Türk milletinin ve muhafazakar Türk milletinin işçi sınıfları, emekçileri ile kadınları arasında birliği sağlayacak bir program ve mücadele Kürt halkının özgürlük hareketi ile birleştiğinde Türkiye bugünkü çok yönlü krizden çıkabilir.
Artık gerilecek yayı kalmayan Altı Ok, modası çoktan geçmiş müzelik bir silahtır. Kemalizmin “İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” cümlesi, iki Türk milletine ayrılmış, Kapitalist yapısıyla emekçilere, sömürgeci yapısıyla Kürt milletine, erkek egemen yapısıyla kadınlara ve kudurgan kâr hırsıyla doğal çevreye savaş açmış bir ülkede komik bile değildir.
Son söz: CHP solun önündeki en etkili barikat olmuştur. Atatürk TKP’yi yasaklamış, kendisi bir “TKP” kurmuştur. İnönü TİP’i durdurmak için “Ortanın solunu” icat etmiştir. Şu ara CHP yeniden “sosyal demokratlığı” hatırlamıştır. Ya CHP tabanı partisini zaptedip onu barikat olmaktan çıkarır ya da kriz bu barikatı yıkar. Solun önü açılır.