AKP-MHP’nin tüm politikaları Kürtlerin özgürlük talebini bastırma endeksli olduğu için aslında AKP-MHP’nin tüm politikaları da çökmüştür. Bu politikalar çökmeseydi Kılıçdaroğlu ve CHP Kürt sorununda böyle bir çıkış yapmaya cesaret edemezdi. Bu açıdan CHP sizin bu sorunu çözecek zihniyetiniz yok; siz susun bu işi biz halledeceğiz, demiştir. MHP ve AKP’den gelen baskılara rağmen CHP’nin söyleminde ısrar etmesi, AKP-MHP’nin Kürtlere yönelik politikasının çökmesiyle ilgilidir
Dr. Hayri Hazargöl
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin bir Kürt sorunu vardır, muhatap yasal siyasi parti HDP, çözüm yeri de Meclis’tir, deyince Türkiye’nin tek gündemi bu oldu. Günlerdir bu konu tartışılıyor. Bu kadar gündem olması Türkiye’nin en önemli sorununun Kürt sorunu olduğunu gözler önüne serdi. Yoksa bazıları isteseydi de basın üzerinde dursaydı da bu kadar gündem olmazdı. Demek ki tüm toplumu ilgilendiren bir sorun var. Sadece Kürtleri ilgilendirmiyor. Çünkü bu sorunun çözümsüzlüğü açıkça demokrasi yoksunluğudur, özgürlüklerin kısıtlanmasıdır. Alevi sorununun çözümü de Kürt sorununun çözümüne bağlıdır. Aş-iş de özgür basın olma da özgür zihniyetle sanat ve edebiyat yapma da ancak Kürt sorununun çözümüyle sağlanır. Bu da Türkiye’nin demokratikleşmesi demektir. Böyle olduğu için Kılıçdaroğlu Kürt sorununun çözümünden söz edince Türkiye’de herkesin gündemi oldu. Buna bakarak da bu sorunun çözümünün Türkiye açısından ne kadar önemli olduğu anlaşılır.
Kılıçdaroğlu neden böyle konuştu; neden bu zaman? Bu soruların cevabı önemlidir. AKP-MHP ittifakı savaşla, zorla, baskıyla, zulümle biz Kürtlerin özgürlük taleplerini ezeceğiz; bu sorunu ortadan kaldıracağız, iddiasıyla bazılarının ifadesiyle güvenlikçi politikaya yöneldi. Birçok kesime de bu konuda ses çıkarmayın, engel olamayın, dedi. Bu amacına ulaşmak için de devletin tüm imkanlarını kullandı. AKP-MHP iktidarı ömrünü de geleceğini de bu amaca bağladı. Bir yönüyle de Türkiye’nin tüm imkanlarını bu iktidarın ayakta kalması için harcadı. CHP de uyarılarla, tehditlerle ve genlerinde var olan Kürtleri Türkleştirme zihniyetiyle AKP-MHP’nin bu politikalarına sessiz kaldı. Başka konularda bu iktidara muhalefet yapsa da bu konuda destek verdi ya da sessiz kaldı.
Ancak AKP-MHP dışında herkes gördü ki, bu politikalar bırakalım Kürt sorununu ortadan kaldırmayı, daha da ağırlaştırmaktadır. Hatta Kürt sorununun çözümü giderek Türkiye’nin elinden kaymaktadır. AKP-MHP Kürt sorununu bölgeselleştirmiş, uluslararası sorun haline getirmiştir. Bu yönüyle AKP-MHP’nin Kürtlere yönelik politikası çökmüş ve Türkiye’yi tehlikelerle karşı karşıya getirmiştir. İşte CHP bu aşamada devreye girmiştir.
AKP-MHP’nin tüm politikaları Kürtlerin özgürlük talebini bastırma endeksli olduğu için aslında AKP-MHP’nin tüm politikaları da çökmüştür. Bu politikalar çökmeseydi Kılıçdaroğlu ve CHP Kürt sorununda böyle bir çıkış yapmaya cesaret edemezdi. Bu açıdan CHP sizin bu sorunu çözecek zihniyetiniz yok; siz susun bu işi biz halledeceğiz, demiştir.
MHP ve AKP’den gelen baskılara rağmen CHP’nin söyleminde ısrar etmesi, AKP-MHP’nin Kürtlere yönelik politikasının çökmesiyle ilgilidir. Kürtlere diz çöktürmek isteyen AKP-MHP ittifakının bu diz çöktürme politikası çökmüştür. Bu, Türkiye için hayırlı olmuştur. Bunu anlamak için Türkiye’ye 6 yıl kaybettirmek gerekmiyordu! Ama Kürt sorununda zihniyet değişikliği kolay olmuyormuş. Siyasetin bir yanı da bazı şeyleri olumsuzluk üzerinden öğrenmek oluyor.
CHP muhatap HDP, çözüm platformu da Meclis’tir, dedi. Herkes bilmeli ki, bunu ilk önce dillendiren ve bunda ısrarlı olan PKK lideri Abdullah Öcalan olmuştur. Bu nedenle Meclis, HDP ve İmralı’yı karşı karşıya koyma politikası ya gerçekleri bilmemekten ya cehaletten kaynaklanıyor. CHP de AKP de Türkiye’deki diğer partiler de biliyor ki, Abdullah Öcalan muhataptır. Tabi ki sorun çözülmek isteniyorsa sorunu çözmek isteyenlerin İmralı muhatap değildir, demesi tutarlı olmaz. Yıllarca Kürt sorununu araçsallaştırmak isteyen AKP de muhatap olarak İmralı’ya başvurmak zorunda kalmıştı.
PKK lideri, AKP’nin sorunu çözmek istemediğini, seçim kazanmak ve iktidarda kalmak için araçsallaştırdığını görünce Meclis’i dayattı. 2011 12 Haziran seçimlerinden sonra Meclis’te bir komisyon kurulsun, bu sorun Meclis’e taşınsın, demiştir. Bu komisyonun kendisini dinlemesini de talep etmiştir. Asrın Hukuk Bürosu bunu belgeleriyle de ortaya koyabilir. Zaten yaptıkları açıklamada Meclis’i adres gösterenin PKK lideri olduğunu vurgulamışlardır.
İmralı’da 23 yıldır ağır tecrit altında kalan Abdullah Öcalan Türkiye’nin bu en önemli sorunu araçsallaşmasın, bir seçim malzemesi haline getirilmesin diye Meclis’i çözüm platformu olarak göstermiştir. İmralı ne zaman Oslo görüşmeleri yeterince yapıldı, artık görev Meclis’in olmalı, deyince AKP gerçek yüzünü ortaya koydu. 2011’de Kürt halkının özgürlük talebini bastırmak için PKK’ye karşı Sri Lanka ezme modeli ile askeri ve siyasi saldırılarını artırdı.
Bu gerçekler dikkate alındığında CHP’nin çıkışı önemlidir, teşvik edilmelidir. CHP’nin sorunu Meclis’e taşıma isteği desteklenmelidir. CHP bu konuda ne kadar tutarlı davranır; tabi ki onu da zaman gösterecektir. Kürt sorunu söz konusu olduğunda Türkiye’de her zaman bir kuşku payı bırakmak gerekir. Çünkü 100 yıllık Kürtleri soykırıma uğratma politikasının değişimi köklü bir zihniyet dönüşümüyle mümkündür. Bu da kolay değildir. İmralı bu gerçeği iyi bildiğinden, yıllarca Türkiye’de bu konuda bir zihniyet değişimi yaratma çabası içinde olmuştur.