CHP eski Milletvekili Turan Aydoğan, Kobanê Davası kararlarının Kürt siyasi hareketinin tasfiyesi anlamına geldiğini belirterek, CHP’ye hukuksuzluklar karşısında önemli sorumluluklar düştüğünün altını çizdi
DAİŞ’in Kobanê’ye dönük saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde gelişen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 108 isim hakkında açılan davanın karar duruşması 16 Mayıs’ta görüldü. Demirtaş’a 42 yıl ve Yüksekdağ’a 30 yıl 3 ay ceza verildi. 18 tutsak siyasetçiden 5’i, ceza verilerek tahliye edildi. 12 kişi hakkında beraat kararı verildi. Bazı isimlerin dosyaları ise ayrıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) 27’nci Dönem İstanbul Milletvekilliği yapan avukat Turan Aydoğan, Kobanê Davası’nda çıkan kararları Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) İbrahim Irmak’a değerlendirdi.
‘Kürt siyasi hareketinin tasfiyesi’
Kobanê Davası’nın hukuki bir dava olarak ele alınmaması gerektiğini ifade eden Aydoğan, davanın “Kürt siyasi hareketinin tasfiyesi” anlamına geldiğini ifade etti. Söz konusu davanın daha iyi anlaşılabilmesi için dönemin atmosferinin bütünlüklü olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Aydoğan, bu davanın açılmasının iki sebebinin olduğunun kaydetti. Aydoğan, birinci nedenin HDP’nin siyaseten tasfiye edilmek istenmesi, ikinci nedenin ise iktidarın “güvenlikçi” politikalarla birlikte Cumhur İttifakı’nı şekillendirmek istemesi olduğunu söyledi.
‘Barışçıl bir eylem çağrısı’
Kobanê Davası’nın açılmasına gerekçe gösterilen eylemlere değinen Aydoğan, sürecin iktidar eliyle manipüle edildiğini dile getirdi. Aydoğan, “O dönem ‘çözüm süreci’nin devam ettiği süreç. HDP’li siyasetçiler ve başka siyasi kanatlar, İŞİD’in Kobani’ye müdahalesi nedeniyle oluşan insanlık dışı tablo sırasında Türkiye’den oraya özellikle silahlı yardım ulaşabilmesi için koridor açılması talebi vardı. Bu tablonun çağrısını bir kalkışma olarak yorumlarsanız yanlış yerden bakmış olursunuz. Bu bir barışçıl eylem çağrısıydı. Mesela Selahattin Demirtaş’ın 9 Ekim’de de bir açıklaması vardı; ki orada, ‘barışçıl eylemler doğrudur, şiddet asla kabul edilemez’ diyor. Bütün bunları bir arada düşündüğünüzde bir barışçıl eylem çağrısıyla bir şiddet oluşması arasındaki ilişkinin nedenlerini de iyi bulmanız lazım” dedi.
‘Siyasi dava’
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve iktidar yetkililerinin dava süreci boyunca yaptığı açıklamaları hatırlatan Aydoğan, söz konusu açıklamaların taraflı ve tek yönlü olduğunu kaydetti. Aydoğan, Kobanê Davası’nın hukukla izah edilir bir yanı olmadığını ve iktidar eliyle yürütülen bir süreç olduğunu vurguladı.
“40’ın üzerinde ölüm var, 700’e yakın yaralanma olayı var, ama bir tane ölümle ilgili bir karar verilememiş bu davada” diyen Aydoğan, 302. Maddeden verilen cezaların ise siyasi kararlar olduğunu vurguladı.
‘Normalleşme söylemleri’
Karar duruşması öncesi Erdoğan’ın “yumuşama” sözlerinin davaya etki edip etmeyeceği üzerine çokça tartışmalar yaşandığını hatırlatan Aydoğan, davada verilen kararların söz konusu “normalleşmeyi” içermediğini söyledi.
Aydoğan, CHP’nin bu noktadaki tutumuna işaret ederek, “Sayın Özel’in koltuğunun altındaki normalleşmeyle ilgili konuşulan şeylerde, dosyanın içerisinde ekonomik haklar kadar siyasi haklar da vardı. Yani Can Atalay’ın tutukluğundan tutun Selçuk Kozağaçlı’ya, Kobanê Davası özelinde Selahattin Demirtaş’a dair AİHM ve AYM kararlarının uygulanması meselesi de vardıArtık AİHM kararları üzerinden tariflenecek yerden çıktı bu dava” diye konuştu.
CHP’nin üzerine düşenler
Seçimlerde birinci parti olan CHP’nin Kobanê Davası başta olmak üzere tüm hukuksuzlukların karşısında durması gerektiğini ifade eden Aydoğan, şunları söyledi: “CHP bugün kendisine bir demokratik dayanışma olarak verilen oylarla bunu daha fazla devam ettirmek zorunda. Eğer hukuksal anlamda örtüşmeyen bir tablo söz konusuysa ya da siyasal anlamda bir tıkanma alanı söz konusuysa demokrasi isteyen insanlar o tıkanılan alanın açılmasında kendilerini ön plana koymak zorundadır”
Davaya hassasiyet gösteren ciddi bir kitle olduğunu belirten Aydoğan, “CHP’nin burada atacağı adımlar önümüzdeki dönem Türkiye’deki demokratikleşme süreci ve demokratik bir rejim kurgusunun adımlarıdır” dedi.
‘Huzurlu yaşamı birlikte oluşturabiliriz’
Ülkenin barış içerisinde yaşama zorunluluğu taşıyan insanlardan oluştuğunu belirten Aydoğan, “Akan her kan aslında bu coğrafyada savaşın içerisinde ya da dışında olan çocukların nafakasıdır. Eğer biz bu coğrafyada barışçıl bir ortamı sağlama anlamında görevlerimizi yerine getiremezsek, sanmayalım sadece oradaki çocukların gözyaşlarıyla sınırlı kalır. O yüzden yaşanan bölge olaylarına karşı kendimizi üçüncü şahıs olarak görmeyelim. Bu coğrafyada herkesin huzurla yaşayabileceği bir kurguyu ancak birlikte oluşturabiliriz” ifadelerini kullandı.
HABER MERKEZİ