Seçim yenilgisinin şoku muhalefeti vurduğu andan itibaren CHP yönetimi, üyeleri ve taraftarları arasında ‘değişim’ sloganı çerçevesinde bir tartışma başladı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlık koltuğunu bırakmama niyeti netleştikçe bu akım yaygınlaştı ve derinleşti. Tartışma, esas olarak Ekrem İmamoğlu’nun başkanlığı devralması talebi çerçevesinde yürüyor ama Kılıçdaroğlu’nun rızası hilafına böyle bir devir teslim mümkün değil. İmamoğlu bu nedenle başkanını ziyaret ederek ‘onursal başkanlık’ teklifi götürdü ama ikna edemedi.
En güçlü alternatif olan İmamoğlu’nun, her rasyonel faninin yapacağı üzere, cumhuriyet devletinin kurucu müessesesi CHP’nin başına geçmeyi garantilediği anda İstanbul şehri üzerindeki kırılgan iktidarını bırakmaya hazır olduğu anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu ise, rakibinin cumhurbaşkanı olma hevesine ket vurduğu gibi başkanlık hevesi karşısında da “İstanbul’u kaybedemeyiz” argümanıyla mücadele edeceğe benziyor. Oysa kendisi sahneden çekilse, partinin başına olduğu gibi İstanbul’un başına da popüler bir aday bularak yerel seçimleri yeniden kazanmak mümkün. Ama ‘ikinci Kemal Paşa çıkmam diyor’: Ona göre her kula nasip olmayacak bu makamı savaşmadan devretmek akıl kârı değil.
1938’deki vefatına kadar başkanlığından sual olunması “teklif dahi edilemeyen” Ebedi Şef’ten mührü devralan İsmet Paşa, nice badireler atlatmasına rağmen 1973’teki vefatından bir yıl öncesine kadar tam 33 sene başkan kalmayı başarmıştı. Yerine geçen Bülent Ecevit ise, 12 Eylül darbecilerine partiyi kaptırdı ama koltuğu asla: Kendi partisi DSP’yi kurarak başına geçti ve vefatına kadar genel başkan unvanını muhafaza etti. CHP’yi yeniden kuran Deniz Baykal’ın ise 18 yıl işgal ettiği genel başkan koltuğundan kalkması, malum kaset skandalı olmaksızın, geçtiğimiz Şubat ayındaki vefatına kadar muhtemelen mümkün olmayacaktı. Ezeli ve ebedi şefler, başkanlar ve paşalarla bezeli bu şanlı tarihi idrak eden hiç kimsenin, uğruna bunca mücadeleler verilmiş bu nadide ve imtiyazlı makamdan Kemal Kılıçdaroğlu’nun gönül rızasıyla feragat edeceği hayaline kapılması mümkün değil.
İmamoğlu’nun ‘değişim şart’ çıkışı, CHP’nin farklı bileşenleri içinden başkan aday adaylarının ortaya dökülmesine vesile olmuş görünüyor. Bunlar arasında Bolu belediye başkanı Tanju Özcan, cinsiyetçi hakaret nedeniyle ihraç edildiği partisini ‘değişime’ ve ‘adalete’ davet eden bir yürüyüş başlatmış bulunuyor. Özcan, Bolu belediyesinin kaynaklarını, ksenofobik maksatlarına alet etmekle de suçlanabilirdi. Başında bulunduğu kentte olduğu kadar ülke sathına da yayılmakta olan mülteci karşıtı hissiyatı dillendirmesi, kışkırtması ve körüklemesiyle namlı bir şahsiyet. Bu anlamda CHP içindeki Zafer Partisi tandanslı kitlenin sözcülüğünü yapıyor. Neyse ki CHP’nin başına geçme şansı yok.
Kılıçdaroğlu’nun çekilmesi durumunda aday olacağını ilk belirtenlerden biri neo-Baykalist akımın temsilcisi Özgür Özel oldu. Altı oka yani laikçi/ulusalcı fabrika ayarlarına dönüşü savunuyor ve fazla yüksek sesle olmasa da Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ reformuyla partiyi mütedeyyin kesimlere açmasını eleştiriyor. Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu’na rakip olmayı düşünmediği anlaşılıyor. Ama başkanın çekilmesi halinde İmamoğlu ve diğer adayların karşısına çıkabilir. Ağır toplardan Gürsel Tekin de benzer koşullarda aday olabileceğini açıkladı. Tekin belli ki Kılıçdaroğlu’nun olası gidişiyle partide egemenliğini kaybetmesi kaçınılmaz Alevi kanadın desteğiyle başkan olmasa da tescilli bir güç odağı oluşturabileceğini hesaplıyor.
Gelecek kurultayda başkan adayı olduğunu açıklayan tek kişi İlhan Cihaner. Cihaner, değişimin şahıslarla sınırlı olmayıp zihniyette olması gerektiğini savunuyor. Sosyalist doğrultuda bir değişim öneriyor. İşçi sendikaları ve meslek örgütleriyle organik bağlar oluşturan gerçek bir sosyal demokrat parti vizyonu ortaya koyuyor. Bu temellerde ‘millet ittifakı’ ve altılı masa projelerini açıkça eleştiriyor. İslamcı ve sağcı partilerin CHP listelerinden meclise taşınması pratiğini yanlış buluyor. En çok da savcılık döneminde kendisini tutuklamaya çalışan dönemin adalet bakanı Sadullah Ergin’in CHP listesinden milletvekili olmasına karşı çıkıyor. Sosyalizmden CHP’ye tabi ki bir zarar gelmez ama ülkenin seçmen nüfusunun çoğunluğu ne yazık ki sağcı ve rüzgâr da halihazırda soldan esmediğinden Türkiye sağcılaşmaya devam ediyor. Cihaner’in bu nedenle başkanlık şansı yok ama parti içinde somut bir sosyal demokrat kanat oluşturma ihtimali elbette mevcut.
Bu kısa müstakbel aday turundan, en güçlü alternatifin halen Ekrem İmamoğlu olduğu sonucu ortaya çıkıyor. İmamoğlu Dersimli değil de Trabzonlu olması haricinde Kılıçdaroğlu’ndan daha genç ve mezhebi nedeniyle daha Müslüman olmak gibi niteliklere sahip. Sahnesi de daha kuvvetli. Bütün bu özellikler, aslında Kılıçdaroğlu’nun başlattığı sağ açılımın bir meyvesi olduğunu gösteriyor. Bugünlerde oluşturduğu web sitesi üzerinden ‘değişim’ sloganının altını dolduracak önerileri topluyor çünkü aslında onun değişim önerisi, Kemal Bey gitsin Ekrem Bey gelsin cümlesinden öte bir içerik taşımıyor.
Anlaşılan o ki CHP değişmeyecek. Aşırı baskı altında kalırsa belki başkanın şahsiyeti değişebilir ama parti programı İmamoğlu’nun başkanlığı altında da sağcı açılımını artarak sürdürecektir. Değişim, belki de parti içinde Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu önderliğinde bir sağcı çoğunluk kanat yanında Özgür Özel’in temsil ettiği ulusalcı/laikçi, İlhan Cihaner’le özdeş sol/sosyal demokrat ve Tanju Özcan kaynaklı ksenofobik hiziplerin net biçimde oluşması biçiminde olacak. Bu kanatların hepsini birleştiren ortak paydanın Kürt sorununa yönelik çözüm arayışlarına mesafeli hatta karşı bir duruş olduğunu akılda tutmak gerekiyor. Tek kişilik bir istisna olarak Diyarbakır milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP’nin ‘nazar boncuğu’ olmaya devam edecek.