Emekçilerin yıkıcı ekonomik-siyasi terör karşısında birikmiş öfkesini kurduğu “miting sahnelerinde” öğütmeyi iş edinen CHP, bugün gerçek yüzüyle sahnedeydi. Dile kolay birkaç ayda çay mitingi, fındık mitingi, emek mitingi, eğitim mitingi gibi uzayıp giden sayısız miting düzenlemiş bir partiydi. Bu mitinglerin her biri mücadelenin ruhunu emmeye ahdetmiş bir yapaylık ve yavanlıkla maluldü. Bir zamanlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sakın sokağa çıkmayın, ben sizin adınıza hepsiyle mücadele ederim” efelenmeleriyle halkı pasifleştiren tutumunun yeni bir versiyonuydu her şey. Özel ve ekibi bu çizginin yerine sokağın sınırlarını çizmeyi ikame ediyorlar. Sokağın yani “makbul mücadele”nin sınırları miting sahneleridir.
CHP’nin muhalefetinin sınırları daha doğrusu ikiyüzlülüğü geçen günkü CHP Kadın Kolları Kurultay’ında alenileşti. Hoş Kurultay’a gelene kadar… Başka şeyler bir yana tek başına birçok belediyesinde ardı ardına yaşanan işçi kıyımları zaten bu gerçeğin tercümelerinden biriydi. Ama “Eşitlik ve adalet” sloganıyla düzenlenen Kadın Kolları Kurultay’ında yaşananlar tüm bunların üzerine adeta tüy dikti.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel sahnede konuşma yaparken Çiğli Belediyesi’nin bir mesajla işten çıkardığı ve 16 Temmuz’dan bu yana CHP Genel Merkezi önünde seslerini duyurmaya çalışan işçileri, güvenlikçiler eliyle salondan çıkarttırdı.
“İşimizi geri istiyoruz” sloganı atan işçilerin hemen hepsi kadındı. “Emek dostu” Özel, kadın kurultayında kadın işçileri azarlayarak, “Burası Kadın Kolları Kongresi, burayı mı buldunuz protesto için? Kapının önünde konuşalım” dedikten sonra “Güvenlik alın bu arkadaşları dışarı” diye buyurdu. İşçiler güvenlikçiler tarafından ite kalka salondan çıkarıldı.
Özel’in bir kadın kurultayında kendisi bir erkek olarak sahneye çıkmışken “İşimizi geri istiyoruz” diye haykıran kadın işçilere “burası kadın kurultayı” diye höykürmesi, güvenlikçilere “çıkarın” direktifi vererek bu sınıf kibrini, düşmanlığını alenen kusması CHP’nin nerede durduğunun, nasıl bir misyonla hareket ettiğinin somut ifadesi oldu.
Kendi iç demokrasisi ve kadın hakları konusunda da “değişen bir şey yok” dedirtti kurultay. Kadın kollarının kurultayındaki seçim sistemine esas olarak erkeklerden oluşan genel merkez müdahale edebildi mesela. Bu müdahale alenen “ne kadın kurultayı, ne demokrasisi” değil de neydi? İşçi kadınlara muamele gibi seçim sistemine tepeden müdahale anlamına gelen bu gelişme de CHP’nin kadınların eşitliği mücadelesi konusunda onca tumturaklı laflar etse de bir arpa boyu yol almadığının özeti oldu.
“Normalleşme” olarak tabir edilen sürecin özsel içeriği de bu tutumda saklıdır: Sınıf öfkesinin, tepkisinin sindirilmesi!
Anlayacağımız CHP, eylemden, tepkiden sadece kendisinin çizdiği sınırlarda oyun oynanmasını anlıyor ve kitlelere de bunu dayatıyor. Onun miting mizansenlerinin dışında ses çıkaran, işte bu şekilde kibirli bir tutumla hışma uğrar.
Bu açıdan “normalleşme” konusunda AKP kulislerinde yapılan tespitler son derece isabetli. Onların normalleşmeden anladıkları, CHP’nin Kılıçdaroğlu sınırlarındaki esip gürlemeye dayalı agresif tutumundan uzaklaşıp daha yumuşak, iktidar açısından daha yapıcı bir noktaya gelmesidir. Bunda da başarılı olduklarını söyledikleri basına yansıyan açıklamalarından anlaşılıyor.
Gerçi AKP’lilerin herhangi bir açıklama yapmasına da gerek yok. Olup bitenleri hepimiz izliyoruz. CHP, seçimlerin ertesinde her konuda hatta Kürt sorunu kapsamına giren kayyumlar ya da Kobanê Kumpas Davası gibi belli başlı başlıklarda tepki göstermiş gibi yapmanın ötesine geçmedi.
İktidarın ekonomik-siyasi terörüne karşı kitleleri yapay miting alanlarında oyalamak dışında bir şey yapmadı.
Yapması eşyanın tabiatına aykırıdır zaten. Genetik kodlarında devlet ve sistem partisi yazılı olan bir siyasi özneden fazlasını beklemek abes olurdu.
Ama kitleler nezdinde yarattığı halenin arkasında saklı kalmış gerçeklerin perdesinin burjuva siyasetçilerine mahsus sınıf kibri ve düşmanlığıyla aralanması önemlidir. O sınıf tutumunu bu şekilde kusması yıllarca çabalansa anlatılmayacak bu gerçeğin apaçık hale gelmesidir. En azından CHP’ye büyük misyonlar yükleyen kitleler nezdinde bir sarsıntı yaratması açısından “yararlıdır”.
O, dünyada, bölgede son derece kritik gelişmeler yaşanırken burjuva devletin bu gelişmelere uygun olarak tahkim edilmesi sorumluluğuna sonuna kadar bağlıdır. Meclis’te Somali Tezkeresi gündemiyle konuşan eski büyükelçi şimdinin CHP Milletvekili Namık Tan’ın iktidarın “Mavi Vatan” söylemi ve o paralelde geliştirdiği politikalara ilişkin eleştirilerine yönelik aldığı tutum bile bu açıdan ibretliktir. AKP tazyiki karşısında apar topar toplanan CHP’li yetkililerin “Mavi Vatan konusunda kimse bizimle aşık atamaz” manasına gelen bir basın toplantısı düzenlemesi “yok birbirimizden farkımız” dışında bir anlam taşımamaktadır.
İşçi, köylü, kadın, genç dostu CHP’nin soluğu her zaman olduğu gibi şimdi de sistemin bekasının korunmasına ayarlıdır. Çiğli Belediyesi’nin bir mesajla işine son verdiği işçilerin 10 Haziran’dan bu yana Çiğli Belediyesi, 16 Temmuz’dan bu yana da CHP Genel Merkezi önünde sürdürdüğü iş ve onur mücadelesinin özneleriyle karşılaştığı anda gösterdiği tutum da bunun açık ifadesidir.