Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) bugün ilçe kongreleri başlıyor. Bilahire il kongreleri yapılacak. İl ve ilçe kongrelerinin sonbaharda bitirilmesi planlanıyor ama genel kurulun yerel seçimler öncesinde yapılması beklenmiyor. Tüm seçim yenilgilerine rağmen partinin genel başkanlığına ilk kez seçildiği 2010 yılından bu yana koruyan Kemal Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu bırakmaya niyeti yok. Böyle bir durumda CHP’de genel başkanı değiştirmek çok zor.
Türkiye devletinin kurucu partisi CHP, her ne kadar 1970’ler sonrası kendisini sosyal demokrat parti olarak lanse etse de, halen devleti temsil ettiğini düşünüyor ki, doğrudur. CHP’nin yıllardır, bırakın tek başına, koalisyon ortağı olarak bile iktidara gelememesini kafaya takmayan hali bundan kaynaklanıyor. CHP’li yöneticiler, anamuhalefet partisi olarak, sağcı iktidarı uyarır pozisyonda olmayı hem daha rahat-konforlu hem de iktidarı devlet nezdinde denetleme açısından daha doğru yer olarak görüyorlar.
Bu yüzden, CHP’nin yönetimine gelenlerin ya da daha doğru deyişle yönetimi ele geçirenlerin, CHP’nin başka kliklerce, başka genel başkanlar tarafından ele geçirilmesine karşı verdikleri mücadeleyi, iktidara gelmek için verdikleri söylenemez. Çok geriye gitmeden Deniz Baykal sonrasında genel başkanlığa getirilen Kılıçdaroğlu da geleneklere uydu ve estirilen onca iddialı havaya rağmen seçimleri kaybettikten sonra da koltuğuna yapıştı.
Yapışılan koltuğun tek gücü, seçime girecek milletvekili ve belediye başkan adaylarının ezici çoğunluğunu bizzat kendi eliyle seçme imtiyazıdır. Hatta bu imtiyaz, ‘Ekmek için Ekmeleddin’ ve ‘Gel Bakayım Muharrem’ gibi cumhurbaşkanlığı adayları için de geçerliydi. Kılıçdaroğlu, bu imtiyazı son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bizzat kendisi için kullandı.
Hem kendi partisine, hem de büyük maharetle bir araya getirdiği Altılı Masa liderlerine kendi cumhurbaşkanlığı adaylığını dayattı. Şimdi hem kendi partisi içinden hem de Altılı Masa liderlerinden “Biz demiştik; Kılıçdaroğlu yanlış adaydı, seçilemeyecek adaydı” sesleri birbiri ardına yükseliyor. Bu yöndeki yüksek sesli değişim talepleri, özellikle CHP’yi felç etti.
Seçilemeyecek ve dahası artık seçilememiş bir cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzüne karşı söylenmeyen şöyle bir şey olmalı: Yüzde 99’u Müslüman, onun da yüzde 90’ı Sünni olan bir toplumda Alevi biri cumhurbaşkanı seçilemez!..
Açıktan kimse konuşamıyor ama CHP’nin genel başkanlığına seçilecek kişi için yapılan tartışma aslında burada sıkışmış bulunuyor. Oysa genel başkanın kim olacağından çok, CHP’nin sağcı bir iktidarı yıkmak için sağ taklitçisi değil ‘solcu’ olması gerekiyor. Dahası savaşı nasıl bitireceğini, Kürt sorununu nasıl çözeceğini tartışması gerekiyor.