CHP; halkları felakete sürükleyen, yoksulu, emekliyi sefalete terk eden, muhalefete ‘hukuk’ zoruyla kendi menfaati için saldıran, belediyelere yandaş doyurmak için göz koyan AKP’nin değnekçisi mi olacak yoksa Kürt meselesini ‘annelerin gözyaşlarına’ bağlı kalarak, onları kendine kıble yaparak çözmeye mi çalışacak?
Mazlum Amed
Tayyip Erdoğan ile Özgür Özel arasındaki ilk görüşme 2 Mayıs 2024’te gerçekleşmişti. Hemen ardından ‘yumuşama’, ‘normalleşme’ söylemleri baş göstermiş, peşi sıra de köhnemiş güvenlikçi siyasete geri dönülmüştü. Bunun son örneği de Colemêrg Belediyesi’ne kayyım atanmasıydı!
Kayyıma karşı direniş yayılırken Erdoğan ve Özel ikinci kez görüştü. Görüşmenin ana gündeminin kayyım meselesi olduğunu tahmin etmek zor değil.
Görüşmenin sonunda CHP Merkez Yürütme Kurulu toplandı. Ardından CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel açıklama yaptı, kayyım konusunun gündeme geldiğini teyit ederek sarf ettiği sözler önemliydi:Görevden alınan ve yerine kayyum atanan kişi beraat ederse, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilirse ne olacak? Velev ki suçlu, belediye meclis üyelerinin suçu ne? O siyasi partiye oy veren seçmenin suçu ne? Bir belediye başkan vekili seçilir. Mevcut uygulama demokrasimize ve anayasamıza aykırı.
Kayyım tutumu turnusoldür
Yücel’in açıklaması önemli ve değerlidir! Ancak Özel’in de bu görüşmenin içeriğini açıklaması gerekir. Türkiye’de başta Kürtler olmak üzere, radikal muhalif kesim, CHP’nin bir kez daha AKP’ye sözüm ona ‘devletin bekası’ için, ‘Anayasa’ya aykırı ama evet,’ dediğinden endişeli. HDP’li siyasetçileri cezaevine götüren o sürecin utancı ve vebali hala CHP’nin üzerindeyken, ikinci bir ‘demokrasi ve hukuka ihaneti’, unutulmamalı ki CHP’yi ‘stepne’ ve ‘Kürt sorununu çözmeyen çözülür’ mekaniği içinde ‘çözülen’ yapar!
Kayyım ortaklığı CHP’yi dinamitler
Çok açık söylemek gerekir: Esas kayyım politikası Türkiye’yi bölme girişimidir. Buna ortak olanlar, sessiz kalanlar da bölücüdür. Niye mi? Çünkü Kürtlere kayyımı dayatmak, ben işgalciyim, sen de sömürgesin, demektir ki bu da Kürtleri ‘kopuşa’ götürür. ‘Kürt belediye başkanını seçemez/seçilemez, seçer/seçilse de görev yaptırmayız,’ Kürtleri demokratik siyasetin dışına atmak demektir. Bu halkların geleceğini dinamitlemek anlamına geliyor. AKP-MHP faşist ittifakının gözünün döndüğü belli zaten, son 9-10 yıldır iktidarlarını polis ve hukuk zoruyla sürdürüyorlar. Ancak 31 Mart 2024 seçimleri hesaplarını bozdu. Şimdi genel seçim sonuçlarının verdiği yetkiyi kullanmaya devam etmek için CHP’yi deyim yerindeyse katakulliye getirmeye çalışıyorlar. CHP’nin elini güçlendiren sandık ittifakını, CHP’yi kirli şiddet politikalarına, hukuksuzluklarına alet ederek bozmak istiyorlar. Böylece hem CHP’yi yıpratacaklar ve olası bir erken genel seçime zayıf bir şekilde girmesini sağlayacaklar hem de meşruiyeti kalmamış iktidarlarını sürecekler.
İşte bu gidişatı görmeyen, görüp de sessiz kalan, karşısında direnmeyen CHP, kendi kendini dinamitler. Sandıkta ittifak yapan emekçilerin, yoksulların, Kürtlerin de umutlarını kırar.
CHP, halklarının geleceği için sorumlu davranmak zorunda
Şimdi bu umut CHP’nin omuzundadır. CHP; halkları felakete sürükleyen, yoksulu, emekliyi sefalete terk eden, muhalefete ‘hukuk’ zoruyla kendi menfaati için saldıran, belediyelere yandaş doyurmak için göz koyan AKP’nin değnekçisi mi olacak yoksa Kürt meselesini ‘annelerin gözyaşlarına’ bağlı kalarak, onları kendine kıble yaparak çözmeye mi çalışacak?
Şimdi önünde iki yol var: Ya AKP’ye, Kürt düşmanlığı ekseninde eklemlenecek ya da cesur olacak, radikal bir ahlaki-politik tutumla ‘Êdî bes e!’, Kürt meselesiyle Kürdün de, Türkün de hayatının felç edilmesine, hayallerinin çalınmasına hayır, diyecek!
Amed’teki olay dansçılara saldırmaktan ibaret değil
Amed’te dans eden bir gruba, tekbir getirerek yapılan saldırı oldukça dikkat çekicidir. Bu saldırı, göstere göstere, polisin gözleri önünde gerçekleşiyor. İki gün öncesine kadar gözaltına alınan bile yokmuş, yani 90’lı yıllarda olduğu gibi polis nezaretinde saldırıyor bunlar. Yakayı ele verdiklerinde de ön kapıdan alınıp arka kapıdan salınıyorlar.
Resmi hizbullaşeytanlar ise saldırıyı açıkça savunmaktan, sözüm ona ‘namus’tan bahsetmekten geri durmamışlar. Cürete bakın! Bu cüreti, seri katil elebaşlarını salan AKP’den aldıkları çok belli de CHP neden kıyameti koparmıyor, onu anlamak mümkün değil.
Amed’e yaklaşım İzmir’e yaklaşımdır
Kayyım karşıtı eylemler giderek yayılırken, tıpkı 6-8 Ekim eylemlerinde olduğu gibi, yine bu çeteler ortaya çıktı. Akıllarınca direnişi kırmak istiyorlar. Oysa bu ne 90’lı yıllarda işe yaradı ne de sonraları… Öyle aciz ve çaresizler ki aynı sakızı çiğneyip çiğneyip duruyorlar!
CHP’nin başta kayyım siyasetine karşı, yine Amed’teki çetelerin saldırılarına karşı tutumu önem arz ediyor. Belli ki bu saldırı ile kayyıma karşı direnişe bir mesaj vermek istiyorlar. DEM Parti’yi yalnızlaştırmak, polis ve hukuk zorunun yanına bir de çeteleri eklemek istiyorlar. Bunu, sadece ama sadece iktidarlarını korumak, devletin imkanlarını yaşam tarzından, eğitim modeline kadar her şeyi gerici zihniyetleriyle yıkıma uğratmak için yapıyorlar. CHP, CHP’nin içindeki gerçek sosyal demokratlar bu tehlikeyi iyi görmeliler; Kürtlere karşı şiddet politikalarını onaylamak demek -devletin bekası adı altında, yarın bütün yaşamın esir alınması anlamına gelir. Amed’te baş gösteren IŞİD zihniyeti, İzmir’e uzanır.
CHP için tercih zamanı
Bu yüzden CHP’nin ‘Amed’e yaklaşım, İzmir’e yaklaşımdır’ demesi, bu saldırıya karşı yeri göğü inletmesi gerekiyor. DEM Parti çok sağduyulu bir yaklaşım içindedir. Kendini bilmez çapulcuların gündem değiştirmesine izin vermedi, tehditlerine de en büyük cevap Colemêrg’te, Kurdistan ve Türkiye’nin dört bir yanından veriliyor. DEM Parti yetkililerinin bu yönlü mesajları çok net: Sonuna kadar direniş, diyorlar. Zaten Kürtler için 100 yıldır durum böyle… Yine direnecekler çünkü kayyım siyaseti hırsızlık ve gasp siyasetedir. AKP’nin yandaş doyurma siyasetidir.
Kayyıma karşı direniş ise demokrasi havariliğidir, hukukun demokratik ilkelerini savunmaktır. Bu yönüyle CHP’nin kurumsal tavrı oldukça belirleyici olacaktır. Deyim yerindeyse, CHP ya AKP ve MHP faşizmine ortak olacak ve lanetlenecek ya da demokratik değerler adına direnecek, kayyıma, IŞİD zihniyetine hayır, diyecek.
AKP ve MHP’nin planı
Belli ki AKP-MHP faşizmi, artık geminin su aldığını, su seviyesinin tehlikeli seviyelere geldiğini fark edince, CHP’yi yedeklemeyi kafaya koymuş. CHP Sözcüsünün Erdoğan ve Özel’in ikinci görüşmesi sonrası yaptığı açıklamalar, bir kez daha altını çizmek gerekir ki değerli ve önemlidir. Ancak yetersizdir! Unutulmasın ki CHP’nin tabanı da bu kirli ittifakı kabul etmez. Belli AKP-MHP bir yandan da bunu amaçlıyor, CHP’yi sözde ‘tehditler’ üzerinden Kürt düşmanlığına çekecek, böylece tabanında ikilik yaratacaklar… CHP’nin sandıkla arkasına aldığı rüzgârı dağıtacaklar.
CHP’nin içindeki gerçek demokratların, solcuların bu tehlikeyi görmesi gerekir. CHP, CHP’yi birinci parti yapan emeklilerin, yoksulların, Kürtlerin oylarına sahip çıkmalıdır. Yoksa tarih onları da lanetlilerin listesine yazacaktır.