CHP’nin ölüsü bile iş yapar” rehavetinden olsa gerek ki bunun da haklılık payı yok değil, memleketin muhalefetinin anası, pek bir sessiz. Öyle ki Soma Katliamı refleksinin kırıntısını bile Çorlu’daki tren faciasında gösteremedi.
Partinin fikri takibi güçlü, olay refleksi güçlü vekillerin tasfiyesinde imzası olduğu söylenen parti sözcüsü Bülent Tezcan “Bu konuyu siyasal bir tartışma haline getirme niyetinde değiliz” diyebildi. Utangaçlıktan olsa gerek ardından “Ama bu konunun ihale aşamasından başlamak üzere bütün teknik yönleriyle hiç kimse korunup kollanmadan incelenmesi gerekir” demeyi de eksik etmedi. Siyasetsizliğin siyaset olduğu memleket muhalefetinde CHP’ye neden hep yükleniyorsunuz serzenişinin samimi bir yanı var mı artık emin değilim.
Zira seçimler sonrası parti bürokrasisinde etkili olmayan, miting meydanlarını doldurarak partilerinden ne istediklerini dile getiren seçmeni yok sayan, “elleri mahkum verecekler” rahatlığına sahip CHP’nin “Kurucu parti” sıfatı da elinden alındı. Merkezi, kontrol sever, düşmansız siyaset üretemeyen devlet geleneğinin laik aktörü olarak devrinin yavaş yavaş kapandığının farkında değil. Ya da farkında ama yorganı başına çekiyor. Gönüllü olduğunu söyleyebileceğimiz siyasal kaybın yaratması gereken endişeden eser olmaması da ancak, mutsuzlar kitlesinin mecburiyeti ile açıklanabilir.
CHP iç kavgaları örtmeye çalışsa da, uzun zamandır yol ayrımında. Bu yol ayrımının kendisi fiziki bir ayrımdan çok siyasi bir ayrıma denk düşüyor. Seçim gecesi milyonları miting alanlarına toplamakla övünen ancak sonuçlara ilişkin tek bir kelime etmeyen, kendisine oy verenlere “Whatsapp” kadar uzak, mekanik, Muharrem İnce’nin siyasi intiharına rağmen, Reanimasyon ünitesinde kalma ısrarı anlaşılır değil. Doğrudan Kemal Kılıçdaroğlu muhalifi olmayan, ancak onun etrafındaki çekirdek ekibe -ki o ekibin varlığı ve siyasi devamlılığı Kılıçdaroğlu’na bağlı- muhalif olan parti içindeki bazı isimlere göre “Partimden daha fazla oy aldım”a sığınan Muharrem İnce tek başına vazgeçilmezi oynuyor. Parti içindeki demokratik eğilimleri savunan isimlerle hareket etmez ve “tek adam” olarak davranırsa gelmiş geçmiş bütün genel başkanları aratır. “Muharrem İnce” rüzgarını arkasını almaya çalışanların da işi zor. Sürekli “aldatılan” bir toplumun en hassas damarı güven…
İnce bu damarı bozan siyasi obezitenin aktörü oldu. “Parti içini gözettiği için yalpalıyor” diyenleri de boşa düşüren, mana bulunması gereken hamleler yapıyor. Seçim öncesi Kürtlerin de oyunu almak istediğinden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” sözüne karşın, Diyarbakır’da “Kürt sorunu vardır” diyen, HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret eden İnce, seçim sonrası merakla beklenen gecikmeli açıklamasında bir soru üzerine, “CHP’nin bir şahsa yönelik özgürlük talebi olmadı” demişti. Oysa daha önce de Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğini söylemişti. Haber Türk televizyonunda ise Demirtaş ziyareti için “Yine olsa giderim” diyebiliyor. Kendi yarattığı rüzgar sanrısına kapılan Muharrem İnce CHP içindeki güç savaşında, ona güvenen milyonlara güveniyor ama işi biraz zor.