Altılı Masa’da CHP de var. CHP’nin bir de medyası var. Halk TV, Tele 1, Cumhuriyet, Sözcü ve Korkusuz gazeteleri. Belki bir iki gazete daha var, ama ben rastlamadım.
Epey zamandır bu medyayı izlemeye çalışıyorum. İzlerken AKP-MHP medyasıyla da mukayese ediyorum. Aralarında fark var mı? Elbette var. Erdoğan-Bahçeli gitsin, CHP gelsin diyorlar mesela. Az buz fark sayılmaz. Hatta bugünün koşularında Erdoğan-Bahçeli ikilisinin gitmesi onlar için dünyanın sonu gibi bir şey. CHP’nin gelmesi de bu parti için dünyanın başlangıcı olacak.
CHP medyasının önümüze koyduğu siyasi alternatif yanılmıyorsam bu kadar.
İyi ama, AKP-MHP’nin gitmesi, CHP’nin gelmesi bu partilerden birilerine kaybettirecek, diğerlerine kazandıracak olsa da, bize, yani halka ne kazandıracak? İşte bu soruya CHP medyasının verdiği yanıt şu kapıya çıkıyor: Hiçbir şey kazandırmayacak.
CHP medyası bunu aşırı bir iddia olarak görebilir. Görsün. Ben anlatayım da onlar gereğini yapsın.
CHP gelirse bu medyaya göre halkımız “demokrasiye” kavuşacak ve özgür olacak?
Hangi “halk”? Şu anda hangi “halk” baskıdan, zorbalıktan şikayetçi? Hapishanelerde kimler var? Kimler her an tutuklanmayı bekliyor? Bu durumda “halkın” tümünden söz edebilir miyiz? En azından şu ana kadar olan bitene bakacak olursak, bu soruya verilecek cevap çok açık: Hapishaneler Kemalistlerle, Ergenekoncularla, CHP’lilerle, Geleceklilerle, Akşenercilerle, Babacancılarla, Perinçekçilerle, Akarcı subaylarla, Soylucu polislerle, AKP’lilerle, MHP’lilerle, onlara destek veren “cüppeli hocalarla”, Koçlarla, Sabancılarla, “beşli çetecilerle”, sendika ağalarıyla, korucu Kürtlerle, Hizbullahçılarla, bunların seçmenleriyle dolu değil. Bunlar “halkın” ezici çoğunluğu, yüzde yetmişi, hatta sekseni.
Geriye kalan “halk” kim? Kürtler. HDP’liler. Onlarla ittifak halinde olan sosyalist partiler ESP’liler. Onların sesini duyuran özgür gazeteciler. Mesela hekimlerin başkanı Şebnem Korur Fincancılar, fırıncıların başkanı Kolivarlar. Onları savunan Kozağaçlılar. Başka? Gülen Cemaati mensupları. NATO yanlısı subaylar, yargıçlar, polisler, onları savunan gazeteciler. Bu arada Furkan benzeri Müslümanlar… Bunlar da “halkın” topu topu yüzde yirmilik, belki yirmi beşlik kısmını oluşturuyor. Bunların herkesten çok demokrasiye ve özgürlüğe ihtiyacı var.
CHP medyasının bu demokrasi ve özgürlük isteyen “halk” hakkındaki düşünceleri ve niyetleri ne? Bunları izleyenler biliyor. Bu “halkla” ilgili görüşleri ve niyetleri Erdoğan ve Bahçeli’den farklı mı? Önlerine geleni “PKK’cilikle” ya da “FETÖ’cülükle” suçlamıyorlar mı? Vaat ettikleri demokrasi bu “halkı” hapishanelerden çıkaracak mı? Onlara özgürlük tanıyacak mı?
Hayır.
Demek ki, CHP medyası “demokrasi” ve bu “halkın” özgürlüğü için değil, AKP-MHP’nin yerine CHP’nin geçmesi için yazıyor ve konuşuyor.
Dış politikaya da bakmak gerek.
Kılıçdaroğlu’nun ABD ve İngiltere gezilerine CHP medyası ne diyor? “Tefeci emperyalizmden medet umma” diyor, gözünü Şanghay İşbirliği Teşkilatı’na (ŞİT) çevirmesini istiyor. Erdoğan ne diyor? “Nereye gittiğine bak, o tefeci İngiliz bizim kanımızı emdi” demiyor mu? Bizi ŞİT’e alın diye yalvarmıyor mu? Arada ne fark var.
Rojava’ya ve Irak Kürdistanı’na yönelik TSK’nin askeri operasyonlarında da aynı mızıka. Biri Mehter marşını çalıyor, öteki Topçu marşıyla koroya katılıyor.
Yunanistan ve Kıbrıs konusunda CHP medyasıyla AKP-MHP arasındaki, öyle bulmacalardaki gibi “yedi farkı” değil, “tek” farkı bulan gazeteci Pulitzer Gazetecilik Ödülü’nü alır.
İç politikada halk için demokrasi, zorbalık altında olan halka özgürlük konusunda CHP medyasının rejimle hiçbir farkı yoksa, dış politikada halk için barış ve güvenlik için aralarında milim bir mesafe bulunmuyorsa, AKP gitse ne olacak, CHP gelse ne olacak?
CHP medyası “yolsuzluk olmayacak, mafya olmayacak, ekmek, peynir olacak” diye bizi susturabilir.
İç politikada bu tarif ettiğimiz “halka” özgürlük tanınmadıkça istikrar olmaz, iç savaş devam eder, edince ekonomik kriz derinleşir, ekmek de peynir de olmaz. Peyniri katık ettiğin ekmek yüzünden fırıncı hapiste değil mi birader?
Dış politikada barış ve güvenlik sağlanmadıkça, “ekmek” yerine tank, top, SİHA yapacaksın. Milyon dolarlık füzeyi, Yunan’ı korkutmak için fırlatıp denize atacaksın. Kürdistan dağlarına attıkların mermi değil dolar. Üstelik pek bir işe de yaramıyor, öyle değil mi? Dolar borcun zirvede, bir “tık” daha borçlanırsan “temettüye” düşeceksin, modern “duyun-u umumiye” kapına dayanacak.
“Halkın” bir kısmına zulüm ederek ve dış politikada savaş yolundan yürüyerek bugün yüzde yirmilik halkı özgürlüğünden edenler, bu oranı adım adım arttırmak zorunda kalacak. Demokrasi ve barış için olmasa bile, cebindeki paranın erimesi yüzünden sesini çıkaran hapse atılacak. Bu iki alanda AKP’yle aynı programa sahip olan CHP ya da Altılı Masa iktidara gelse de böyle olacak…
Şimdi söyleyin: “AKP gitsin CHP gelsin” diyen medyanın lafları ile Erdoğan’ın lafları arasında ne fark var?
Sanırım HDP şu aralar tam da bu soruyu masaya yatırmış, seçim taktiğini karar altına almak üzere.
Ya dilinizi değiştirirsiniz ya da “Emek ve Özgürlük” oylarından size medet olmayacak. Hala vakit var; Altılı Masa CHP medyasının iğvasına kapılmamalı, acilen demokrasi, özgürlük ve barış bekleyen halkın derdine derman olacak bir programla ortaya çıkmalı.
Haydi hayırlısı…