yakında seçim görünmüyor, son seçimde birinci parti çıktı ama iktidarda değil. chp üzerine düşünmenin tam zamanı bence.
chp türkiye cumhuriyetinin kurucu partisi, tek parti döneminin tek partisi. hemen her kuruluş dönemine içkin olan iniş çıkışların, insanlık suçlarının ve ileri adımların hepsinden kurucu kadronun sorumlu olduğu da aşikâr. ama bu, tarihi boyunca geçtiği evreleri ve takındığı tutumları açıklamak için yeterli değil.
türkiye’nin çok partili siyasal hayatı, biraz abd siyasetine benzer biçimde iki kutuplu, chp de hep bu kutuplardan birini oluşturdu. ama çok yakın bir geçmişte, diğer kutbu oluşturan sağ partileri, ehveni şer olarak gösteren bir bakış açısının hak etmediği bir ilgi gördüğünü hatırlayarak işaret etmek istiyorum: demokrat parti ile başlayan sağ partiler çizgisi hem o kuruluş döneminin mirasçısı hem çok “derin” suçların faili ve savunucusu hem de adları değişse de kadrolarının ve siyasal hatlarının devamlılığı daha güçlü.
chp’de ise birkaç önemli kopuş oldu. yakın tarihe bakarsak, ilk aklıma gelen, kemal kılıçdaroğlu yönetiminde laiklikle ilgili hattın dönüştürülmesi.
chp’nin ya da anaakım siyasetten herhangi bir başka partinin, bu gazetenin okurlarının görüşlerini benimsemesi hatta yakın bir noktaya gelmesi mümkün değil. siyaseti böyle bir beklentiyi odağa alarak yorumlamamak gerektiğini düşünüyorum. daha ziyade, karşımızda, çevremizde kümelenen güçlerin neler yapabileceğini, bizim onlarla neler yapabileceğimizi düşünmek gerek bence.
chp, yeni emek rejiminin ve yüksek enflasyonun emekçileri ezdiği bir ortamda, iktidarın sebep olduğu hayal kırıklığı ve öfkenin de rüzgârıyla, ama daha çok sosyal belediyecilik olarak tarif edebileceğimiz politikalar sayesinde yerel seçimlerden birinci parti olarak çıktı. bu politikaların bir kısmının daha önce, kayyum atanan belediyelerde hayata geçirildiğinin altını çizmek gerek.
bir parantez açıp şunu hatırlatmak istiyorum: solun belli kesimleri, bir zamandır, politik tutumları ahlaki tercihlerle açıklayan bir bakış açısını benimsese de aslında insanların siyaseti, maddi gerçeklikleri üzerinden anlamaya ve buna göre tercihler yapmaya çalışması çok daha ileri bir nokta.
çok yakın bir geçmişte türkiye’nin anaakım siyasetinde birçok şey değişti. chp’nin, çok değil bir yıl önce aynı masaya oturmaya çalıştığı partiler ufalandı. cumhuriyet tarihi boyunca sağ siyasetin merkez partisinin fasılalarla değiştiğini de hatırladığımızda, açık bir biçimde görüyoruz ki akp yorgun, mhp “devlet aklı” ile ayakta duruyor. bu altüst oluş içinde chp’nin, türkiye’nin geleceğinde geçmişten daha fazla rol alması ihtimali yüksek. temennilerimi değil tahminlerimi dile getirdiğimi söylemeye bilmem gerek var mı.
devrimciler, komünistler, feministler ve lgbti+ hareket açısından chp’nin bir rakip değil bir olgu olarak değerlendirilmesi doğru bence; zaten bu hareketlerin ayrı ayrı ve ortak politik hatlarının ve hareket alanlarının parlamenter siyasete sığması mümkün değil, mümkün olmamalı. ama ezilen ve sömürülenler için neler elde edebileceğimiz, dönüştürücü siyasetleri nasıl genişletebileceğimiz üzerine düşünmeye değer.
bugünün dünyasında türkiye’ye biçilen rol, türkiye’nin kendisine biçtiği ve iktidardaki partinin değişmesiyle dahi kolay kolay değişmeyecek olan rol göz önüne alındığında, yerel yönetimlerdeki sosyal politikalara simetrik bir politikanın merkezi iktidar tarafından hayata geçirilmesi gerçekçi görünmüyor. ama şunu unutmamak gerek: parlamenter siyaset her ne kadar çok farklı güç ilişkilerini barındırsa da seçmenin de oyu var! akp başta eyt olmak üzere birçok meselede oy alabilmek için adım attı; bu adımlar, örgütlenerek ve mücadeleyle attırıldı. yani anaakım partilerle ilişkimizi seçimden seçime pozisyon almaktan başka bir şeye evrilttiğimizde kazanılabilecek şeyler oluyor. chp ile gidilebilecek yol sınırlı ama patikalar, yan yollar var ve onları halkın mücadelesi belirleyebilir.
ya kürt hareketi?
kürt hareketi çok uzun bir zamandır elini uzatabileceği, demokratik adımları birlikte atabileceği ve barışı kurabileceği bir türk ortak arıyor, haklı olarak. bir kısmı dem’in bileşenleri arasında bulunan sol güçlerin böyle bir büyük adımın ortağı olabilecek kuvvette olmadığını düşünüyorum ve bir kere daha, temennilerimi değil, öngörülerimi ifade etmeye çalıştığımı hatırlatmak zorunda hissediyorum kendimi. bu ortak, bütün eksikliklerine, açmazlarına, sınırlarına rağmen, chp olabilir mi? çok fazla değişkenin olduğu böyle bir konuda kesin bir sonuca varmak kolay değil ama geçmiş çözüm sürecinin akp ile yürütülmeye çalışıldığını hatırlayınca, akp siyasetinin bugün bulunduğu noktayı ve öncüllerinin kanlı tarihini de göz önüne alınca, umutsuzluğa çok da hakkımızın olmayabileceğini düşünüyorum.