‘Kürt sorununu çözeceğim, ülkenin sorunlarına çare olacağım’ diyen CHP, Erdoğan’ın savaş siyasetine bir türlü ‘Hayır’ demiyor. CHP, nedense kendisinden beklenen bu çıkışı gerçekleştirmiyor. Herkesin hemfikir olduğu üzere, Erdoğan içerde yaşadığı krizi aşmak için ülke dışında Kürt savaşını derinleştirmeye çalışmakta ve tüm yatırımı da buraya yapmaktadır
Ali Sinemilli
Erdoğan’ın başında olduğu AKP-MHP iktidarının yolun sonuna geldiğine dair en iyi işaretlerden biri, son yaşanan ‘Büyükelçiler krizi’ oldu. Bu örnekte, bir kez daha görüldü ki, mevcut iktidar artık ülkeyi yönetme iradesini kaybetmiştir. Her ne kadar Erdoğan ‘Büyükelçiler geri adım attı, bundan sonrasında daha dikkatli olacaklarını bekliyorum’ dese de, asıl geri adım atanın Erdoğan olduğu açıktır. İktidar cephesinin buradan bir zafer çıkarmak istese de, başarılı olamadığı, daha ilk dakikalarda yapılan yorumlardan anlaşılmaktadır. Büyükelçilerin yaptıkları ikinci açıklamanın da böylesi bir ‘zafer çıkarmaya’ pek müsait olmadığı, yapılanın sadece bir hatırlatma olduğu görülmektedir. Buna rağmen iktidarın alttan alması, zevahiri kurtarma çabasından başka bir anlama gelmemektedir.
Görülüyor ki, ciddi meşruiyet krizi yaşayan, adeta ayakta durmakta zorlanan faşist iktidar için Büyükelçilerin açıklaması oldukça kullanışlı bir mahiyet taşıyordu. Bu vesileyle, tekrardan siyaseti kutuplaştırıp, diğer tüm temel sorunları geri plana itmek mümkün olabilirdi. Zaten Erdoğan’ın birinci ağızdan ‘istenmeyen adam’ çıkışı da bu saikle dile gelmişti. Fakat son zamanlarda çokça yaşandığı üzere, bu meselede de iktidar erki kontrolü sağlayamamış, istediklerini elde edememiş ve nihayetinde geri adım atan kendisi olmuştur.
Belli ki, elçilerin yaptığı ikinci açıklama da iktidarın gerçekleştirmek istediği bu hamleyi boşa çıkarmak amaçlıydı ve başarılı oldu. Büyükelçiler üzerinden böyle bir adım atıp gündem yaratan akıl, yine Büyükelçiler üzerinden yeni bir açıklama yaparak kontrolü elinde tutmayı bilmiştir. Bu anlamda spontane gelişen bir durum yoktur. Oldukça hesaplı-planlı bir adım atılmış, iktidar erkinin ülkeyi yönetememe hali bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
Dikkat edilirse, ABD Dışişleri’nden yapılan son açıklamada büyükelçilerin yaptıkları açıklamanın arkasında durulmuş, bununla yetinilmeyerek ‘Erdoğan’ın açıklamalarının not edildiği’ vurgulanmıştır. Benzer açıklamalar Almanya, Fransa gibi ülkelerden de gelmiştir.Ve bu süreç devam etmektedir. Anlaşılıyor ki, hegemon güçler için AKP-MHP iktidarı artık kullanışlı bir aparat olmaktan çıkmıştır. İzledikleri siyasette bunu göstermektedir.
Peki! Dışarda hal böyleyken içerde ne yaşanmaktadır? Bilindiği üzere, en son Kılıçdaroğlu ‘CHP olarak iktidara talip olduklarını, başta Kürt sorunu olmak üzere ülkenin temel sorunlarını çözmeye kararlı olduklarını’ ifade etti. Kılıçdaroğlu’nun ardından CHP yönetiminden de yer yer benzer açıklamaların yapıldığı ve bu söylemlerin devam ettiği görülüyor.
Fakat bu noktada dikkat çeken bir husus var. ‘Kürt sorununu çözeceğim, ülkenin sorunlarına çare olacağım’ diyen CHP, Erdoğan’ın savaş siyasetine bir türlü ‘Hayır’ demiyor. CHP, nedense kendisinden beklenen bu çıkışı gerçekleştirmiyor. Herkesin hemfikir olduğu üzere, Erdoğan içerde yaşadığı krizi aşmak için ülke dışında Kürt savaşını derinleştirmeye çalışmakta ve tüm yatırımı da buraya yapmaktadır. Savaşı derinleştirmeden, büyütmeden ayakta kalmayacağını düşünen Erdoğan’ın var gücüyle böyle bir siyasete yöneldiği görülüyor.
Irak ve Suriye’ye asker gönderme tezkeresi, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yeni bir saldırı başlatma isteği tamamen bu aklın dışavurumu oluyor. Erdoğan’ın bu biçimde bir süre daha iktidarını korumak ve eğer yapabilirse muhalefeti de yedekleyip sindirmek istediği anlaşılıyor.Fakat anlaşılmayan durum CHP’nin bu savaş politikasına desteği oluyor.
Kürt sorununu çözeceğim diyen CHP, Erdoğan’ın Kürtlere karşı başlattığı savaşa açıktan karşı çıkmıyor. Hatta izlediği siyaset ile faşist iktidarın bu saldırılarını destekliyor, koltuk değneği olmaya devam ediyor.
Açık ki, CHP yönetimi, ya Erdoğan’ın nasıl ayakta kaldığını doğru tespit edemiyor ya da bilerek ve isteyerek bu Kürt karşıtı siyasete onay veriyor. Erdoğan’ın her zorlandığında savaş silahına başvurup Kürde saldırdığı ve bu sayede milliyetçi bir hassasiyet yaratarak iktidarını sürdürdüğü gün gibi ortada. Bu hakikati görmek zor değil. Herkes gibi CHP yönetimi de bu gerçeği görüyor kuşkusuz.
Fakat buna rağmen CHP, Erdoğan’ın savaş siyasetine karşı durmuyor. Yani söylemde ‘Kürt sorunu çözeceğim, ülkenin yönetimine talibim’ diyen CHP pratikte bunun tam tersini yapıyor ve Erdoğan’ın başta Kürtler olmak üzere halklar karşıtı siyasetine icazet veriyor.
Bu da nasıl oluyor deyip cevap da verebiliriz, lakin bu durumu açıklığa kavuşturması gereken CHP yönetimidir. Ki, CHP yönetiminin bu konuda ikna edici bir siyaset izlemediği müddetçe toplum nezdinde inandırıcı olmayacağı aşikardır.
Özcesi CHP sözü ve eylemiyle bir olmalı, eğer Erdoğan’ı götürmek istiyorsa, en başta Erdoğan’ın savaş siyasetine ‘Hayır’ demeyi bilmelidir.