AFAD, bakanlık ve Kızılay’a dair suç duyurusunda bulunduklarını belirten ÇHD yöneticisi Topalkara, BTK’nin bant daratlmasının ihmal değil suç olduğunu söylerek ‘Kasten insan öldürüldü’ dedi
Mereş merkezli meydana gelen depremlerde resmi açıklamaya göre, 45 bine yakın yurttaş yaşamını yitirirken, yüz binlerce kişi de yaralandı. Depremlerde 600 binden fazla bağımsız bölüm yıkılırken, acil yıkılacak, ağır hasarlı ve orta hasarlı bina sayısı ise yaklaşık 750 bin. Yüz binlerce kişinin sokaklarda kaldığı depremin beşinci gününden sonra enkaz kaldırma çalışmaları başlatıldı. Arama kurtarma çalışmaları bitmeden yıkılan binaların enkazlarının kepçelerle kaldırılması tepki topladı.
Mezopotamya Ajansı’ndan Esra Solin Dal’a konuşan Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Merkez Yöneticisi Avukat Oğuzhan Topalkara, sahada yürütülen çalışmaların hukuka uygun olmadığını belirtti. Topalkara, Devlet ve kurumları hakkında deprem bölgesindeki ihlalleri nedeniyle suç duyurularında bulunduklarını söyledi
‘Canlı insanlar enkaz altında bırakıldı’
Depremin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen halen ulaşılamayan enkazların olduğunu belirten Topalkara, birçok insan enkaz altındayken dahi enkaz kaldırma işlemlerinin başladığını vurguladı. Devletin yapması gereken şeyin öncelikle oradaki cenazeleri hukuka uygun bir şekilde muhafaza ederek yakınlarına teslim etmesi gerektiğini ifade eden Topalkara, “İnsanlara inşaat arttığı gibi davranılamaz. Öncelikle bu bir suç, hukuka aykırı bir durumdur. Yine AFAD’ın bu konu da birçok yerde geç kaldığını biliyoruz. Birçok insana müdahale gelmediği için hayatını kaybetti. Isı yok, ses yok denilerek birçok canlı insan enkaz altında bırakıldı” dedi.
Her inşaat bir suç mahali
Deprem bölgelerinde ortaya çıkan görüntüyü “Bir suç mahali” olarak değerlendiren Topalkara, “Şu an her bir inşaat bir suç mahali. Bu suç mahalinde de buna göre bir muamele yapılması gerekir” ifadelerini kullandı.
Sorumlular hakkında delil yetersizliği uyarısı
Binaların çoğunun denetimsizlik, kar hırsı ve malzemeden çalınmasından dolayı yıkıldığını belirten Topalkara, dışarıdan çok şık görünen milyonluk evlerin insanların başına yıkıldığını vurguladı. Geride kalan binaların hasar tespitlerinin usulüne uygun ve uzmanla birlikte inşaat başına gidip numune alınması gerektiğini kaydeden Topalkara, “Bu gün gözaltına alınan müteahhitler, mimarlar var. Eğer usulüne uygun bir şekilde numuneler alınmasa, yarın dava açıldığında bu insanlar hakkında delil yetersizliği söz konusu olacak. Çünkü diyecekler ki ‘Bu bir afet ben her şeyi usulüne uygun bir biçimde yaptım. Bu afet yüzünden yıkıldı, benim hiçbir sorumluluğum yok.’ Ama o numuneler alınmış olsa o numuneler derki malzemeden çalmışsın, o numuneler der ki, gerekli harcamayı yapmamışsın, dolayısıyla o müteahhidin kurtulma şansı olmaz. Ancak bu yapılmazsa delil yetersizliği söz konusu olacaktır” dedi.
Olması gereken
Türk Ceza Kanunu’nun 283’üncü maddesindeki “delil karartma”yı örnek veren Topalkara, “Burada insanlar öldü, buradaki suç ‘insan öldürme’ suçu, ‘yaşam hakkına saldırı’ içeren suç. Dolayısıyla burada müdahale yapan bakan, savcı, polis, sivil vatandaş her kim ise oradaki hafriyat çalışmalarını yapan, ‘delil karartma’ suçunu koşulsuz, şartsız işler. Önce o numuneyi alacaksınız, o cenazeyi düzgün bir şekilde çıkaracaksınız, testini yaptıracaksınız ve cenazeyi sahibine vereceksiniz. Ancak bunlar bittikten sonra o bilimsel uzmanlar enkazın başına gidip o örneği alıp muhafaza ettikten sonra savcı, avukat, tamam dedikten sonra ancak o zaman hafriyat çalışmasını yapabilirsiniz. Aksi halde herkes suç işliyor” diye aktardı.
Şirket ve kurumlar hakkında suç duyurusu
Hem yapıların denetlenmeme sürecine hem de AFAD ve Kızılay gibi kurumlara karşı suç duyurusunda bulunduklarını aktaran Topalkara, “Türkiye’de şöyle bir çarpıklık var. İnşaat şirketi sahipleri, aynı zamanda denetim şirketi sahipleri. Yani siz hem inşaat yapabilirsiniz hem de yakınınıza, kardeşinize, amcanıza bir yapı denetim şirketi kurdurup ona denetletebilirsiniz. Bunun ne kadar hukuka uygun olduğuna dair vs. gerek yok, açık bir şekilde insanlar kardeşlerine kurdukları yapı denetim şirketlerine kendilerini denetlettiriyorlar. Buna ilişkin itirazlarımız yapmıştık ama devlet bu inşaat şirketlerine karşı gerekeni yapmadı. Bizim suç duyurumuz bununla ilgiliydi. İkinci suç duyurumuz AFAD, bakanlık ve Kızılay’a dairdi. Çünkü çok net bir şekilde yurtdışından gelen heyetlerde söylüyor. İlk kritik 24 saatte AFAD ve devlet kurumları hiçbir şey yapmadı, tamamen atıl kaldılar” diye konuştu.
‘Devletin yaptığı ihmal değil, suç’
Devletin her noktada başarısız olduğunu dile getiren Topalkara, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Eğer halkımızın bu denli yüksek bir dayanışması olmasaydı, manzaranın ne olacağı gerçekten tahmin dahi edemezdik. Buna dair de suç duyurusu yaptık. BTK İletişim Başkanlığı’na suç duyurusunda bulunduk. Bu korkunç bir suçtu. Dikkat ettiyseniz hep ihmallerden bahsettik ama bu artık bir ihmal değil, bu bir suç. Bant daraltma ile birlikte kasten insan öldürüldü; iddiamız bu yöndeydi. Korkunç bir iş gerçekten, devlet üzerine düşeni yapmadığı gibi daha da kötüsünü yaptı. İnsan kaçırmalarından, işkencelerden, kayıp çocuklardan bahsediyoruz. Yaşanan hukuksuzlukların hesabını sormak için hepimizin mücadele etmesi gerekiyor. “
HABER MERKEZİ