Aralarında Selçuk Kozağaçlı’nın da olduğu 22 ÇHD’li avukatın yargılandığı dava görüldü. Kozağaçlı, savunmasında ‘Devlet yönetemediği için saldırır. Şu anda yönetemiyorsunuz, umarım çöküşünüz olsun” dedi
Halkın Hukuk Bürosu ve Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi 22 avukatın yargılandığı dosyanın yeni duruşmasına bugün Silivri Cezaevi Kampüsü’nün karşısında bulunan İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme duruşma tutuklulukların devamı kararı verilip 7 Kasım’a erteledi.
Duruşmayı Almanya, Fransa, Belçika, İtalya ve İsviçre baroları ile uluslararası hukuk örgütlerinden gelen çok sayıda avukat izledi. Savunmalar sonrası
Savcı tutukluluğun devamını istedi
Duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, avukatlar Selçuk Kozağaçlı, Barkın Timtik ve Oya Aslan’ın tutukluk hallerinin devamını istedi.
Daha sonra savunmalara geçildi Türkiye Barolar Birliği adına savunma yapan Avukat Fehmi Demir, müvekkillerinin tahliyesinin hukuki talep olmaktan öte bir zorunluluk olduğunun söyledi.
Demir, “Bu yargılama saf bir şiddete dönüştürüldü. Bir tek mesaj veriliyor. Polis savcı, heyet yekpare davranmış ve şiddeti yansıtan aynı gerekçelerle karar veriyor. Savunma ve sanıklar da tekleştirildi bu yargılamada. Karşımızda hukuksuz devleti görüyoruz” dedi.
Demir’den sonra söz alan Avukat Oğuzhan Kara, “Bu davada Ebru Timtik’in kanı var. Siz şimdi tahliye ederseniz kapıdan başka mahkeme alacak” ifadelerini kullandı.
Baro başkanları konuştu
Adana Baro Başkanı Semih Gökayaz, mahkeme heyetinin ve iddia makamının tutumuna tepki gösterdi: “Birçok meslektaşımız burada. Yurt dışında gelen meslektaşlarımız var. Ama göz teması kuran yok. Telefonlarına bakıyor sağdaki mahkeme üyesi. Savunmayı dinlemeye davet ediyoruz. Ekranlarla kürsüyü kapatma alışkanlığı son bulsun. Hâkim ve savcının alnı açık başı dik olduğunu görelim. Salondaki herkesle göz teması kurmasını istiyoruz. Bir sonraki duruşma için dikkate alınmasını istiyorum” dedi.
Tutuklu avukatların tahliye edilmesi gerektiğini belirten Gökayaz, şu savunmayı yaptı: “Selçuk’un gemileri yok ki yurt dışında uyuşturucu getirsinler! Fakat gemilerle uyuşturucu getirenler serbest. Selçuk ve arkadaşları hiç borsada işlem yapmamıştır! Bu yüzden Selçuk ve arkadaşlarına rüşvet teklif edilmemişti! Meslektaşlarımızın tutuklu kalması vicdanlarımızı yaralamaktadır. Sanıklar şüpheli değil, bu dosyada tüm deliller şüphelidir. Her şey hukukun tersine işliyor ama meslektaşlarımız hala tutuklu.”
Durakoğlu: Yürekli olun
Savunma yapan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu ise “Burada avukatlar yargılanıyor, aynı isimlerin yargılandığı ilk duruşmada bu salonda bir karar verildi. Suçun niteliğinin değişmesinden, AİHM kararlarından, yargılananların avukat olmasından bahsedilerek tahliye kararı verilmişti. Bir avukatın tutuklu olması için çok özel nedenlerin var olması gerektiği yazılmıştı. O tahliye kararının uygulanmasından hemen sonra, cumartesi günü aynı yargıçlara geri aldırdılar” dedi.
Ses tonunu yükselten Durakoğlu, şöyle devam etti: “Kuvvetli suç şüphesi var mı? Kaçma şüphesi var mı? Yok. Adam dışardayken geldi zaten. Tahliye talep etmiyorum. Hukuk adına yürekli olmanızı talep ediyorum. Tarihe not düşmenizi talep ediyorum.”
Kozağaçlı savunma yaptı
Daha sonra savunma yapan ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ise sözlerine şöyle başladı: “Avukatlar neden bu kadar kızgın. Sanıklar ile hakimler daha samimi. Ben bu yüzden daha samimi olacağım. Ebru’yu kaybettik. İlgisiz davrandığınız için kaybettik. Ebru’yu anıyorum. Yaşamım Ebru’nun mücadelesini anlatmakla geçireceğim.”
Kozağaçlı daha sonra şunları söyledi: “Belki bir parça kendinizi düşünmenizin vakti gelmişti. Yüz avukatın öfkesinden kurtulmanızı da düşünmeniz gerekiyor. Neden bu genç insanlar ölüm orucuna giriyorlar. Adil yargılanma talebi için. On senedir tahliye talebi istemedim. Onu yapabilecek yargıç vardır yapamayacak yargıç vardır. Yapabilen yargıç zaten dosyayı görür ve tahliye eder. Yapamayan yargıç için ise tahliye talep etmek faydasız.”
Hakim Kozağaçlı’nın konuşmasına müdahale etti
Kozağaçlı’nın, mahkeme heyetine “Hakimlik mesleğine ilgi duyuyorsanız 37’nci maddesini okuyun, çok eğleneceksiniz” sözleri nedeniyle mahkeme başkanı Kozağaçlı’yı uyardı. Mahkeme başkanı, “Şık değil. Hakimlik mesleğine ilgi duyuyorsanız ne demek? Eleştirebilirsiniz ama böyle demeyin. Hakarettir bu” dedi. Kozağaçlı ise “Maaşla çalışıyorsunuz, olabilir” ifadelerini kullandı. Hakim bu sefer, “Lütfen düzgün konuşun” sözleri üzerine, Kozağaçlı, “Bu mesleğe ilgi duyan biri 4 klişe cümle ile birini 6 yıl tutuklamaz. İlgi duysaydınız yanına bir kelime daha bulurdunuz” dedi.
Kozağaçlı, “Faşizmin uzantısı her yere uzanır. Seyyar kıble hiç kimse için iyi değildir. Dün cemaat elindeydi yarın başkasının elinde olacak. Daha net bir kıble bulmak lazım. Bize, ‘bu kadar DHKP-C, PKK’ davalarına bakamazsınız deniliyor. Bir siyasi partinin 10 bin üyesi tutuklanır mı? HDP’nin bu kadar üyesi tutuklandı. Ne oldu? HDP bitti mi? Siz DHKP-C’nin bütün üyelerini ve ailelerini tutuklasanız bitecek mi?” diye sorarak, tepki gösterdi.
20 yıldır dinleniyorum
25 yıldır avukatlık yaptığını, mesleğe başladığından beri telefonlarının dinlendiğini, 20 yıldır fiziki olarak takip edildiğini belirten Kozağaçlı, “Devlet yönetilmez hale geldiği için tutukluyum. 17-25 Aralık sürecinde Hakan Fidan ile Erdoğan’ın kulağından tutup adliyeye getirmeye çalışan savcı beni de 22 Aralık’ta aldı. Şemdinli olayı, Diyarbakır ve Cizre JİTEM davalarına baktım. O dönemlerde bir şey yoktu. Devlet yönetemediği için saldırır. Şu anda yönetemiyorsunuz, umarım çöküşünüz olsun” dedi.
Öcalan’ın avukatlarına dikkat çekti
2013 yılında başlayan “diyalog sürecine” değinen Kozağaçlı, bu süreçte Öcalan’ın avukatları ile görüştürüldüğünü dile getirdi. Öcalan’ın anlatımlarının devletin talebi üzerine Kandil’e götürüldüğünü belirten Kozağaçlı, “Tecrit olduğu için Öcalan’ın anlatımlarını götürülmesi güçleşti. Bu nedenle avukatlara ihtiyaç duyuldu. Bu nedenle gemi ve helikopterler ayarlandı. Avukatlar da devletin bilgisi olan talepleri iletti. Şimdi, bu nedenle avukatlar yargılandı. KCK nedeniyle açılan ilk dava avukatlar için açıldı. Orada 22 avukat yargılandı. Müvekkillerim vardı aralarında. Şimdi bunu yapmak ‘ahlaksızlık’ değil mi?” diye sordu. Kozağaçlı, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçilemeyeceğini anlaması üzerine görüşmeleri kestiğini ve avukatların gitmesini de engellediğini dile getirdi.
Kendisi hakkındaki iddiaları yineleyen Kozağaçlı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yasa dışı bir şey yok. Olsaydı zaten 10 yıldır ceza verirdiniz. Bunu hala fark edemediniz mi? DHKP-C üyesi olsaydım size söyler miydim? Asıl tartışılması gereken konulardan bir tanesi de bu. Eğer üyesi olduğumu söylersem beni bugün tahliye etmek zorundasınız. Bunu biliyorsunuz değil mi? Eğer iddiayı ikrar etsem ‘fazladan yatmışlığı var’ deyip serbest bırakmak zorundasınız. Eğer sorun cezaevi olsaydı, derdim. Ancak sorun zihniyet.”
Timtik: Ortaçağ mahkemeleri
Avukat ve ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın beyanları ardından Barkın Timtik söz aldı. Mahkemenin “ön kabul” şeklinde hareket ettiğini dile getiren Timtik, kararın önceden belli olduğunu ve ceza verileceğini söyledi. Timtik, “Ortaçağ mahkemelerinin bugüne kalan temel özelliği; kişi, bir kez mahkeme önüne çıkarılmaya görsün, ağır işkencelere rağmen suçun itirafı sağlanamamışsa, demek ki sanık suçu gizliyordur. Bu sebeple susarak suçluluğunu ortaya koymuştur. Ağır işkencelerden kurtulmak için suç kabul edildiyse, ne ala! ‘Sanık suçunu itiraf etti’ olur. Değilse, ‘Sukut ikrardandır.’ Bugün bize yapılan bundan farklı mı?” diye sordu.
Aslan: Hak bilincinin zayıf
Haklarını arayanların suçlu ilan edildiğini belirten Oya Aslan ise, “Sözünün kıymetsiz gösterildiği, kanıtların aranmadığı, itham edenin her sözüne ‘amin’ dendiği işe yargılama denmez. Bilirsiniz ki, hakkaniyetini yitirmiş yargı, idam sehpası gibidir. Tarihe ömürlerini çaldığı insanların sayısını, feryadını, hıncını, öfkesini ve utancını miras bırakır. Halk haklarını kullanmak istediğinde sokak ortasında coplanıyor, protesto hakkı keyfi biçimde engelleniyor, hakkın kullanmasını engelleyen değil, hakkını arayan yargılanıyor. Hatırlarsanız, milletvekili bir polise tokat attı diye vekilliği düşürüldü. Vekilin tokadı günlerce tartışıldı. Ama polisin sokak ortasındaki işkenceleri hakkın kullanılmasının engellenmesi tartışılmıyor. Hak bilincinin zayıf olduğu bir ülkede yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
Aslan ve Özgür Yılmaz’ın beyanları ardından ara kararı açıklayan mahkeme, tutukluluk halinin devamına ve ATK’ye gönderilen raporun sonucunun beklenmesine karar vererek duruşmayı 7 Kasım’a erteledi.
HABER MERKEZİ