Cezaevlerinde yaşanan ihlalleri Meclis gündemine taşıyan Yeşil Sol Parti Rîha Vekili Dilan Kunt Ayan, İdare ve Gözlem Kurulları’nın mahkeme yerine kararlar verdiğini vurgulayarak, kararların siyasi saiklerle alındığını belirtti
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Rîha Milletvekili Dilan Kunt Ayan, cezaevlerinde yaşanan ihlallere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
AKP’nin hukuku araçsallaştırdığını , haksız gözaltı ve tutuklamalar yaptığını belirten Ayan, “Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı gücünü bir siyasi zor gücü olarak kullanarak devam ediyor. Her gün onlarca insan bir yargı tacizi ile karşı karşıya kalıyor ve siyasi saiklerle verilen mahkumiyet kararlarıyla muhalefet susturulmaya çalışılıyor” dedi.
Hak ihlalleri sürüyor
Adalet Bakanlığı’nın değiştiğini ancak adaletsizliğin sürdüğünü ifade eden Ayan, “Cezaevlerinde sistematik hale gelen keyfi infaz yakmalar, işkence ve kötü muameleler, insanlık onuruyla bağdaşmayan davranış ve tutumlar, hasta mahpusların tahliye ve tedavi haklarına erişimlerinin engellenmesi, en temel insan haklarını yok sayan cezaevi uygulamaları ve tüm bunların fail ve sorumlularının bir cezasızlık zırhıyla donatılmasına yönelik politikalar değişmeden devam ediyor” diye konuştu.
Hakimsiz mahkemeler
Tutukluların tahliye günlerine gelmesine rağmen keyfi bir şekilde tahliye edilmediğini belirten Ayan, İdari Gözlem Kurulu’na dikkat çekti. Ayan bu kurulların “cezalandırma” merciine dönüştüğüne işaret etti. Ayan devamla, “Yeni Ceza İnfaz Kanunu’na göre oluşan bu İdare ve Gözlem Kurulları; cezaevi müdürleri, kurum psikoloğu, sosyal çalışmacı, öğretmen, din görevlisi ve gardiyanlardan oluşmakta; aralarında hakim hatta hukukçuların dahi bulunmadığı bir kurul adeta mahkemelerin yerine geçerek, mahkumiyet süresi dolmuş mahpusların özgürlüklerine dair karar veriyor. Siyasi mahpuslar açısından ise durum adeta bir Kafka romanından çıkmış gibi absürt ve akıl almazdır. Bu kurullar tarafından verilen red kararları tamamen siyasi saiklerle verilmekte, red gerekçeleri hukukla veya başkaca hiçbir mantıkla açıklanamaz niteliktedir” sözleriyle tepki gösterdi.
İnfaz yakma en çok Sincan’da
Kurul’un kuruluşu ile birlikte tutukluların tahliyelerinin sistematik bir şekilde ertelendiğini ve yakıldığını dile getiren Ayan, bu durumun en çok yaşandığı cezaevlerinin başında Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nin geldiğine dikkat çekti. Kurulun varlığı ile birlikte şu ana kadar tahliye edilmesi gereken 14 kadın tutuklunun serbest bırakılmadığı bilgisini paylaşan Ayan, “14 kadın şu anda hukuk dışı şekilde esir tutulmaktadır. Hukuk, Sincan Cezaevinde adeta askıya alınmış durumda. Bir ‘pilot uygulama alanı’ olarak seçilmiş gibi duran, hukuk dışı bir mekanizma oluşturulan Sincan’daki uygulama şu anda ve giderek Türkiye’nin tamamındaki cezaevlerine yayılmakta” diye belirtti.
Bolu Cezaevi
Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nin de pilot bölge olarak seçildiğini ve orada tutulan tutukluların da büyük oranda tahliye edilmediğini dile getiren Ayan, 31 yıl 3 aydır tutuklu bulunan kalp hastası Nevzat Öztürk’e dikkat çekti. Ayan, Öztürk’ün infazının iki mahkeme kararına rağmen engellediğini anımsattı ve Öztürk’ün 23 Haziran’da tahliye olması gerekirken, 15 Haziran’da alınan yeniden erteleme kararı nedeniyle tahliyesinin bir kez daha engellendiğini dile getirdi.
Absürd gerekçler
Tahliye edilmemeye dair gerekçelere de işaret eden Ayan, “ ‘Fazla kitap okuma, cezaevi imamıyla görüşmeme, pişman olduğunu beyan etmeme, pişman olmadığı için toplumsal yaşama katılımının zararlı görülmesi, halay çekme, fazla su tüketme, elektrik faturasının yüksek olması, içeride iken üniversite bitirmeme, görüşçülerle selamlaşma, kurum personeline kayıtsız kalma’ gibi ne hukuken ne vicdanen hiçbir dayanağı olmayan tamamıyla sübjektif ve birbirinden absürt, keyfi gerekçelerle ‘iyi halli olmadıkları’ değerlendirilen mahpuslar özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor” ifadelerini kullandı.
Son verin!
Durumu, “Adalet krizi” olarak değerlendiren Ayan, “Bir kişinin tek bir gün haksız şekilde esir tutulmasının bir hukuk devletinde kabul edilemez olduğu unutulmamalıdır. Bir an önce bu hukuk ve insanlık dışı uygulamalara son verilmeli, mesnetsiz gerekçelerle tahliyesi ertelenen ve engellenen tüm mahpuslar özgür bırakılmalı, cezaevlerindeki keyfi ve siyasi uygulamalara son verilmelidir” diye kaydetti.
Riha’da neler oluyor?
Ayan, Rîha’da bulunan cezaevlerinde yaşanan ihlallere de dikkat çekti. Hastane sevkleri esnasında keyfi uygulamaların dayatıldığını buna karşı çıkıldığında ise hastane sevklerinin engellendiğini ve tutuklular hakkında soruşturmalar açıldığını paylaştı. Ayan, “Kantinde satılan malzemelere ‘bunlar yasak’ denilerek el konulmakta, cezası biten mahpusların keyfi olarak infazları yakılmakta, mahpuslar cezaevi idaresiyle yaptıkları görüşmelerde bugüne kadar böyle bir uygulama yokken ayakta durmaya zorlanmakta, ailelerinin görüşlerde getirdiği kıyafetler mahpuslara teslim edilmemekte, adli mahpuslara görüntülü konuşma hakkı ve daha uzun süreli telefon görüş hakkı tanınırken siyasi mahpuslara ayrımcı uygulamalarla bu hakların kullandırılmamakta ve işkence ve kötü muamele yasağı ihlal edilmektedir” ifadelerine yer verdi.
Adalet Bakanlığı’na çağrı
Rîha 1 No T Tipi Cezaevi’nde bulunan ve bağırsak kanseri olan hasta tutuklu Hüseyin Aslan’ın durumun geçtikçe ağırlaştığını da aktaran Ayan, diğer ağır hasta tutuklu olan Mehmet Durak Kara, Cafer Cengiz, Ayhan Bayar, Fevzi Aslan ve Abdullah Başyan isimli hayati risklerinin bulunmasına rağmen tahliye edilmediğini söyledi. Pek çok ihlale de değinen Ayan, Adalet Bakanlığı’ndan bu ihlallerin son bulması için harekete geçme çağrısında bulundu.
HABER MERKEZİ