30 yıllın ardından tahliye olan Ömer Evsen, cezaevindeki hak ihlallerine dikkati çekti
Şirnex’in Hezex (İdil) ilçesine bağlı Xendek köyünde 1992 yılında gözaltına alındıktan sonra Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) “Devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak” iddiasıyla yargılanarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Ömer Evsen, 30 Ekim’de Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden tahliye oldu.
30 yılın ardından tahliye olan Evsen, cezaevi yaşamını Mezopotamya Ajansı’ndan Zeynep Durgut anlattı. Evsen, cezaevlerinin tecrit edilme alanları olduğunu ve iradeyi kırmaya dönük politikaların uygulandığını ifade etti. Tutuklu kaldığı süre zarfında 10’dan fazla cezaevine gönderildiğini belirten Evsen, “Bunlardan birçoğu sürgündü. 2015’ten ve darbe girişiminden sonra bu şartlar ve koşullar değişti. Tam anlamıyla kişiyi daraltacak politikalar geliştirildi. Kanunlar var, yasalar var ama bunlara uyulmuyor. İradeyi kırmak için ve teslim almak için söylediğiniz her bir şeye ve yaptığınız her şeye ceza veriliyor. Cezaevlerinde tepeden tırnağa tecrit var. İletişim imkanları bile ortadan kaldırıldı” dedi.
Keyfi hareket ediliyor
Cezaevlerindeki, “Cezaevi Gözlem Kurulu komisyonu”nun işleyişini anlatan Evsen, “Bu komisyonda savcıdan başka hukukçu yer almıyor. Cezaevinde kurulan komisyon keyfi olarak hareket ediyor. Cezası biten bir arkadaşımız vardı. Bu komisyonun kararıyla bir buçuk yıl cezası uzatıldı. Bu komisyon cezayı artırıyor. Bu komisyon tahliyelere engel çıkartıyor. Çünkü hukuki değil. Ama tabi arkadaşların moral ve motivasyonu en üst düzeyde. Çok güçlü bir irade var içeride” diye belirtti.
‘Dışarıda özgürlük yok’
30 yıl sonra tahliye olan Evsen, “dışarıda da özgürlük yok” diyerek, içeride uygulanan politikaların benzerinin dışarıda da halklara uygulandığını söyledi. Evsen, tahliye edildikten sonra hissettiklerini de şu sözlerle anlattı: “Ancak 30 yıl sonra bırakıldığında insan iki duyguyu bir anda yaşıyor. Bu iki duygu da çok ağır ve acıdır. Yıllardır birlikte mücadele ettiğin, birlikte oturup kalktığın insanları geride bırakmak çok ağır geliyor. Ama şuan da dışarıda da bir özgürlük görmüyorum. Ama tabi insan halkının sıcaklığını gördüğünde heyecanlanıyor. O zaman insan şunu anlıyor ki; verdiği bedel boşuna değil. Mücadele her şekilde devam ediyor.”
Baltalarla saldırdılar
30 yıllık süreçte cezaevinde binlerce ihlale ve işkenceye şahitlik ettiğini söyleyen Evsen, “Cezaevinde binlerce anım var. Sürgün, işkence, şiddet hepsi birer anıdır. Bir anımı size şöyle anlatayım; bir gün kaldığımız koğuş basıldı. 50 gardiyan geldi ve ellerinde baltalar vardı. Onlardan biri soru sordu. Biz de sorusuna cevap verdik. Daha sonra ortada hiçbir şey yokken bize saldırdılar. O günü hiç unutamam. Yahya amca vardı, 70-75 yaşlarındaydı. Yanımızdaydı bırakıldı ve 1-2 ay sonra yaşamını yitirdi. Bizim koğuşta Ali Gulguli diye bir arkadaşımız vardı. 7-8 defa kalp krizi geçirdi. Cebinde çay kaşığı bulunduğu için hücre cezası verildi ve o çay kaşığı nedeniyle cezası 1 yıl 8 ay uzatıldı” şeklinde konuştu.
‘Sessizlikten güç alıyorlar’
Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) işleyişine değinen Evsen, “Tutuklu ölüme yaklaşmadan tahliyesine karar vermiyorlar. Bırakılmanıza az bir süre kaldığında da o mutluluğu yaşayamıyorsunuz. Bu kurumlar sessizlikten güç alıyor ve bu sessizlikten aldıkları gücü de sonuna kadar kullanıyorlar. Cezaevlerinde yüzlerce hasta tutuklu var. O tutukluların sesi duyulmalı ve onlar için farklı etkinlikler yapılmalıdır. Onların sesi de bu halktır. Evet, bir şeyler yapılıyor ama daha fazlasına ihtiyaç var. Devletin bu konuda önemli adımlar atmasına vesile olmaları gerekir” diye belirtti.
ŞIRNEX