Cezaevlerindeki hak ihlalleri giderek ağırlaşırken, siyasi tutukluların sevk, açık görüş, telefon görüşü gibi temel hakları keyfi bir şekilde yasaklanıyor. Sağlık durumlarına çözüm üretilmeyen hasta tutukluların tahliyeleri de engellenirken, keyfi uygulamalarla tutukluların infazları da yakılıyor
Cezaevlerinde uzun bir süredir yaşanan hak ihlalleri giderek ağırlaşırken, siyasi tutukluların sevk, açık görüş, telefon görüşü gibi temel hakları keyfi bir şekilde yasaklanıyor. Sağlık durumlarına çözüm üretilmeyen hasta tutukluların tahliyeleri de engellenirken, keyfi uygulamalarla tutukluların infazları da yakılıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Bayburt M Tipi Kapalı Cezaevi, Erzurum Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi, Dumlu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi ve Iğdır S Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklularla görüşerek hazırladığı raporu 29 Nisan’da açıkladı. Raporda açık görüş, oda değişimi, spor, sohbet, kurs, mektup gibi sosyal aktivitelerin engellendiği, çıplak arama ve ayakta sayım dayatması gibi ciddi hak ihlalleri tespiti yapıldı.
Yaptıkları ziyaretlerde 18 tutukluyla görüştüklerini belirten İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu Sözcüsü Ercan Yılmaz, “F” ve “S” tiplerinde tecrit koşullarının ağırlaştırıldığına dikkati çekti. “S” tipi cezaevinin Iğdır, Manavgat, Antalya, Bodrum ve Samsun’da açıldığını ifade eden Yılmaz, “Iğdır S Tipi, bölgede olması açısından önemlidir. Kürdistan’daki şehirlerden Iğdır’a çok sayıda tutuklu sevk edildi. Sevk sırasında ve cezaevine girişlerde tutuklulara yönelik ağır koşullar dayatılıyor” dedi.
Düşünce özgürlüğünün ihlali
Yaşanan keyfi uygulamaları protesto ettikleri için tutuklulara disiplin cezalarının verildiğini dile getiren Yılmaz, bu disiplin cezaları gerekçesiyle de infazlarının yakıldığını dile getirdi. Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Sevgi İlboğa’nın “iyi hal” kararı olmasına rağmen tahliyesinin 3 ay ertelendiğini anlatan Yılmaz, “İdari ve Gözlem Kurulu ‘iyi hal’ raporu verirken, İlboğa’ya ‘Abdullah Öcalan sizin için ne ifade ediyor?’, ‘Neden siyasi koğuşta kalıyorsunuz?’, ‘Pişman mısınız?’ gibi sorular sorarak suç işliyor. Anayasa’da hiç kimsenin zorla düşüncelerinin ifadede ettirilemeyeceğine yönelik açık bir hüküm var. Hiç kimseye bu şekilde sorularla fikirlerini zorla açıklamasını isteyemezsiniz. Kişi kendisi isterse bu konuda fikirlerini açıklayabilir. Bu sorular da fikir beyanı ve düşünce özgürlüğü hakkının ihlalini gösteriyor” diye belirtti.
Tecrit ve işkence uygulaması
Türkiye’deki cezaevlerinde çok ciddi bir baskı, tecrit ve işkence politikalarının uygulandığını anlatan Yılmaz, “Iğdır S Tipi Cezaevi’nde diğer hapishanelerin bir prototipidir. Hapishanelerdeki bu hak ihlallerinin giderilmesi için bütün kurumlarının, muhalefet partilerinin ve meslek örgütlerinin, bu konuya eğilmesi ve çalışmalar yürütmeleri gerekiyor. Ailelerinden uzak tutulan mahpusların aile ve avukat görüşü yapma gibi imkanları bulunmadıkları için Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na çok ciddi bir görev düşüyor” diye konuştu.
İnfazı tamamen yakıldı
Bandırma 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Muharrem Güneş de tahliyesi üzerinden 6 ay geçmesine rağmen 4 hücre cezası aldığı gerekçesiyle İdare ve Gözlem Kurulu (İGK), tarafından infazı tamamen yakıldı. Güneş, 9 yıl 9 ay cezaevinde kalması gerekirken, infazının yakılmasıyla verilen 13 yıl hapis cezasının tamamını cezaevinde geçirecek. Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Güleş’e konuşan Güneş’in babası Giyaseddin Güneş, “Oğlum tutuklandığında 16 yaşındaydı, 18 yaşına girer girmez, mahkeme ‘örgüt üyeliği’ gerekçesiyle 13 yıl ceza verdi. Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nden Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edildiği odada kamera vardı. Kameranın kaldırılması için cezaevi idaresine ve Adalet Bakanlığı’na dilekçe vermesine rağmen kamera kaldırılmadı. Oğluma özel yaşam hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle kamerayı kırdığı için 6 ay hapis cezası verildi” diye belirtti.
4 hücre cezası
Açlık grevlerine katıldığı ve cezaevindeki hak ihlallerine karşı yaptığı protestolardan dolayı oğluna 4 hücre cezasının verildiğini sözlerine ekleyen baba Güneş, “Şimdi de hücre cezaları gerekçe gösterilerek infazı yakıldı. Tutuklulara ağız içi arama, çıplak arama, ayakta sayım dayatması gibi uygulamalar dayatılıyor. Tutuklular bunları kabul etmediği için disiplin cezaları veriliyor. 30 yıldır cezaevinde olup serbest bırakılması gereken tutuklular pişmanlık dayatmasını kabul etmediği için tahliye edilmiyor. Bu uygulamaları biz de kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Aykol: Baskı ve sevkler arttı
İHD Ankara Şubesi de hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek için önceki gün “Yaşam Hakkı Korunsun, Hasta Mahpuslar Serbest Bırakılsın” konulu panel düzenledi. TÜM BEL-SEN Genel Merkezi toplantı salonunda düzenlenen panelin moderatörlüğünü Gazeteci Hüseyin Aykol yaptı. Geçen yıl Kırıklar F Tipi Cezaevi’nde bulunan tünel nedeniyle tutukluların başka cezaevlerine sevk edildiği bilgisini veren Aykol, “Son zamanlarda yeni açılan S tipi cezaevleri ve Kırıklar’daki tünelin bulunmasıyla birlikte cezaevlerinde baskılar çok yoğunlaştı. Sevk ve sürgünler fazlasıyla arttı ve hasta mahpusların durumu çok ağırlaştı” dedi.
Tecrit tüm cezaevlerine yayıldı
HDP Milletvekili Fatma Kurtulan, hasta tutuklular konusunun Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olduğuna vurgu yaparak, “Cezaevlerine savaş açmış bir iktidarla karşı karşıyayız. Hapishanelerden nasıl öldüğü belli olmayan birçok cenaze çıktı. Meclis grubu olarak bu dönem yönümüzü cezaevlerine çevirdik” diye belirtti. Ankara Tabip Odası (ATO) İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Ayşe Uğurlu da devletin güvenlikçi politikalarla hasta tutukluların temel haklarının önüne geçtiğinin altını çizerek, “ATK’ye gelen raporlar en az 6 ay ya da 1 yıl değerlendirmeye bile girmeden bekletilmekte. Bu insanların tedavilerinin geciktirilmesi, ikincil bir cezalandırma yöntemidir” ifadelerini kullandı. İmralı Cezaevi’nde başlatılan uygulamaların daha sonra tüm cezaevlerinde uygulandığının altını çizen ÖHD Ankara Şube Eşbaşkanı Şevin Kaya, infazını tamamlayan tutukluların tahliyesinin önüne geçmek için absürt sorular sorularak infazlarının yakıldığına vurgu yaptı.
100’den fazla infaz yakıldı
MA’dan Delal Akyüz’e konuşan ÖHD İzmir Şubesi Cezaevi Komisyonu Sözcüsü Avukat Halil Coşkun, tutuklular üzerindeki baskının ülkede yaşanan güvenlik politikalarıyla paralel olduğuna dikkati çekti. İktidarın yaşadığı başarısız politikaların cezasını tutuklulardan çıkarmaya çalıştığını ifade eden Coşkun, “Bunu her türlü yolla yapıyor. Mahpuslara fiziksel, ruhsal, maddi, manevi yönde açıkça baskı, tahakküm kurmaya çalışılıyor” dedi.
Cezaevinde 100’den fazla tutuklunun 30 yıllık infaz sürelerinin tamamlanmasına rağmen serbest bırakılmadığını aktaran Coşkun, bu durumda İdari Gözlem Kurulu, tutukluların düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorladığını aktardı. Bu politikalarla Türkiye’de kaldırılan idam cezasının fiilen uygulandığını dile getiren Coşkun, “İdari Gözlem Kurulu’nun sorduğu soruların tamamı aslında Anayasa’ya aykırıdır. Fakat Gözlem Kurulu, müvekkillerimize ‘HDP’yi nasıl görüyorsun? Çıkınca HDP’liler ile görüşür müsün?’ diye soruyor. Birçok müvekkilimiz bu tarzda sorular nedeniyle İdari Gözlem Kurulu’na çıkmama gibi bir tutum içerisindeler” şeklinde belirtti.
TEM ve MİT’ten baskı
Cezaevlerinde TEM ve MİT’in tutuklular üzerinde baskı oluşturduğuna dikkati çeken Coşkun, “Bolu Cezaevi’nden Kırıklar Cezaevi’ne sürgün edilen Deniz Ataş hükümözlü olmasına rağmen cezaevi, hükümlüymüş gibi davranıyor. Tek kişilik hücreye alınmış. İtiraz ettiğinde de Adalet Bakanlığı’ndan talimat geldiği iddia ediliyor. Kişinin tek başına tutulması sağlık sorunu yaşamasına yol açmıştır. ‘Avukat geldi’ bahanesiyle TEM Şubesi polisleri tarafından açık bir şekilde baskı kuruluyor ve tehdit ediliyor. İdare, polislerle görüşmesi için kendisine baskı kurmuş. Daha önce de Bolu Cezaevi’nde kendisine baskı kurularak Tahir Elçi’nin katledildiği dosyada ifadesini değiştirmesi istenmiştir. Şu anda mahpus üzerinde hem MİT hem de TEM Şube tarafından dosyada kendi lehlerine ifade vermesi için zorlanıyor ve baskı kuruluyor” diye aktardı.
İnsan hakları savunucularına cezaevinde yaşanan hak ihlallerine, ölümlere sessiz kalmamaları yönünde çağrıda bulunan Coşkun, “Adalet Bakanlığı’nın bu konuda artık sorumluluğunu yerine getirmesini istemekteyiz. İnsan yaşamı her şeyden önemlidir” diye konuştu.
DİYARBAKIR