Cezaevlerinde yaşanan ihlalleri değerlendiren Wan TUHAY-DER Eşbaşkanı Çetin Uyar, ‘cezaevindeki baskıların had safhaya ulaştığını’ belirterek, ‘Hak ihlalleri PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecritten bağımsız olmadığını’ söyledi
İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre; 2022 yılında cezaevlerinde en az 83 kişi şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Cezaevlerinde sağlığa erişim hakkından aile görüşüne kadar birçok alanda yaşanan hak ihlalleriyle ilgili İHD’ye başvurularda artış yaşanıyor. Cezaevlerindeki hak ihlallerindeki artışı Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Kutlu’ya değerlendiren Wan Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) Eşbaşkanı Çetin Uyar, cezaevlerindeki hak ihlallerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecritten bağımsız olmadığını söyledi.
‘Tecrit kabul edilemez’
Tecridin kabul edilemez olduğunu ifade eden Uyar, bu durumun PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın sağlık ve güvenlik koşullarıyla ilgili endişelere neden olduğunu belirtti. Uyar, Adalet Bakanlığı’nın adım atması gerektiğini dile getirerek, “Seçimler sonrasında hem cezaevleri hem de Kürt halkına saldırılar arttı. AKP-MHP faşist hükümeti kendi bekaları için Kürtlere saldırıyor. Bunu hem KDP ve diğer güçlerle birlikte Federe Kurdistan Bölgesi’nde hem de cezaevlerindeki tutuklular üzerinden yapıyor. AKP, köyleri bombalıyor, suikastlar yapıyor ya da cezaevlerindeki çocuklarımız üzerinde baskı kuruyorlar. Cezaevlerindeki baskılar had safhaya ulaştı. Derneğimize bağlı 2 bine yakın tutuklu var, onlardan çok farklı şikayetler alıyoruz. İktidar Türkiye’deki sorunları perdelemek için her alanda Kürt halkına saldırıyor” diye konuştu.
‘Görüşe giden ailelere baskı uygulanıyor’
Cezaevlerinde iletişimden yaşam hakkı ihlaline kadar birçok alanda hak ihlallerinin yaşandığını aktaran Uyar, “Eskiden cezaevlerine gıda bile gönderebiliyorduk, kitap, dergi gibi iletişim araçları serbestti. Şu anda kitap, gazete ve sohbet bile yasak halde. Görüşe giden ailelere bile baskı uygulanıyor. Cezaevlerindeki baskılar her gün artıyor ve bu kabul edilemez. Aileler ve tutuklular ince aramaya maruz kalıyor. Cezaevindeki tutuklular aileleriyle telefonda bile rahatça görüşemiyor. Baskılarla tutukluları ve aileleri sindirmeye, bezdirmeye çalışıyorlar, fakat başarılı olamayacaklar” dedi.
‘Tutuklulara pişmanlık dayatılıyor’
Tutukluların tahliyelerini engelleyen İdare ve Gözlem Kurulları’nın kararlarına değinen Uyar, “30 yıldır cezaevinde bulunan tutuklulara ‘pişmanlık’ dayatılıyor. Bu insanlar 30 yıldır mücadele ediyor, neden pişman olsunlar? Bu iradeye sahip insanlar 3 ya da 6 ay erken çıkmak için ‘pişmanım’ diyecek kişiler değildirler. Aileleri de arayarak, ‘çocuklarınızla konuşun, 6 ay erken tahliye olsunlar veya infazları yakılmasın’ dayatmasında bulunuyorlar” diye aktardı.
Şüpheli ölümler
Cezaevlerindeki şüpheli ölümlerin de arttığını belirten Uyar, “Bu ölümlerin tek sorumlusu AKP-MHP hükümeti ve Adalet Bakanlığı’dır. Cezaevlerinde onlarca ‘intihar’ yaşandı. Bunları biz intihar olarak kabul etmiyoruz, hepsi şüphelidir. Tüm ölümlerin tek sorumlusu Adalet Bakanlığı’dır. Ölümlerde cezaevinin, bakanlığın parmağı var. Türkiye’nin her alanında katmerleşen bu sorunların en temel nedeni uygulanan tecrit politikalarıdır. Türkiye’deki tüm bu sorunların çözülmesi için Sayın Öcalan ile konuşulması gerekiyor. Hak ihlalleri Sayın Öcalan’a yönelik tecritten bağımsız değil. Çözümün anahtarı İmralı’dır. Bunun dışındaki hiçbir seçeneği kabul etmiyoruz” diye konuştu.
WAN