Gezi Davası’nda ceza yağdıran zihniyeti eleştiren hukukçu ve siyasetçiler, bu zihniyetin Federe Kürdistan Bölgesi’ne saldıran zihniyetten farklı olmadığını söyledi. Kadınlar, işgal ve savaş politikalarına karşı mücadele etmeye çağrı yaptı
Gezi Parkı eylemleri gerekçesiyle iş insanı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, Çiğdem Mater, Can Atalay, Mücella Yapıcı, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman’a 18 yıl ceza verildi.
Türkiye’de gözaltı, tutuklama, hapis cezaları gibi yöntemlerle büyüyen saldırılar, sınırın diğer tarafında ise KDP ortaklığıyla yok etme, katletme şeklinde olarak uygulanıyor.
AKP’nin hem içeride hem de dışarıda saldırılarına karşı tepkiler büyürken, Gezi Davası’nda verilen cezalara da tepki yağdı. Hukukçu ve siyasetçi kadınlar kararı değerlendirdi.
‘Cezalar hukuki değil siyasi’
Gezi direnişinin son yıllarda Türkiye’de yaşanan en büyük halk hareketlerinden biri olduğunu söyleyen Avukat Yağmur Kavak, Gezi direnişinde 8 yol arkadaşlarını kaybettiklerini söyledi. “Milyonları ve 80 kentteki direnişi yargılayamadıkları için birkaç kişiyi cezalandırmayı seçtiler” diyen Kavak, şöyle devam etti: “Biz bu dosyanın hukuken karşılığının olmadığının, siyaseten bir karşılığı olduğunun farkındayız. Hiçbir şekilde boyun eğmeyeceğiz. Gezi direnişini sahiplenmeye, Berkin’i, Ali İsmail’i sahiplenmeye devam edeceğiz.”
Saldırılar birbiriyle bağlantılı
Mücella Yapıcı’nın ilerleyen yaşına rağmen “8 çocuğun yanında benim 18 yıl ceza almam nedir ki?” şeklindeki sözlerine değinen Kavak, “Her ne kadar zindanda olsa da onun onurlu ve dik duruşu bizim yanımızda olacak” dedi.
Türkiye’de 7 Haziran seçimlerinden sonra savaşın tekrar başlatıldığını vurgulayan Kavak, şöyle devam etti: “Ülkenin doğusunda ve batısında gerçekleşen tüm saldırılar birbiriyle bağlantılı. Hapishanelerde yaşanan imha, işgal, işkence politikaları başta olmak üzere, 8 Mart’ta kadınların uğradığı saldırılar ve Kavala’yı, Mücella’yı, meslektaşımız Can Atalay’ı tutuklayan zihniyet kendisini işgal politikaları ile devam ettiriyor. İşgal ve savaş politikalarına karşı koymaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz.”
‘Halk biat etmeyecek’
Gezi direnişinin asıl öneminin “herkesin eşit, özgür, kardeşçe, barış içerisinde yaşama talebini diktatörlüğe karşı yükseltmesi olduğunu” belirten HDP Milletvekili Oya Ersoy, bu nedenle bu kadar yüksek cezaların verildiğini dile getirdi.
Ersoy, rant için değil halk için olanakların kullanıldığı bir ülke istediklerini belirterek, “Medeni Yıldırım kalekollar yapılmasın diye katledildiğinde, batıda gençler sokakları doldurdu. Gezi’de özgürlük, eşitlik talebinin yanına barış talebi koyuldu. Bu nedenle verilen karar Tayyip Erdoğan’ın Kürt halkı ile demokrasiden yana olan güçlerin bir araya gelmesinden korkmasıdır. İktidarlarını korumak için her yere savaş ilan etmiş durumdalar. Bu ülke faşizme karşı direniş tarihinin yazıldığı topraklar, biz de bedel ödeyen demokrasi güçleriyiz. Bu bedeli ülkeyi kurtarana kadar da vermeye devam edeceğiz” dedi.
‘Cezalar sıkışmışlığı gösteriyor’
Gezi’yi “batının ilk defa sokakla buluşması” olarak tanımlayan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Avukat Ezgi Önalan ise Gezi Davası’nı “bir gözdağı verme davası” olarak değerlendirdi.
Türkiye’nin bir kriz içerisinde olduğunu ifade eden Önalan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu çaresizlik elbette patlak verecek. İnsanların sokaklara dökülmeleri çok uzak bir ihtimal değil. Bu orantısız cezaların zamanlaması AKP’nin sıkışmışlığıyla da alakalı. Devlet Kürt illerinde de çok uzun zamandır katliamlar, saldırılar gerçekleştiriyor. Gezi’nin en iyi yanı oradaki insanların, ‘Kürt illerinde Kürtlere neler yapıldığını anladık’ demesiydi. Ama biraz hızlı unutulmuş. Yeterince tepki verilmediği sürece bu işgaller, saldırılar devam edecek.”
Rozerin Gültekin/İstanbul-JINNEWS