Ceza hukukçusu Ercan Kanar, Abdullah Öcalan’a yönelik verilen hapis cezalarının gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek verilen cezaların hukuksuz olduğunu söyledi ve barolara ‘sessiz kalınmamalı’ çağrısı yaptı
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilerek İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konulmasının üzerinden 24 yıl geçti.
Öcalan için “özel” olarak dizayn edilen İmralı Cezaevi’nde uygulanan tecrit sistemi, 29 aydır mutlak iletişimsizlik haliyle sürdürülüyor.
MA’dan Esra Solin Dal’a konuşan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi ve ceza hukukçusu Ercan Kanar, Abdullah Öcalan hakkında verilen hapis cezasının gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Mandela Kuralları vurgusu
PKK Lideri üzerindeki tecridin bir insanlık suçu olduğunu belirten Kanar, ulusal ve uluslararası hukukta yerinin olmadığının altını çizdi. Birleşmiş Milletlerin (BM) 1955 yılında tutuklu ve hükümlülere uygulanan tecrit politikasına dair aldığı yasak kararına işaret eden Kanar, bu kararın 2015 yılında tekrar gözden geçirildiğini ve “Nelson Mandela Kuralları” adını aldığını paylaştı. Kanar, bu kararların tutuklular arasında ayrım yapmaksızın eşit uygulanması gerektiğini vurguladı.
Karar gözden geçirilmeli
Kanar, Abdullah Öcalan’ın uzun tutukluluk süresine ilişkin ise şu yasal mevzuatı paylaştı: “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin birçok kararı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘Kafkaris-Kıbrıs’ kararında ve Vinter Birleşik Krallık kararında, Öcalan-Türkiye kararında belli sürelerde gözden geçirilme kuralı vardır. Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi, 8 ile 14 yıl arasında ölene kadar hapis cezasının gözden geçirilmesini belirtir. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararında 25 yıl olarak belirtilmiştir. Öcalan’a yönelik verilen hapis cezalarının artık gözden geçirilmesi gerekir. Şimdi Abdullah Öcalan’a yapılan bu uygulamayla bütün bu kurallar ayaklar altında alınmış durumda.”
Sessizlik bozulmalı
Derinleştirilerek sürdürülen tecrit politikalarına karşı toplumda yeterince karşı bir ses çıkmadığının dile getiren Kanar, gelinen aşamada özellikle de baroların bu konudaki sessizliğini eleştirdi. Kanar, “Yaşanan bu hukuksuzluğa karşı tüm barolar, güçlü ses çıkarmak ve bu durumun insanlık suçu olduğunu haykırmak durumundadır. Dünyanın birçok yerinde bu duruma karşı tepkiler gelirken, bizim toplumumuzda, ana muhalefet de dahil bu konuda sessizliğini koruyor. Türkiye’deki barolar evrensel insan hakları kriterlerine uygun davranmıyor, evrensel değerleri dikkate almıyor ve ayrımcılık yapıyor” ifadelerini kullandı.
Kampanya çağrısı
Kanar, yasal mevzuatta tutuklular için bulunan “ölene kadar hapis cezası” uygulanmasının son bulmasını ve insan onurunu temel alan bir infaz uygulamasının olması gerektiğinin altını çizdi. Gelinen aşamada ülkenin her yerinden özellikle “ölene kadar hapis cezasının” kaldırılması yönünde çalışmalar, kampanyalar yapılması gerektiğini belirten Kanar, şunları söyledi: “Bunu katıldığımız bütün toplantılarda söylüyoruz. İnsan Hakları Derneği, 80’li, 90’lı yıllarda idam cezalarının kaldırılması için nasıl kampanyalar yaptıysa, şimdi de ölene kadar hapis cezasının kaldırılması için kampanyalar yürütmeli. Cezaevleri var olduğu sürece hangimizin içerde, hangimizin dışarda olduğu hiç önemli değildir. Dolayısıyla tecride son verilmesi gerekiyor. Öcalan Kürt halkının lideri olduğu için, onun şahsında Kürt halkına eziyet ediliyor.”
İSTANBUL