İnsan düşünen, planlayan ve yapan bir varlıktır. Düşünmeyen plan yapamaz ve yapacak işi de yoktur. Düşünme, planlama ve yapma işine gündem denir. Gündemin varsa sen de varsın. Ya da gündemin kadar varsın. Yani her birey, kurum, örgüt, parti gündemliyse yapı özelliği kazanır ve amacına doğru yürüyebilir ve özneleşir. Aksi halde nesne vasfından kurtulamaz. Nesne hali güdülme, yani başkaları tarafından yönetilmenin kölelik durumudur. Özne hali ise gündemini yapabilme kudreti ve özgürlüğü oluyor.
Siyaset alanında çözümleyici bir güç olabilmek için rastgele bir gündemle olmaz. ‘Gündem ama nasıl bir gündem’ sorusuna verilecek cevabın niteliği en az gündem kadar önemlidir. Gündem çözümleyiciliği; somut durumun somut analizidir. Reel koşulları anlaşılır kılmak; sorunların hangi güç, araç ve yöntemlerle çözüleceğinin tespiti ve bir planlamaya kavuşturulmasıdır.
Gündemin doğru ve çözümleyici olması tek başına yeterli olmaz. Sonuçta her çalışma insan çalışmasıdır. İş yapılıyorsa gelişme de kaydedilebilir. Hangi iş yapılırsa yapılsın hepsi politiktir. Siyasal gündemine hayat kazandırmak için politik yapı içinde yer alan veya çeperinde duran herkesin de çalışmalar içinde aktif yer almasıyla başarılır.
Günümüzde yaygın bir eğilim vurgulanırsa; demokratik bir zeminde yaşamak isteniyor ama kendisini çalışmalara katmak yerine, “bu neden yapılmıyor, şu şöyle yapılmalı…” türü yakınmalar yaşanıyor. İçinde yoksan antidemokratik ve despotik yapı “neden aşılmıyor” şikayeti yapmaya da hak kazanamazsın.
Siyaset kapsamlı kolektif bir çalışmadır. Karşıda binlerce yıla dayanan ideolojikleşmiş, kültürleşmiş ve kurumsallaşmış bir yapı olan devlet vardır. Yine devlet son model komplike araçlara sahiptir. Kimi normal çabalarla onu değişim ve dönüşüme uğratarak demokratik esaslarda yapılandırılamaz. Cesaretle büyük uğraşın sonucu dönüştürülebilir. O da demokratik ve özgür yaşam isteyen geniş halk çevrelerinin örgütlenip çalışmalarıyla olanaklıdır.
Risksiz yaşam yoktur. Risk almak gereklidir. Zaten cesaret risk alma halidir. Cesur olmak, zorluk ve riskleri göğüsleme kudretidir. Korku onları göze alamama halidir. Tarihin yapıcıları korkaklar değil, cesurlardır. O yüzden hiçbir zaman tarihsel halklar ve kişilikler korkanlar olmamıştır. Tarih korkakların işi değildir. Korkak gündemsizdir. O yüzden köledir ve irade sahibi değildir.
Tarihi yapıcılık cesaret işi olduğu gibi, gündem sahibi olmayı da zorunlu kılar. Yani her şart altında koşullara göre gündem yapabildiği ve onu uygun araçlarla pratikleştirdiği için başarır ve kendini gerçekleştirir. Yani tarih gündemdir; özgürlüğe yürüyüşün merhaleleridir. Özgürlükte bireyin ya da kurumsallığın kendini gerçekleştirme hali değil midir?
Türk devleti, içte ve dışta sıkışma, çözülme sürecine girdiği için içe büzülen, kapanan ve daralan bir durumu yaşamaktadır. Sorunlar karşısında çözümsüzdür. Bazı yönleriyle Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası yaşadığı serüvene benziyor. Dünya yeni bir sürece giderken Osmanlı, konjonktürü okuyamayan, eskide ısrar eden, dünya ve bölgesel dengelere oynayarak varlığını devam etmek istemektedir. Gündemi var olanı sürdürme içeriklidir. O yüzden merkezileşme, gücü zamanın başkenti olan İstanbul’da biriktirir. Ancak sonrası malum tarih sahnesinde çekilme oldu.
TC Osmanlı’nın bütün hastalıklı yapısını içine çekti. Onlara bir de ulus-devlet inşa etme sorunlarını ekledi. Böylece devlet Osmanlı’dan daha hastalıklı bir yapı arz ediyor. O yüzdendir ki bütün güç tek kişi elinde biriktiriliyor. Derin korkular-beka soru gibi- ekseninde gündem oluşturulmaya çalışılıyor.
Kadından, gençten, Kürt’ten, işçiden, demokrasiden, özgürlükten korkuluyor. İçte ve dışta asker-polise dayalı gündem oluşturma ve pratikleşme hali alıyor. Tıpkı zamanın İttihat Terakki benzeri politikalar güdülüyor. Özünde gündemsizdir. O yüzden hakiki gündemlerin oluşmaması için gündem saptırılmaya çalışılıyor.
Dikkat edilirse Kürtlerin, eğitimin, adaletin, inançların ve en son Hendek’te fabrika patlaması gibi temel çözüm bekleyen sorunlar gündem dışına itiliyor. Ayasofya’nın cami yapılması, çoklu baro, İstanbul Sözleşmesi gibi sorunlar gündemler oluyor. Temel sorunlar değil, tali hatta gündem olmaması gereken yapaylıklar haftalarca gündemde tutuluyor.
Demokrasi ve özgürlük güçlerinin temel eksikliği gündem belirleyememe, yapay gündemlerin peşine takılma. Gündem zayıf ve yetersiz olunca özgürlük talebi olan geniş toplumsal katmanların dertlerine derman olunamıyor, etki yapılamıyor ve despotik yapının işini kolaylaştırıyor. Özünde ise yaratılan korkunun içine düşülüyor. Korkuyu yenme, cesaret, gündem ve pratikleşme sonuç alıcıdır. HDP’nin 1 Haziran bildirgesiyle başlattığı süreç korkunun aşılacağını ve gündem oluşturulabileceğini gösteriyor.