Çarlık Rusyası tarafından Çerkeslere yönelik uygulanan soykırımın 158’inci yılı Yurtsever Devrimci Çerkes Hareketi üyesi Turgut Aydın, ‘soykırım geldiğimiz yerde asimilasyonla devam etti’ dedi
Çerkesler, Çarlık Rusyası döneminde kendilerine yönelik uygulanan soykırım ve sürgünler sırasında kaybettiklerini her sene 21 Mayıs tarihinde anıyor.
1763 yılında Rusya’nın işgaliyle Rus-Çerkes Savaşı başladı. Bu tarihten itibaren 21 Mayıs 1864 tarihine kadar 101 yıl boyunca süren işgal saldırıları sırasında Çerkes nüfusunun büyük bölümü öldürüldü. Bu tarihte Çarlık Rusyası’nın Kafkasya’yı tamamen eline geçirdiğini açıklamasının ardından ise Çerkesler için bu sefer sürgün başladı. Rus İmparatorluğu tarafından Çerkes halkına gerçekleştirilen toplu katliam, etnik temizlik, tehcir ve sürgünden 800 bin ile 1 buçuk milyon Çerkes etkilendi.
Soykırımın yıldönümünde MA’dan Tolga Güney’e konuşan Yurtsever Devrimci Çerkes Hareketi üyesi Turgut Aydın, Çerkes soykırım ve sürgünü sonrası Çerkeslerin yerleştirildiği bölgelerde soykırımın asimilasyonla devem ettiğini söyledi.
Sürgün ve soykırım
1763 tarihinde başlayarak 1864 tarihine kadar süren Rus saldırılarına karşı Çeçenya ve Kuzeybatı Kafkas halklarının güçlü bir direniş gösterdiğini vurgulayan Aydın, Rus ordusunun ise direnişi kırabilmek için insanlık dışı yöntemlere başvurarak toplu katliamlar yaptığını aktardı. 21 Mayıs 1864’de Rusya’nın Kafkasya istilasını tamamladığını ilan etmesiyle birlikte Çerkes halkının da sürgün sürecinin başladığını kaydeden Aydın, “Zorla anavatanlarından koparılarak Osmanlı’ya sürülen Çerkesler Kafkas bölgesindeki limanlardan balık istifi şeklinde gemilere zorla bindirilerek Samsun, Sinop, Varna ve Trabzon limanlarına gönderildi. Buralardan Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu gibi Osmanlı coğrafyasına dağıtıldılar. Zaten deniz yolculuğu çok zorlu geçti. Bu arada açlık ve hastalıktan yolculuk sırasında yüz binlerce insan hayatını kaybetti” dedi.
Osmanlı sürgünden faydalandı
Osmanlı’ya gelen Çerkeslerin de Osmanlı’nın iskan politikasını nedeniyle birbirinden ayrı bölgelere gönderildiğini kaydeden Aydın, “Çerkes toplumunu Osmanlı coğrafyasına dağıtırken birbirleriyle ilişkisi de kopmuş olacağından asimilasyonları daha kolay olacaktır. Ayrıca Osmanlı kendi coğrafyası içerisinde bulunan diğer halkların hareketlerini bastırmak için Çerkes toplumunu kullanmak istemiştir. Zaten yüzyıllarca fiili olarak savaş halinde olan Çerkes halkı savaşmaktan başka bir şey öğrenememiştir. Dolayısıyla Osmanlı’nın askeri olarak da zayıflamış olması nedeniyle askeri anlamda taze kanda olmuştur. Bu sürgün Osmanlı’nın işine gelmiştir” diye belirtti.
Sürgünler devam etti
Çerkeslerin tarihinin sürgünlerle geçtiğini dile getiren Aydın, Balkanlara yerleşen Çerkeslerin 1977-78 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Balkanlardan da sürgün edilerek Anadolu’ya geldiklerini belirtti. Yine Çerkes Ethem sonrasında 18 Aralık 1922’de Balıkesir Gönen’in Mürüvetler Köyü’nün sürgüne gönderildiğini ifade eden Aydın, şöyle devam etti: “Bu sürgüne karşı herhangi bir tepki oluşmayınca 2 Mayıs 1923’de çıkarılan bir kararname ile Manyas ve Gönen’e bağlı 14 köy daha sürgüne gönderiliyor. Daha da sürgün edilecek köyler varken tepkiler oluşuyor. Rauf Orbay mecliste yaptığı girişimlerle daha sonra yapılacak olan sürgünleri önlüyor. Bunun dışında 2’nci Dünya Savaşı sırasında 23 Şubat 1944’de Nazi işgaline destek verdiği gerekçesiyle Çeçen ve İnguşlar Sibirya’ya sürülüyor. Bu sürgün sırasında on binlerce Çeçen ve İnguş yaşamını yitiriyor.”
‘Çerkesler için soykırım devam ediyor’
Çerkeslerin sürgün edildikleri yerlerde ise yoğun bir asimilasyonla karşı karşıya kaldıklarına dikkati çeken Aydın, Türkiye’de devletin üniter yapısına uygun tek tip insan yetiştirme politikasının bu asimilasyonda etkili olduğunu vurguladı. Okullarda Türkçe dışındaki dillerin yasaklandığını, dışarıda Çerkesçe konuşanların ihbar edildiğini kaydeden Aydın, “Büyüklerimiz çocuklara ‘Çerkes olduğunu kimseye söyleme’ derlerdi. Türkiye’de 4 buçuk milyon civarında Çerkes olduğu tahmin ediliyor. Fakat bunların büyük bir kısmı anadillerini bilmiyor. Çerkesçe kaybolma riski altında olan diller arasında. Çerkesçenin bir kolu olan Ubıhça bugün yok oldu. Dili yok ettiğiniz zaman o kültürü ve halkı da yok etmiş oluyorsunuz. Birleşmiş Milletler’in soykırım tanımlamasında, soykırımın sadece silahla yapılmadığının, bunun yanı sıra kendi iradeleri dışında insanların kısırlaştırılması ve asimilasyon gibi yöntemlerin olduğu belirtiliyor. O anlamda Çerkesler için soykırım devam ediyor” diye aktardı.
‘Karadeniz’i daha da karartan tarih’
Anavatanları Çerkesya’da Çerkeslerin azınlıkta kaldıklarını ve anadilde eğitim hakkı başta olmak üzere birçok haktan yoksun kaldıklarını dile getiren Aydın, “Her dönem emperyalist güçlerin mağduru küçük uluslar olmuştur. 158 yıl önce imha edilmeye çalışılan Kafkas halkları bugünün emperyalist güçlerinin katliamına uğrayan Filistin, Suriye ve Ortadoğu’nun diğer halkları olmak üzere soykırım ve sürgüne uğramış bütün dünya halklarını çok iyi anlıyor. 21 Mayıs 1864 insanlık tarihinin gördüğü en kanlı olaylardan olan Çerkes soykırım ve sürgününün tarihidir. 21 Mayıs Çerkesler için Karadeniz’i daha da karartan tarihtir. 21 Mayıs Çerkes halkının yaşama direncinin ifadesi, soykırım ve sürgüne uğramış halklarla dayanışma, direniş ve diriliştir” dedi.
Yenikapı’da miting
Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun 21 Mayıs 2022 saat 16.00’da İstanbul Yenikapı’da miting düzenleyeceğini anımsatan Aydın, “Yurtsever Devrimci Çerkesler olarak, Çerkes soykırım ve sürgününün 158’inci yıl dönümü nedeniyle organize edilen Çerkes Soykırım ve Sürgününü Anma mitingine tüm halkları ve demokratik kitle örgütlerini davet ediyoruz. Çerkes soykırım ve sürgününü unutmadık, unutturmayacağız” diye konuştu.