Cennet Coşkun, bir yüce Yörük Kadını. Yüzünde sürekli sevecen bir ana ifadesi, çizgilerinde yoksulluğun derin izleri, ellerinde toprağa can vermişliğin nasırları, gözlerinde dupduru sıcaklıkla yaşamına sahip çıkan köylü kadınlarımızdan biri…
Aydın’dan Muğla’ya doğru giderken Çine’yi geçtikten sonra anayolu terk edip doğuya, Madran dağlarına doğru 25 kilometre gidilerek varılır Topçam’a. Fıstık çamları, zeytinlikler arasından, dereler köprüler geçerek yemyeşil bir vadide yol alırsınız. Dünyaca meşhur Madran Suyu bu dağların yamaçlarından çıkar. Zeytinin hası, kozalaklarından tek tek ayıklanan çam fıstığının en güzeli, çintar ve kuzu göbeği mantarı buralardan üretilir. Hayvanların sütleri kekik kokar, yoğurdu, peyniri bir başka olur. Zirvelere yaklaşırken ise uzaklardan, dağların yüzünü kazıyan, karnını deşen hoyratlık görünür olmaya başlar. Madencilik adı altında yapılan tahribat yüreğinizi burkar, midenizi bulandırır. Daha da yaklaştığınızda ise nefesiniz kesilir kuvars tozundan…
Topçam’a girdiğinizde maden çukurlarının etrafa pervasızca yaydığı atıkların hemen dibinde Cennet Ana’nın evine varırsınız. Eşi, çocukları ve torunlarıyla birlikte karşılarlar sizi. Yoklukla okutup yetiştirdiği 3 kız evladı ve 4 torunu vardır Coşkun ailesinin. Gözlemeler, kavrulmuş çam fıstığı ve yoğurt eşliğinde ikram edilir. Cennet Ana, mis kokulu, yeşil renkli zeytinyağını getirirken “banıp da yeyin bakam” der. Yöre taşlarından örülmüş duvarlarda, ağılların, toprağın her karışında, ağaçların dallarında, hayvanların yüzlerinde Cennet’in emeği görünür. Konuşmaya başladığında onunla birlikte yaşlanır pınarlarınız…
Bu cennet vadi ve dolayısıyla Cennet Ana’nın tırnaklarıyla yarattığı yaşamı, 10 yılı aşkın bir süredir cehenneme çevriliyor. Devlet, Karadeniz’i Cengiz’e, Muğlayı Limak’a, İliç’i, Kaz dağlarını, İzmir Efem Çukurunu, Uşak Eşmeyi Eldorado Gold’a peşkeş çektiği gibi Topçam’ı da EYSİM Madencilik’e sunuvermiş!
Maden durduruldu, artık dinamit patlatılmayacak, toz üretmeyecek denmesine rağmen denetlemeye gelirken önceden haber veren heyetin hemen ardından çalışmalar devam ediyor. Kuvars tozunun etkisiyle silikozis vakaları görülmeye başlamış Topçam’da. Patlatmalarda koyunlar kuzular ölmüş fırlayan taşların çarpmasıyla. Bir tanesi Cennet Ana’nın teneke çatısına saplanmış, patlamayan bir top mermisi gibi yarısı dışarda, kötülüğün somut kanıtı olarak duruyor hala. Madenciler Ali Coşkun’a “Senin eşin Cennet koymuştur onu çatıya!” bile demişler hiç utanmadan! En çok da bu tür yalanlar incitmiş Cennet’in yüreğini.
Cennet Ana’nın kızı Zeynep, çocukluğunda hayvan otlattıkları, mantar topladıkları, ışık bile sızmayan sıklıkta olduğu için “karanlık orman” dedikleri yerde şimdi sadece kum yığınlarının oluşunu gözyaşlarıyla anlatıyor. Anne babasına madenciler pompalı tüfekle ateş ettiğinde jandarmanın sessiz kalmasını, hatta babasını suçlamasını, köylüsünün korkup sinişini anlatırken de öyle…
Jandarmanın madenciler lehine yanlı duruşu nedeniyle saldırganlar değil Cennet Ana yargılanacak. Bu da ne kadar tanıdık değil mi? Ormana girdi diye, bahçesinin çitine pankart astı diye jandarmanın ceza yağdırdığı İkizköylüler gibi. Ya da iki gün önce Avdan’da 75 yaşındaki Hatice Teyze’ye arazisine giren madencileri bastonuyla kovaladı diye ceza veren yargı aynı hukuksuzluğu yapabilir mi dersiniz? O nedenle şimdiden takvimlere işaretleyelim; 13 Kasım 2024 tarihinde, havasına, suyuna, toprağına sahip çıkanlar olarak ülkenin her yerinden Çine adliyesine, Topçam köylüleri ve Cennet Ana’ya desteğe gideceğiz.
Çine’nin Tatarmemişler köyünde 3 gün önce Eysim Madenciliğe ait ocakta Mustafa Başak isimli genç işçi, taş öğütme aracının kapağının düşmesi sonucu sıkışarak yaşamını yitirdi. Haberlerde bu iş cinayeti, şirketin adı bile geçmeden “bir maden ocağı” şeklinde veriliyor! Oysa bu Eysim Madenciliğin ilk iş cinayeti de değil…
Devlet ve sermaye eliyle halka karşı nasıl bir zulümdür bu? Madenciler, toprağına sahip çıkan köylülere silahlı saldırı yapma cesaretini nereden alıyor? Jandarma Akbelen’de yaptığı gibi yoksul köylüye 40-50 bin liralık hukuksuz para cezalarını nasıl yazıyor? Halka karşı suç işleyen madenciler değil de Cennet Ana’yı eşi Ali Coşkun’u yargılamak nasıl bir kötülüktür?
Sorular çok elbet, yanıtları da çok net: Devlet Bahçeli bir yıl önce, 2023 seçimlerinde, konvoyunu bekletme pahasına Eysim fabrikasını ve patron Muhammed Demir’i ziyaret edip samimi pozlar vermiş. Bahçeli, “Belçikalılardan 2013 yılında satın aldığı maden işleme fabrikasını “milli yatırıma” dönüştüren Demir’e başarılar dilemiş!
Belçikalılardan satın alınınca hemen “milli” oluveren bu fabrikaya kuşkusuz bir de ucuz yoldan hammadde gerekecekti. Böylece Madran suyunu yok etme ve Topçam köylülerinin yaşamı pahasına bu yeryüzü cennetini cehenneme çevirecek izinler, Akbelen’de Limak’a, İliç’te Eldorado Gold’a sunulduğu gibi devlet tarafından patronlara sunulacaktı. Madencilerin, toprağına sahip çıkan “milletin efendisi” köylülere pompalı tüfekle ateş açma pervasızlığının kaynağı çok açık değil mi?
Ülkenin tamamını bir avuç sermayedarın kâr hırsıyla talan ettiren, suyumuzu, havamızı kirleten, işçileri İliç’te diri diri toprağa gömen, iş cinayetlerinde katleden bu devran böyle gider sanıyorlar. Yanıldıklarını görecekler…