Özgür Basın Geleneği’nin ilk şehidi Cengiz Altun, 9 Temmuz 1968 günü Batman’ın Gercüş ilçesine bağlı Hisar beldesinde dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Batman’da tamamlayan Cengiz, 1990 yılında Batman Meslek Yüksek Okulu Motor Bölümü’ne kayıt yaptırmıştı.
Cengiz, gazeteciliğe 1991 yılında bu öğrencilik döneminde haftalık Yeni Ülke Gazetesi’nde başladı. Cengiz, yurtsever bir ailede büyümüş olması nedeniyle, Kürt Özgürlük Hareketi’yle de yakından ilgiliydi. Gazeteciliğe de bu çerçevede katılmıştı. Bu yüzden, o gerçeğin kararlı ve aydınlık duruşunu temsil ediyordu.
Halk Gerçeği ile başlayıp, Yeni Ülke ile devam eden Kürt gazeteciliği, o günlerde yeni yeni gelişiyordu ve bu durum devleti derinden kaygılandırıyordu. Çünkü savaş konsepti devredeydi ve basın tamamen susturulmuştu. Böylesi bir dönemde Cengiz, Batman’dan gelişen halk serhildanının sesini dünyaya duyurmaya çabalayanlardan biriydi.
1990’ların başlarında bölgede gelişen kontrgerilla saldırıları giderek yaygınlık göstermeye başladı. Bu faaliyetlerin bir merkezi de Batman’dı. Cengiz buradan, olan biteni gazeteye gönderiyor, oradan da hem kayıt altına alınıyor hem de dünyaya duyuruluyordu.
Böylesi bir gazeteciliğin bedeli ağırdı elbette ve nitekim bu bedeli de canı pahasına ödedi. Baskıcı ve otoriter devlet, o dönemde açıkça/gizlice katlederek tümden halkı ve basınını susturma niyetindeydi. Ancak Cengiz iyi bir gazeteciydi ve dönemin zor şartlarında canı pahasına haber yapıyordu. Bu yüzden, her gün tehditler alıyordu.
Her defasında tehditler aldığını Batman Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği dilekçelerle belirtmiş; ancak savcılık başvurularını ciddiye almamıştı. Bölgede işlenen cinayetlerle birlikte kendisine yönelik tehditler de artınca, Cengiz 1991 yılı Kasım ayında savcılığa son bir dilekçe daha verdi.
Ancak bu dilekçeden tam üç ay sonra Cengiz, Türkiye’de katledilen ilk özgür basın şehidi oldu. 24 Şubat 1992 günü sabah saat 08:15 sıralarında Batman’daki gazete bürosuna doğru yola çıkan Cengiz, Mehtap Caddesi üzerinde bulunan Hacı Şirin Camii önünde çapraz saldırıya uğradı. Cengiz’in cenazesi o yıllarda görülmemiş büyüklükteki kitlesel katılımla kaldırıldı.
Cinayetten yaklaşık bir yıl sonra, Diyarbakır-Mardin karayolu Odabağ Kavşağı’nda kimlik kontrolü ve arama yapan Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi polisleri, İsmail Emsen adlı bir kişiyi, üzerinde 9 milimetre çapında ruhsatsız bir tabanca ile yakaladı. Silah üzerinde yapılan balistik incelemede, gazeteci Cengiz Altun’un bu tabancayla öldürüldüğü belirlendi.
İsmail Emsen polise verdiği ifadede, “Hizbullah” taraftarı olduğunu ve tabancayı kendisini korumak için kardeşi Metin Emsen’den aldığını söyledi.
İsmail Emsen, tutuklanarak Diyarbakır Cezaevi’ne konuldu. Ancak polis bu aşamadan sonra, ne Metin Emsen’i buldu ne de olay hakkında detaylı bir soruşturma yaptı. İsmail Emsen ise Cengiz Altun’un öldürülmesiyle ilgili olarak değil, “ruhsatsız silah bulundurmak” suçundan tutuklandı ve kısa bir süre sonra serbest bırakıldı.
Cengiz Altun’un öldürülmesinden dört, İsmail Emsen’in yakalanmasından tam üç yıl sonra Susurluk’ta meydana gelen kazayla birlikte iyice belirginleşen kontrgerilla gerçeği üzerine “Susurluk Raporu”nu hazırlayan dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, bölgede öldürülen diğer gazetecilerle birlikte Cengiz’in de devlet tarafından öldürüldüğünü itiraf etti.
Şehit gazeteci arkadaşımız Cengiz Altun’u bunca yıldır unutmadık, unutmayacağız!