Cemil Kırbayır, gözaltında kaybedildi. Erdoğan söz vermişti ama Berfo Ana, çocuğunun kemiklerine kavuşamadan gitti, dava da düştü. Mikail Kırbayır anlatıyor: ‘Berfo Ana’nın yanında Cemil için mezar kazıldı, açık ve boş…’
Kapanmayan yara -6-
Gülcan Dereli
Çok uzak değil daha 2011 yılında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan Cumartesi Anneleri ile görüşmüş, Berfo Ana’ya kaybedilen çocuğu Cemil Kırbayır için söz vermişti. Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri ile görüştüğü o fotoğraf, çoktan yerini mafya fotoğrafına bıraktı. Sözler çiğnendi, darbeci zihniyet mafya ile yeni ittifak tazeledi. Şehirler yıkıldı, bodrumlarda insanlar yakıldı, evladı kaybedilen Berfo Ana’dan Taybet Ana’yı katledip sokak ortasında bir hafta bekleten ve bunu evlatlarına izleten ‘yeni Türkiye’ye geçiş yapıldı! Kısa süreye bir asırlık eziyet sığdırıldı. Kayıplar Haftası vesilesiyle hazırladığımız dosyada gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’a ve onu anlatan kardeşi Mikail Kırbayır’a söz vereceğiz.
Erdoğan’ın sözü…
Cemil Kırbayır, 12 Eylül darbesi döneminde gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamaz. Kars’ta gözaltına alınan Kırbayır, işkence sonucu katledilir. Kırbayır, 8 Ekim 1980’de sorgu merkezi olarak kullanılan Dede Korkut Eğitim Enstitüsü binasında yoğun işkenceye maruz kalır. Cumartesi Anneleri’nin sembol ismi haline gelen Berfo Ana, yaşına rağmen yıllarca çalmadık kapı bırakmaz. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, 12 Haziran 2011’de Cumartesi Anneleri ile buluşur. O buluşmada Berfo Ana’ya “Oğlunu bulacağım” diye söz verir. AKP Milletvekili olan Zafer Üskül başkanlığındaki İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nu Kırbayır’ın akıbetini araştırmakla görevlendirir. Komisyon raporunda Kırbayır’ın Emniyet, MİT ve TSK görevlilerince, işkencede öldürüldüğü vurgulanır. Bu rapor ile soruşturma açılır. Ancak geçtiğimiz günlerde dava zaman aşımı gerekçesi ile düşer. Berfo Ana, darbeci generallerin Ankara’daki yargılamalarına katılarak, çocuğunun mezar yerini sorar. Ancak Berfo Ana’nın sağlık sorunlar ilerler ve 105 yaşında 21 Şubat 2013 tarihinde çocuğunun akıbetini öğrenemeden yaşama veda eder.
Darbeciler korundu
Kardeş Mikail Kırbayır, “Verilen bir söz geri tepen bir sözdür. Geri tepen sözün nedeni de 12 Eylül zihniyetinin devam etmesidir. Çünkü ben darbeye de darbeciye de karşıyım diyen mevcut yönetim 12 Eylül darbe yönetimindeki bir dosyayı kapatıyorsa -kaldı ki zaman aşımı denilen insanlık suçu işlenmiş- bu 12 Eylülcüleri korumak ve kollamaktır. Bunun başka izahı yoktur” diyor.
Galatasaray musalla taşımız
Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’ndaki eyleminin yasaklanmasına da tepki gösteren kardeş Kırbayır, “Galatasaray bizim mücadelemizin mihenk taşıdır. 95 yılından beri orada yakınlarımızla buluşuyorduk. Kamuoyu ile orada dertleşiyorduk. Galatasaray ölülerimizin musalla taşıdır. Berfo Ana’yı orada yolcu etmiştik. Dünya çapında da Galatasaray bir simgedir. Ne simgesi? Gözaltında kaybedilenlerin simgesi. Kayıp yakınlarının bulunduğu yer” diye vurguluyor.
Sorumlusu devlet
Cemil Kırbayır’ın davasının düşmesine ilişkin de konuşan Mikail Kırbayır, “41 yıldır adalet adına oturduğumuz adalet tecelli etmemiştir. Burada hukuk yoktur. Eğer hukuk olsa evrensel hukukta gözaltında kaybetme insanlık suçudur. İnsanlık suçunda da zaman aşımı yoktur. Bakın bütün bunların söylemine, darbe ve darbeciliğe karşıysanız darbe yönetiminde 12 Eylül’de katledilen bir insanın dosyasını zaman aşımı bahanesiyle kapatamaz. Ha zaman aşımı olmuşsa biz zamanında ailesi olarak başvurularımızı yapmışız devlete. Demişiz ki başımıza bu bu geldi. Hem dosya altı etmiş zamanı yıpratmışsa burada benim suçum ne? Burada bir ihmal varsa sen yapmışsın, ben değil” diyor.
Bu dava bitmez
Vazgeçmeyeceklerinin altını çizen kardeş Kırbayır, şöyle diyor: “Burada Cemil’in yaşamı gibi nasıl ki keyfi yargısız infaz sonucu ortadan kaldırıldıysa, dosyası da savcılık aşamasında herhangi bir mahkeme kurulmadan Yargıtay’ın, en yüksek mahkemenin görüşüyle zaman aşımı nedeniyle kamu yararına ortadan kaldırıldı. Peki, kamu yararı nedir? Ben kamu değil miyim, biz kamu değil miyiz? Oldubittiye getirdiniz siz bunu. Hasıraltı ediyorsunuz. Bu dava bizim için biter mi? Sana göre biter, bize göre bitmez. Bu dava bitmeyecek. Toplumun vicdanında da bitmemiştir bu dava. Ta ki katilleri yargılanıp mezarı bize teslim edilene kadar bu dava bitmeyecek.”
Cemil’in boş mezarı…
Berfo Ana yaşamını yitirmeden önce bir vasiyette bulunur. O vasiyeti bir de Mikail Kırbayır’dan dinledik: “Berfo Ana’nın vasiyeti şuydu: ‘Ben öldükten sonra Cemil’in kemiklerini kucağıma vermeden beni gömmeyin, beni defnetmeyin.’ Ağır bir vasiyet. Bize göre gerçekleşmesi mümkün olmayan bir vasiyetti. Düşündük, taşındık, sorduk. Hemen yanı başına Cemil için bir mezar kazdık. Göre’de, köyümüzde. Vicdan sahibi olanlar varsa, onun yerini bilenler vicdanlarına yaslanır. Söylesinler anamın kucağına koyalım. O mezar bile açık kaldı.”
Cemil’in bir hikayesi
Cemil Kırbayır’a dair bilinmeyen bir hikayeye yer vereceğiz. Bu hikaye film sahnesi değil. Kırbayır’ı tanımlayan, hayatından kısa bir kesit. İşte Mikail Kırbayır’dan Cemil Kırbayır’ın bir hikayesi: “Cemil kendini halkına adamış, sosyalist düşünceye sahip bir yurttaştı. Bütün düşünenler gibi o da bu coğrafyada yaşayanların iyiyi, doğruyu, güzel olanı yaşaması için mücadele veriyordu. Karaborsa dönemiydi. Gaz yağı tutuyorlar sözüm ona herkes kuyruğa girmiş bir petrolde, kısmi gaz veriyorlar. Ama petrolcü başka bir tankerle gazları deposunda gizlemiş. Gaz yoktur diyor. 2 saat sonra 3-4 mislisini tenekelerle, el bidonlarıyla satıyor. Merkez köyler var yakındır, bir de uzaktan gelen köylüler var, akşam güneş batmak üzere. Cemil durumu fark ediyor. Cemil arkadaşlarıyla beraber birden el koyuyor. Cemil petrol kapağını açıyor, demir çubuğu indiriyor, bir sürü petrol var. Gaz yağı var. En uzak ve uçta olan köyleri öne alıyor, sıraya koyuyor, en yakınları arkaya koyuyor. Köyün başında sıra oluşturuyor. Sonra deponun başına geçiyor. Kasaya da emaneten bir arkadaşını koyuyor. Göre merkezde yapmıştı. En uzaktaki köylülere siz bir an önce alın gidin diyor. En son da merkez ilçelerine ve köylülerine siz de şimdi alın diyor. Parayı da petrolcünün kasasına koyuyor. Böyle adil bir insandı. Böyle adaletli bir insanı kaybettiler, bir de cenazesini bile vermediler. Mezarı bile yok. Milli sınırlar içerisinde bir metre kadar hakkı yok. İsyanımız bunadır. İtirazımız bunadır.”