25 yıldır cezaevinde tutulan ağır hasta tutuklu şair Cengiz Sinan Halis Çelik, ATK raporlarına rağmen tahliye edilmiyor. Şiirlerinde baskı ve işkencenin yanı sıra dirençte ısrar eden Çelik’i kitabının editörü ve kardeşi anlattı
Diren Yurtsever-Mehmet Aslan / MA
Silivri 5 No’lu L Tipi Cezaevi’nde tutulan ağır hasta Cengiz Sinan Halis Çelik, ciddi sağlık sorunları yaşıyor. 1974’te Dersim’in Hozat ilçesinde dünyaya gelin Çelik, 1997’de Ağrı’da silahlı çatışmada yaralı olarak gözaltına alındı. Yaralı halde 54 gün boyunca gözaltında ağır işkenceler gören Çelik, daha sonra çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) yargılanan Çelik’e müebbet hapis cezası verildi. 25 yıldır cezaevinde tutulan ağır hasta tutuklu Çelik, sırasıyla Erzurum, Giresun, Kırıkkale, Sincan, Tekirdağ, Muğla, Metris cezaevlerinde tutuldu.
Vücudunda şarapnel parçaları
Yaralı halde gözaltına alınan Çelik, gözaltında gördüğü işkencelerden ötürü epilepsi hastalığına yakalandı. Bedeninin birçok yerinde, kafasında ve omuriliğinde bulunan şarapnel parçaları, felç riski taşıdığı için alınmadı. Çelik, şarapnel parçalarının oluşturduğu baskı nedeniyle sık ve uzun süreli epilepsi nöbetleri geçiriyor.
ATK’den farklı raporlar
Kanser hastalığının yanı sıra ciddi hastalıkları da bulunan Çelik, cezaevinde düzenli olarak tedavi edilmedi. İnsan Hakları Derneği’nin ağır hasta listesinde bulunan Çelik için ailesi ve sivil toplum örgütleri defalarca çağrı yapmasına rağmen ne tahliye edildi ne de tam teşekküllü bir hastanede tedavi edildi. Cezaevinde mesane kanserine yakalanan Çelik, hastanelerden birçok kez rapor aldı. Hastanelerden alınan raporların dışında Adli Tıp Kurumu (ATK) da 2010’da “Cezaevinde tek başına kalamaz ve kontrol altında tutulması gerekiyor” diyerek, rapor verdi. ATK’nin raporuna rağmen tahliye edilmeyen Çelik, daha sonra 2014’te tedavi amaçlı getirildiği Metris Cezaevi’nde epilepsi hastalığının olmadığı yönünde rapor verdi.
Dişleri döküldü
Ağustos 2017’de hastanede mesane kanserinden ameliyat olan Çelik, tedavisi tamamlanmadan Metris T Tipi Kapalı Cezaevine geri götürüldü. Ameliyat sonrasında kemoterapi alması gerekiyordu ancak tedavisi yapılmadı. Çelik’in avukatlarına aktardığına göre, ameliyat sonrasında dişleri döküldü, idrarını yaparken yoğun bir acı hissediyordu. İdrarından ise kan geliyordu.
Birçok ödül aldı
Cezaevinde Türkçe ve anadilinde Kürtçe (Kırmanckî) şiirler yazan Çelik’in resim çalışmaları yurt içi ve yurt dışındaki sergilerde yer aldı. Dergi ve gazetelerde şiir, düzyazı ve makaleleri yayımlanan Çelik; 19. (2011), 20. (2012), 23. (2015) Hüseyin Çelebi Edebiyat Etkinliği’nde Türkçe ve Kürtçe şiir dallarında, İnsan Hakları Derneği Bingöl Şubesi’nin 2010’da düzenlediği “Resim, Şiir ve Öykü Yarışması”nda şiir dalında, 2012 yılında gerçekleşen Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Festivali’nde şiir dalında ödüllere değer görüldü.
‘Serdestan’ şiir kitabı
Cezaevinde uzun süredir resimle ve şiirle uğraşan Çelik’in yeni yılda “Serdestan” adlı şiir kitabı çıktı. Çelik’in Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan şiir kitabı tarihe, yaşama ve yaşananlara ışık tutuyor. Çelik, şiir kitabında Kürtlerin tarihine, Keldani, Ermeni halkların yanı sıra Urartu, Med imparatorluğu, Hurrilere ve Zerdüştlük inanıcı gibi birçok konuya ışık tutuyor. Ahmede Xanî, Mem û Zîn anlatısına ve birçok Kürt destanına da işaret eden Çelik, proto Kürtlerin tanrıçası olarak kabul edilen Anahît’e de yer veriyor.
Çelik, Roboskî’de savaş uçaklarının bombardımanı sonucunda katledilen 34 Kürt için kaleme aldığı “Siy-ah” şiirinde, yakın beleğe de işaret ediyor.
Şiirlerinde direnç var
Çelik’in “Serdestan” şiir kitabının editörü Levent Turhan Gümüş, kitabın tanıtım bölümünde, her kitabın kendince bir öyküsünün olduğunu ve Serdestan’ın öyküsünün de Çelik’in gördüğü sorgu, işkence ve müebbet ceza ile başladığı görüşünü paylaşıyor. Çelik’in şiirinde ağır tecrit ve işkence haline rağmen “ağırlaştırılmış hüzün, yazıklama” olmadığına dikkati çeken Gümüş, bunun yanı sıra kadim bir direncin olduğu görüşünde. Gümüş, bu direncin kaynağını ise, Mezopotamya topraklarına, efsanelerine ve bizzat yakın tarih ve belleğine bağlıyor.
‘Sanata ilgisi hep vardı’
Çelik’e ilişkin konuşan kardeşi Nesrin Çelik, “Ağabeyim 20’li yaşlarından beri resim, şiir ve tiyatro ile ilgileniyordu. Çok yetenekliydi. Onu her zaman kendime idol olarak gördüm. Sesi de çok güzel, saz da çalıyor. Sanatın her alanında parmağı var” dedi.
En son ağabeyi ile açık görüşte görüştüğünü dile getiren Çelik, yazdığı şiir kitabının hala kendisine verilmediğini söyledi.
Yaşanan ihlallere tepki gösteren Çelik, “Çok fazla acı, hüzün var. Ancak buna karşı bir mücadele de var” dedi. Bu mücadelenin artık duvarları aşan bir mücadele haline büründüğünü söyleyen Çelik, “Bu mücadele ile tutsak edilmediklerini görüyoruz” diye kaydetti.
Çelik’ten şiirler…
Uyanırsa uykusu
“Şeceremde kırk dağ doruğu yazılı.
Kırk göze kırk kırık ah!
Eyvah ki eyvah!
Yangın yeri yüreğim
Kül tutmaz olur dört dağ içinde.
Gücenirim incinirse bir ot parçası
kırılırsa diken.
Kenger döngüsü vakitte kırlangıçlara açarım avuçlarımı
Yüzümü suyun insafına dökerim.
Pepûk! pepûk! pepûk!”
**
Ben geldim
“Yalın ayak usulca
Toz toprak içinde.
Cebimde yakılmış ağaçlarımın külleri
Gözlerimde güvercin yakarışları,
Ben geldim!
Cürmüm, hayata tutunmak!
Sus!
Etimde sönmüş gül kokusu
ten ve kül…
Sus!”