Türkiye’de yaş çay yaprağı üretimine başlamak öyle kolay olmadı. Önce çeşitli bölgelerde denendi, fakat denenen o bölgelerin iklimine uyum sağlamadığı için çay bitkisi yetişmedi. Sonra Doğu Karadeniz’de denendi, yetişebildiği görüldü. Fakat çay üretimine geçmek o kadar kolay olmadı. Çünkü bölgenin arazi yapısı nedeniyle çaylık oluşturmak çok zordu. Kadınların olağanüstü çalışmaları gerekti. Çünkü erkekler gurbetçiydi, çaylık oluşturma yükü kadınların omzuna kalmıştı. Onlar özveriyle çalıştı. Kadınların özverisine devletin kararlılığı ve olağanüstü teşviki eklenince zorluklar aşıldı. Çaylıklar oluştu bir bir. Çay fabrikalarının kurulmasıyla da yaş çay yaprağı yetiştirmek için çaylıkların yanı sıra yöre halkı çay fabrikalarında da çalışmaya başladı. Halkın geliri arttı, refah düzeyi yükseldi. Karadenizliler gurbetçilikten kurtuldu, kendi toprağında yaşamaya başladı. İleriki yıllarda insanlar fabrikalardan emekli olmaya başladı. Yaş çay yaprağı satışından, fabrika işçiliğinden ve oradan emeklilik olmak üzere bir ailenin eline ayda üç maaş geçmeye başladı. Kısacası, çay üretimi için çabalayan halk ve devlet semeresini gördü.
Yanlışa direksiyon kırmak
Çay üretiminin yararını halk ve devlet yaşayarak görmüşken 1984 yılında hükümet çayda yanlışa -neoliberal politikalara- direksiyonu kırdı. Özel sektörü pabuççu muştası gibi Çay-Kur’un böğrüne dayadı. Çay üreticileri ve fabrikalar bu pabuççu muştası -şirketler- marifetiyle rendelendi, yontulmaya başladı. Şirketler semirsin diye ÇAY-KUR’un yaş çay yaprağı alımına bir de kota getirildi. Getirilen kota politikalarıyla ÇAY-KUR “dolaylı olarak özelleştirildi” diyebiliriz aslında. Kota sonrasında çay üreticileri için zorun zoru günler başladı.
Yarın geç
Çayda yanlış politikalar durmadı, sürdü. ÇAY-KUR, Varlık Fonu’na devredildi (Şubat 2017). Üretilen çayların dağıtım ve pazarlaması şirkete verildi. ÇAY-KUR’un zararı katlanmaya başladı. Çay yetiştiricileri arasında endişe şu an zirve yapmış durumda. Ayrıca çay fabrikalarının kurulduğu yerler hem denize yakın hem büyük alanlar, hem de Karadeniz’in yegane düz alanlarıdır. Yani kim/kimler fabrikaları ele geçirirse o/onlar Karadeniz’e sahip olur.
Ve
Hükümet veya Varlık Fonu fabrikaları her an özelleştirebilir. Bu uzak bir ihtimal değil, kapının önünde. Bu nedenle daha fazla geç kalmadan çay sektörünün tüm aktörleri (tarım örgütleri) çözüm üretmek için bir araya gelmeli. Kafa kafaya vermeli, ancak bugün bir araya gelmeli, yarın geç!