Karadeniz bölgesinin geçim kaynağı olan fındık ve çay üzerinde oynanan oyunlar bitmek bilmiyor. En çok çay üretilen coğrafya olan Rize’den, yüksek miktarda kuru çay ithalatının yapılmış olması dikkat çekici
Yusuf Gürsucu/ İstanbul
Türkiye’de çay üretiminin en çok yapıldığı Rize, geçtiğimiz yıl 17 bin 260 ton kuru çay ithalatı ile Türkiye’de en çok çay ithal eden il oldu. AKP iktidarı tarafından belirlenen düşük yaş çay alım fiyatıyla üretici mağdur edilirken üreticinin üretimden uzaklaştırılmaya çalışıldığı görüldü. Rize’den ithal çaya 47 milyon dolar harcanması ve kuru çay ithalat miktarının çok yüksek olması halen üretimde direnen üreticiyi endişeye sürüklerken, üretici bu sürecin nereye varacağını elleri bağlı izlemek zorunda kalıyor. Dünya çay üretiminde 2 milyar 270 milyon ton ile Çin birinci, 1 milyar 210 milyon ton ile Hindistan ikinci, 475 bin ton ile Kenya üçüncü, 329 bin ton ile Sri Lanka dördüncü, 260 bin ton ile Türkiye ise beşinci sırada yer alıyor.
İthalat trendi artıyor
Türkiye’de Doğu Karadeniz Bölgesi’nde bulunan Rize, Trabzon, Giresun ve Artvin illerinde çay üretimi yapılıyor. Olay Rize haber sitesinde yer alan bilgiye göre üreticilerden Nuriye Terzi, “Bizim çayımız bize yeter, neden ithal çay geliyor? Çok özel, organik çayımız var, bu çay bize fazla fazla yeter. Bizim binbir emekle ürettiğimiz, topladığımız çayımızı niye içirmiyorlar da dışarıdan çay getiriyorlar?” diye sordu. Mehmet Çelik ise, “Biz dışarıdan çay gelmesini istemiyoruz. Biz kendi çayımızı tanıtmaya, ihraç etmeye çalışırken, çay üretilen bu topraklarda çay ithalatı yapılmasını anlayamıyoruz” dedi. Rize Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şaban Aziz Karamehmetoğlu’nun çayın Rize’nin ana ithalat girdi kalemleri arasında yer aldığını belirtip, “Maalesef ki bu çay ithalat trendi gittikçe artıyor” sözleri anlaşılmaktan uzaktı.
Çaylıklar şirketlere
AKP hükümetinin eski Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Türkiye’de çay bahçelerinin ortalama 2 ila 2.3 dönüm arasında değiştiğine dikkat çekerek şu sözleri sarf etmişti: “Dünya artık 5 bin dönümden aşağı tarım yapmıyor. Çayın esas anavatanı Rize. Mutlaka sözleşmeli bir şekilde bu alanları büyütmeli. 100 dönümden aşağı olmamak kaydıyla, emin olun buna destek verilip çayın özel sektör eliyle işletilmiş olsa inanıyorumki çok daha büyük bir mesafe kat ederiz.” Fakıbaba’nın sözleri çaylık alanların çiftçilerin elinden alınıp şirketlere devretme hedeflerini ortaya koyarken çaylıkların amaç dışı kullanımı da kolaylaştırılıyor.
Yeni oyunlar kuruluyor
Yeni bir oyun kuruluyor ve bu oyunda rol almak isteyen başta Lipton olmak üzere birçok dünya tekeli şirket sıraya giriyor. Bunun en önemli göstergesi ise Of Çayı alan Jacobs firması. Fakıbaba, 2018 yılı başında Rize’de katıldığı Çay Sektörü Değerlendirme Toplantısı’nda ise Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun’da organik çay tarımına geçileceğini açıklamıştı. Çay tarımını ‘organik çay’ gibi adımlarla dar alanlara hapsederek üretim dışına çıkarılacak araziler için farklı planlar hazırlanırken, Türkiye’nin çay ihtiyacı ise çay tekellerinin eline bırakılıp ithal çayla pazara hakim olmaları sağlanıyor.
Çay tekeli Lipton
Dünya çay tekeli olan Unilever’in Lipton markası Türkiye’yi önemli en büyük pazarı olarak değerlendirdiğini açıklamalarında belirtiyor. Firma, Kenya’da 147 bin hektar alanda çay üretimi yapıyor. Kenya’da ve Seylan’da çay üretiminin tamamını kontrol eden şirketin 20 çay bölgesi ve 8 fabrikası bulunuyor. Lipton reklamasyonlarında ithal getirdikleri çaylarla Karadeniz çaylarını harman yaparak özel tatlar elde ettiğini açıklarken gelecek süreçte bölgede üretilen çayların katkı malzemesi haline getirilme hedefinin içinde olduklarına işaret etti.
Bölge üretim dışına itiliyor
Rize’den yapılan yüksek miktardaki çay ithalatının sadece Lipton tarafından değil farklı firmalarca da Rize çayının sadece katkı malzemesi olarak değerlendirilme sürecinin işletildiğini gösteriyor. Çay üretim alanlarının terk edilmesinin sağlanmaya çalışıldığını ve bu alanlara ise Körfez ülke zenginleri için ayrılmaya başlandığı ise bilinen bir gerçek. Daha önce Türkiye’ye gelen Katar Emiri’nin Ayder’de otel yapmak istediği ve Ayder “kentsel dönüşüm” projesinin bu nedenle başlatıldığı, Trabzon’da Arap kenti kurulma iddiaları unutulmamalı.
Çay kanun taslağı 2017 yılında hazırlanan yeni bir Çay Kanunu Meclis’te bekletiliyor. Rize Ziraat Odası yöneticileri yaptıkları bir açıklamada, iktidar tarafından ‘Çay kanun taslağı’ hazırlandığını ve bu taslağın kamuoyundan gizlendiğini duyurmuştu. Taslaktaki 2-3 madde dışında kendilerine ve kamuoyuna bilgi verilmemesine tepki gösteren yöneticiler, hazırlanmakta olan kanun taslağıyla çayın gerçek sahibi olan çay üreticisinin devre dışı bırakılacağını ve fabrika sahiplerinin üretici sıfatıyla kanun taslağında yer alacağını ifade ettiler. Hazırlanan kanun taslağında üretici olarak çay fabrikası sahipleri gösteriliyor. Bu çayın gerçek sahibi üreticiyi devre dışı bırakmaktır. 4-5 çay fabrikası sahibini çay üreticisi olarak göstermek çay üreticisinin burada yer alamayacak olması demektir” sözleri gelişmelerin özeti gibi.
Son darbe Çay Kanunu
ÇAYKUR’un özelleştirilme hesapları AKP’nin ilk iktidar olduğu döneme kadar uzanmaktadır. 2002’de Çay Sanayi İş Adamları Derneği (ÇAYSİAD) Trabzon’da bir toplantı düzenlemişti. Toplantının gündemi ÇAYKUR’un özelleştirilmesi üzerineydi. Bu toplantı o gün için büyük tepkilere yol açmıştı. ÇAYSİAD’ın bir özelliği ise üyelerinin neredeyse tamamının çay ihracatçılarından oluşması ve tek ‘üretici’ üyesinin Lipton firması olmasıydı. ÇAYKUR’un devre dışı bırakılmasından asla vazgeçmediler. İthal çay miktarının her geçen yıl artması ve buna karşın Karadeniz Bölgesi’nde üretimin düşüyor olması süreci açıkça gösteriyor. Ünilever’in Lipton’u gibi çay tekelleri piyasanın tek hakimi haline geliyorlar. Bu hakimiyet ise yerel çay üretiminin düşürülüp Lipton’un Kenya’daki çaylıklarından gelecek çayla oluşturulacak. Son darbe ise, Çay Kanunu’nun çıkarılmasıyla vurulacak.
Varlık Fonu ve ÇAYKUR
Dönemin Özelleştirme İdaresi Başkanvekili Ahmet Aksu 2012 yılında, Kamu İktisadi Teşebbüsleri’nin (KİT) özelleştirilmesine devam edileceğini belirterek, “PTT, BOTAŞ, TİGEM ve ÇAYKUR’un özelleştirilmesinin gerekli şartlar oluştuğunda gündeme geleceğini ve bu kurumların da özelleşeceğini” açıklamıştı. Varlık Fonu’na devredilen kurumlar içinde ise TİGEM dışında ÇAYKUR dahil diğer 3 kurum Varlık Fonu’na devredildi. 2002 yılından bu yana özelleştirilmesi gündemde olan ÇAYKUR’un fon eli ile Katar’a ipotek olarak verilmiş olması çay üzerine ciddi oyunların oynandığına işaret etmekte.