Ankara’nın Haymana Kürtlerinden olan Çağrı Öztürk, gençlerin az ilgi gösterdiği üflemeli çalgılara sevdalı. Hollanda’da arkadaşları arasında Çawreş olarak tanınan Öztürk, son üç yılda kaval, mey ve zurna çalmayı öğrenmiş. Arkadaşları arasında ise Çawreş olarak tanınıyor. Dedeleri Haymana’ya sürgün edilen Çawreş, Haymana’dan 13 yaşındayken ailesiyle birlikte Hollanda’ya gelmiş. Gençlerin az ilgi gösterdiği üflemeli çalgılara sevdalı olan Çawreş, son üç yılda kaval, mey ve zurna çalmayı öğrenmiş. Başka birçok enstrüman da çalabilen ve halen kendisi geliştirmek isteyen Çawreş hikayesini Özgür Politika’dan Murat Mang’a anlattı.
O kavalın sesi kulağımda
Çawreş öncelikle saz çalmaya başladığını söylüyor ve devamını şöyle getiriyor: “Bir arkadaşımızın dinletisine gitmiştik. O arkadaş kaval ve ney çalıyordu, çok hoşuma gitti. O dönem halk dansları ile uğraştığım için uzak değildim aslında. Sonra denemeye karar verdim. Önce mey ile başladım. Sonrasında bir yerden kaval edindim. Kavalı öğrendim. Şimdi de zurnaya başladım.” Kaval sesinin yıllar öncesinden kulağında yer edindiğini söyleyen Çawreş, “Bizim köyde bir çoban vardı. Çocukken kavalı ilk kez ondan dinledim. Melodileri halen kulaklarımda. Dayım saz çalardı. Annem ve diğer akrabalarımızın kadınları genelde yemek yaparken şarkı söylerlerdi. O melodiler halen kulağımda. Bana cesaret veren, güç veren de bu melodiler oldu” diyerek, kavalın Kürt halkının kültüründe önemli bir yeri olduğunu anlatıyor.
Zurna Hindistan’dan geldi
Kültürümüzün ana enstrümanlarından birinin kaval olduğunu dile getiren Çawreş, zurnanın çok sonradan Kürdistan’a gelen bir çalgı olduğunu kaydediyor ve anlatmaya devam ediyor: “Sonradan zurna dahil olmuştur. Yıllar içinde Hindistan’dan başlayıp Kürdistan’a doğru gelen bir enstrümandır. Fakat kaval öğle değil. Ağaçların içi oyularak, delik açılarak, üfleme sonucu ses çıkarır. Bu özelliği nedeni ile özellikle doğa ile ilişkide olan şivanların çaldığı bir enstrümandır. İlk onlar çalmıştır, diyebilirim. Sonrasında Kürdistan’da popüler olmaya başlamış. Öyle ki bazı yörelerin (Amed, Semsur gibi) düğünleri sadece kaval ile yapılır hale gelmiş.”
Popüler olana ilgi duyuluyor
Çawreş ile özellikle Avrupa’da yaşayan Kürt gençlerinin kaval, mey, zurna gibi enstrümanlara ilgisizliğini de konuştuk. Çawreş gençlerin bu konuda biraz cesaretli olmaları gerektiğini ifade ederek şöyle konuştu: “Genel olarak gençlerde şöyle bir düşünce var. Bir enstrümanı görüyorlar. ‘Aaa ne kadar güzel’ diyorlar. Soruyorlar, ‘Bakabilir miyim? Dokunabilir miyim? Deneyebilir miyim?’ diye. ‘Deneyin’ diyorum. Fakat ilk denemede kavaldan ses çıkaramayınca yeteneksiz olduklarını düşünerek hemen vazgeçiyorlar. ‘Yapamam’ diyorlar. Eğer illaki bir şey çalmak istiyorsa saza yöneliyor. Zaten bu aralar saz ve gitar popüler durumda. Ama halk dansları içinde kaval ve mey gibi üflemeli çalgılara ilgi var.”
Kavalda doğanın sesleri var
Özellikle kaval sesinin insanı dinlendirdiğini söyleyen Çawreş gençlere ve bu tür enstrümanları çalmak isteyenlere şu çağrıyı yapıyor: “Kavalın sesi güzeldir, dinlendiriyor insanı. Taşınması kolaydır. Bir kavalı, meyi ya da zurnayı istediğin her yere götürebilirsin. Bir arkadaşım var şoförlük yapıyor. Arabasında sürekli kaval bulundurur. Yolda trafiğe yakalandı mı kaval çalıyor. Korkmasınlar, çalsınlar. Kaval güzel olduğu kadar enteresan bir enstrümandır. Çok yerde de bulunmaz. Özeldir. Doğanın sesleri vardır kavalda. Öyle derler. Sürekli bir rüzgar sesi dinlersin çalarken. Rüzgar sesi dinlendirir, ferahlatır insanı.” Çawreş, Yasin Boyraz, Emrah Oğuztürk, Ertan Tekin gibi kaval ve mey ustalarını dinlediğini söyleyerek, “Duyduğum bir melodiye eşlik edebiliyorum. Zamanla geliştiriyorum. Çantamda taşıdığım kavalları Alanya’dan, Niksar’dan, Bulgaristan’dan satın aldım” diyor.
KÜLTÜR SERVİSİ