Berlin’in Glienicke Köprüsü’nü soğuk savaş dönemi espiyonaj filmlerinden biliriz. Rusların eline düşmüş CIA ajanları ile Amerikalıların yakalayıp hapsettiği Sovyet casusları, Doğu ve Batı Almanya arasında sınır oluşturan bu köprü üzerinde çoğunlukla gerilimi had safhaya taşıyan sahneler eşliğinde değiş-tokuş edilirdi. Bu nedenle ‘casuslar köprüsü’ olarak bilinirdi. Yeni Dünya Düzeni içinde Abu Dabi havalimanı bu rolü kapmış olacak ki geçtiğimiz Cuma günü dünya medyasının manşetlerinde yine ABD ile Rusya arasında bir mahpus (ya da rehine) değişimi vakasının sahnesi olarak boy gösterdi. Birleşik Arap Emirlikleri’nin fiziki aracılığı kabullendiği bu değiş tokuşla Amerikan basketbol yıldızı Brittney Griner, ‘ölüm taciri’ lakaplı silah satıcısı Viktor Bout ile takas edildi. Griner, bavulunda az miktarda kanabis yağı bulununca Rus polisi tarafından Moskova havaalanında tutuklanmıştı ve on aydır hapis tutuluyordu. Bout ise illegal silah ticareti suçundan ABD’de 25 yıla hüküm giymiş olup cezasının 14 yılını tamamlamış bulunuyordu.
Takası basına duyuran Başkan Joe Biden, muhalefet tarafından dengesiz bir değişim yapmakla eleştiriliyor. Bout gibi bir ‘büyük balık’ karşılığında Griner yerine espiyonaj gibi daha ciddi suçlamalar ve ağır cezalarla Rus hapishanelerinde tutulmakta olan ABD yurttaşlarından biri ya da birkaçı talep edilebilirdi. Demokratlar cephesinde ise, Putin’in ve Rus istihbaratının Viktor Bout’u istemekteki ısrarı, yeniden birlikte iş yapma perspektifinden çok bir ‘ödüllendirme’ olarak okunuyor. Bout, polis sorgularında ve mahkeme ifadelerinde özellikle Rus askeri istihbaratı ile ilişkileri üzerine ABD makamlarına bilgi vermeyi reddederek Rus devletinin yüksek takdirini kazanmıştı. Demokrat basın, bir zamanların bu namlı ‘ölüm taciri’nin uzun süre hapis yattıktan sonra eski bağlantılarını ve nüfuzunu yitirmiş olduğunu vurgulayarak bundan sonra Moskova’da zararsız bir emeklilik hayatından başka bir ihtimal olmadığını ifade ediyor. Buna karşılık, basketbol yıldızı olmanın yanında kadın, siyahi ve LGBTİ birey kimliği nedeniyle Griner’in profilinin yeterince yüksek olduğu düşünülüyor.
Başkan Biden ve yardımcısı Kamala Harris’in Beyaz Saray’da Griner’in serbest kaldığını ilan ettikleri basın toplantısında kadın basketbol yıldızının resmi nikahlı karısı da hazır bulundu ve bir teşekkür konuşması yaptı. Anti-gay nefret söyleminin tavan yaptığı Donald Trump dönemine kıyasla oldukça radikal bir tablo oluştu.
Aynı saatlerde ABD Dışişleri Bakanlığı, Sıtkı Ayan adlı bir Türk işadamına yaptırım uygulama kararı aldığını açıklıyordu. Ayan, Tayyip Erdoğan’ın okul arkadaşı ve iş dünyası içindeki temsilcisi hatta Erdoğan’ın kasası olarak biliniyor. Ayan’ın adı, paravan şirketleri ve yüksek meblağlı offshore hesapları, Wikileaks belgelerinde teşhir edilmiş ve Erdoğan adına iş yaptığı vurgulanmıştı. Amerikan Dışişlerinin yaptırım kararında, Ayan’ın yıllar boyunca İran Devrim Muhafızları adına petrol sattığı ve kara para akladığı belirtiliyor. Ortak görüş, bu yaptırımın Erdoğan’ın ülke dışındaki ekonomik varlıklarını hedeflediği yönünde. Biden yönetimi Erdoğan’ı böylece rehin alarak yeni emir ve talimatlar vermenin mi peşinde yoksa bu gelişme, artık meselenin şantaj boyutunu aşarak Erdoğan’ın düşmesi için start verildiği anlamına mı geliyor? ABD menşeli yaptırım kararının, Kemal Kılıçdaroğlu’nun mecliste yaptığı son konuşmada benzer suç fiillerinin altını çizmesinin hemen üzerine gelmesi ikinci ihtimali güçlendiriyor. İktidar medyası, Biden’la Kılıçdaroğlu’nun Tayyip Erdoğan’a karşı cephe kurduğu iddiaları temelinde sesini yükseltmeye başladı bile. Buradan, muhalefet liderinin ABD’yi ziyaret sebebinin bilimsel ve teknolojik gözlemlerde bulunmaktan ibaret olmadığı sonucuna varılabilir!
Mahkum ya da rehine takası meselesinin Türkiye’ye bakan birkaç tarafı olduğunu görebiliriz. Birincisi, CIA ve Rus istihbaratı yetkililerinin Kasım ayı sonunda MİT başkanı Hakan Fidan’ın moderatörlüğüyle bir araya geldikleri basına duyurulmuştu. Bu toplantının meyvesi olabilir. Ama Erdoğan’ın Suriye’ye kara harekatıyla girmesine karşı ortak tavır üzerine ABD-Rus mutabakatının da aynı toplantıda alındığını düşünmemek için bir neden yok. Bir başka boyut, olayın Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) sahnelenmiş olması nedeniyle, akıllara bir hafta kadar önce aynı havaalanına inen bir Türk uçağının içindeki şahsı getiriyor olmasıdır. Türk İçişleri Bakanı ile bir polis şefinin BAE’yi ziyaret sebebinin Sedat Peker’i alarak Türkiye’ye getirme amaçlı olduğu tahmin ediliyor. Ama Soylu, bir kahve ikramı ardından geri yollandı. Belki böyle eli boş gelmenin doğru olmadığı, Amerikalılar gibi onun da dengeli bir takas önerisiyle gelmesi gerektiği söylenmiştir kim bilir? Takas deyince akıllara, BAE ve Suudilerin ortak düşmanı Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütünün Türkiye’de ikamet etmekte olan üst düzey isimleri gelmeden olmuyor. Belki de Soylu’yu getirip götüren resmi uçağın iki yolcu için fazla büyük olmasının nedeni başka yolcuları da taşıyor oluşuydu. Denklikte anlaşılamamış olabilir. Hatta bu işlerin tepe ismi, Irak’ın sabık Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık el Haşimi’den aşağısı kurtarmaz denmiş olabilir. Cinayet suçundan verilen idam cezasını takiben 2012 yılında Türkiye’ye sığınan Haşimi’nin gelişiyle birlikte İstanbul-Suriye arası ‘cihat otobanı’ üzerindeki trafik artmış ve hızlanmıştı.
Soylu’yu çağrıştıran bir başka tema ise Amerikan-Rus mahkum takasının bir LGBTİ bireyle ilgili oluşu. Çağrışım, Soylu’nun ‘LGBT yapılma’ korkusundan ibaret değil. Hükümetin son anayasa değişikliği önerisinde, evliliğin sadece karşı cinsiyetler arasında olabileceği maddesi özellikle vurgulanmış. Aynı esnada Washington Beyaz Saray’da bir kadın rehinenin resmi nikahlı karısının Başkan Biden tarafından konuk ediliyor oluşu, ‘cadıları’ ve gayleri diri diri yakan bağnaz teokratik terörden bu zamana insan hak ve özgürlükleri adına ne kadar büyük bir ilerleme kaydedildiğinin göstergesi. AKP aile/anayasa teklifi ve Soylu’nun nefret söylemi ise dünyanın bu tarafına Hicri takvime göre rakamsal olarak henüz Avrupa’nın Ortaçağ karanlığı yıllarını yaşamakta olduğu gerçeğini hatırlatarak tescilliyor adeta.