Havacılıkta “kaza potansiyeli” adı verilen ve ölçülebilen bir kavram var. Uçuşlardaki plansızlıklar ve bunlara bağlı sefer aksamaları, aprondaki yer kazaları, ülke genelindeki denetim mekanizmalarının işleyişleri, teknik olanakların güncelliği, personelin yorgunluğu, uçuş emniyeti konusundaki bilinç düzeyi, kuralları uygulamakta ve inisiyatif almadaki özgür çalışma koşulları, şirket patronlarının kâr hırsları ve benzeri birçok faktörü bu ölçüme katmak mümkün. Daha genel olarak söylersek, ülkedeki kamusal düzen, anayasal ve yasal işleyiş, toplum yapısı, kurallara uyma kültürü, rüşvet ve yolsuzluklar, adaletsizlikler her konu az veya çok bir etkendir…
Bir ülkede anayasa, yasalar siyasi iktidarın tercihlerine göre işliyorsa, yolsuzluklar, rüşvet her alanda almış başını gidiyorsa, sağlıktan eğitime, üniversitelere, kurumlara çökmüş, mafya iktidar ortağı olmuş, savcısı, polisi, jandarması uyuşturucu ve insan kaçakçılığıyla anılıyorsa ve adalet yerlerde sürünüyorsa o ülkenin trafik kazalarında, katliam gibi çevre felaketleri ve iş cinayetlerinde üst sıralarda olması kaçınılmazdır. Türkiye’nin bu konularda “şampiyonluğu” kimseye kaptırmaması tesadüf veya kader değil elbet!
Böyle bir ülkenin havacılığında uçuş emniyeti sağlanabilir mi? Kamusal denetim mekanizmalarının, emniyeti sağlamaktan sorumlu kişilerin bu çürümeden etkilenmemesi mümkün mü?
Sadece son 10 günlük bir sürede yaşanan birkaç örneğe bakmak bile sivil havacılığımızdaki kaza potansiyelinin zirvelere sıçradığının kanıtıdır:
“THY-AJet’e ait Ankara’dan havalanan Boeing 737-8Q8 tipi yolcu uçağı, Hakkari Selahaddin Eyyubi Havalimanı’na iniş sırasında olumsuz hava koşulları nedeniyle pistten çıktı.”
Yine THY-AJet’in, “Elâzığ-Ankara seferini yapacak olan pilotun ‘Uçuş sürem doldu’ demesi üzerine sefer diğer güne ertelendi.”
Başka bir ülkede olsa “yorgunluk kaynaklı bir kazadan şirketi koruduğu için” uçuş emniyet ödülü verilecek bu kaptanın başına ne geldiği ise meçhul elbette! Türk Hava Yolları’nın yeni markası AJet, başta rötarlar olmak üzere birçok şikâyete konu olunca Meclis gündemine taşındı. Kamu adına denetim görevinden sorumlu Ulaştırma Bakanı ise bu şirkete yapılan denetimlerde “uçuş emniyetini olumsuz etkileyen bir bulgu tespit edilemedi” diyerek kamuoyunu “rahatlattı” sağ olsun…
Oysa benzer şekilde yaşanan onlarca rötar, basına hiç yansımayan aprondaki yer kazaları, en azından plansızlığın, kuralsızlığın, aceleciliğin sektörde egemen olduğunun göstergesiydi.
Ve üzücü olay: “Bursa Yenişehir’de eğitim uçuşunda düşen uçakta 2 pilot yaşamını yitirdi…”
Bu olay üzerine havuz medyasında çalışan muhabirlerden arayan gazeteciler oldu. Teknik olarak kazanın nedenine dair sorular soran bu arkadaşlara öncelikle “sorularınızı yanıtlarım ancak, yayınlamanıza izin vermezler” diyerek yukarıdaki görüşlerimi anlattım. Çünkü hiçbir kazanın bir tek nedeni yoktur, bütün kazalar bir zincirin halkaları gibi olumsuzlukların birleştiği anda meydana gelir. Bizde ise zincirin birleşmeyi bekleyen halkaları birbirine maalesef çok yakın duruyor! Kuşkusuz söylediklerim yayın politikalarına uymadı, teşekkür edip telefonu kapattılar…
Bütün bunlar Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün (ICAO) eylül ayında Türkiye’ye yönelik yaptığı denetimlerindeki sonuç raporuyla örtüşüyor:
“Küresel Emniyet Gözetim Denetim Programı-Sürekli İzleme Yaklaşımı” (USOAP-CMA) Türkiye’nin “sivil havacılık güvenliği puanını 84’ten 49,4 seviyesine düşürdü!” (Kaynak Airporthaber)
Batılı ülkelerde özerk bir kurum olan, ancak bizde Ulaştırma Bakanı, yani siyasi iktidarca atanan, daha doğrusu direk Erdoğan’ın belirlediği Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün (SHGM) kamu adına denetim görevini ne ölçüde yaptığının göstergesidir bu düşüş.
Bakmayın öyle parlatılan fuarlara, havalimanlarına parayla satın alınan ödüllere, teknofestlere, bu sonuç, diğer bütün kamu kurumlarındaki çürümeyle orantılı bir çöküşün göstergesidir.
Çok geç olmadan biz gerçekleri ifade edip biraz “felaket tellallığı” yapalım:
Sivil Havacılıkta, 2003 THY Diyarbakır, 2007 Vorld Focus-Atlas Jet-Isparta, 2009 THY Amsterdam ve son olarak Pegasus’un 2018 ve 2020 yıllarında 2 pistten çıkma olayı gibi büyük bir kaza, çok da uzak değil. Sivil Havacılığımızın Kaza Potansiyeli, aşırı şişirilen bir balonun, dikenli teller üzerinde salına salına uçuşunu hatırlatıyor!
Bunu engellemek kuşkusuz mümkün. Bu da başka bir yazının konusu olacak. Emniyetli uçuşlar…