Türkiye’de, Irak’ta Kürtler için iyi olanın Türkiye için de iyi olduğunu ve Türkiye’nin bunu idrak etmesi gerektiğini belirten Çandar, Kürtler rahatladığı taktirde Türkiye’nin de rahatlayacağını söyledi
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Amed Milletvekili Cengiz Çandar, Kürtlerin Ortadoğu’daki önemine, bölgede yaşanan gelişmeler, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit gibi konularda Mezopotamya Ajansı’ndan gazeteci Müjdat Can’a değerlendirmelerde bulundu.
İran-Irak savaşı ile birlikte Irak’ta 1961’de başlayan Kürt isyanı, yeni bir süreç kazandığını dile getiren Çandar, jeopolitik kaymanın sonucu olarak 20’nci yüzyılın sonraları ve 21’inci yüzyılın en başlarında, 2003 yılında patlak veren Amerika’nın Irak işgali, orada öteden beri süre gelen Kürdistan Federe Bölgesi’nin anayasal ve hukuki konum kazanarak ortaya çıkması; arkasından Suriye’deki gelişmeler ve Suriye’de de 2011 sonrasında ülkenin aldığı yeni şekille, Rojava’da bir fiili Kürt özyönetim bölgesinin oluşması, daha da farklı bir tabloyu ve bütün bunlarla Kürt unsurunun Ortadoğu’da önemli bir aktör olarak sahneye çıkmasını sağladığını söyledi.
Kürt sorunu
Çandar, “Bunu unutmamak gerekiyor, dünyadaki toplam Kürtlerin en az yarısı Türkiye topraklarında yaşıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin de Cumhuriyetin kuruluşundan beri üstesinden gelemediği, aşamadığı Kürt sorunu var. Ortadoğu coğrafyası 400 yıl değişmeyen bir coğrafya olarak vardı. Kürtler sınırlar arasında bölünmemiş bir topluluk olarak yaşıyorlardı. Türkiye’nin Kürt sorunu da Suriye’deki gelişmelerle birlikte boyutları gelişmiş ve daha da karmaşıklaşmış bir sorun halini aldı. Bundan 3 yıl önce İngilizce yayınlanmış olan kitabımda altını kalın harflerle çizdiğim ‘Artık Türkiye’nin Kürt sorunu yok. Suriye’deki Kürt sorunu da Türkiye’nin Kürt sorununa entegre bir hal aldı’ interaktif bir şekilde karşılıklı etkileşim var” diye belirtti.
‘Ortadoğu’da zemin kaygan’
Bugün Türkiye sadece Kürt sorununun değil, bölgesel Kürt sorununun bir tarafı haline geldiğini anlatan Çandar, Türkiye, Suriye ve Irak’taki gelişmelerden bağımsız olarak Kürt sorununa ilişkin herhangi bir konuyu konuşamayacağına dikkat çekti. Çandar devamında şunları söyledi: “Türkiye’de Kürt sorunu diyeceksek, bugün Irak’taki, Suriye’deki gelişmelerden ve oradaki Kürtlerin durumu da buradaki gelişmelerden etkilenmeden devamı mümkün değildir. Ve bu bize 2023 yılına geldiğimizde, çok daha karmaşık, daha kaotik bölge tablosu, Türkiye gündemi ve fotoğrafı ortaya çıkarmış durumdadır. Kaotik, karmaşık bir fotoğraf derken, aynı anda da Ortadoğu’nun zemininin çok kaygan olduğunu, sabit olmadığını, değişmeye uygun, yerinde durmayan özelliklerinin olduğunu bir şekilde söylemiş oluyorum.
Anti-Kürt politikası
Türkiye’nin anti-Kürt politikası olduğunu vurgulayan Çandar, Kürtlerin her türlü statüsünü Türkiye rejiminin istemediğini belirtti. Çandar, “Hem Suriye’ye yönelik hem Irak’a yönelik politikası hem kendi içindeki politikasını Kürtlerin statü sahibi olmamasını önceleyen bir politika gütmesidir. Kürtlerin de işini zorlaştırıyor ama Türkiye’nin işini de zorlaştırıyor. Bu sabit politika ne zaman değişirse, Türkiye rejimi Kürtleri bir hasım, bir sorun tarafı olarak değil, kendi ülkesinin ayrılmaz bir parçası, hak sahibi vatandaşları olarak görürse, değiştirirse, o zaman farklı bir bölge tablosunu da görmeye başlarız. Türkiye, Kürtlere ilişkin sabit durumundan çıkarsa, Kürtlerin statüsünü sindirecek bir yönelime kendisini sokarsa, o zaman tüm Ortadoğu siyasi dengeleri de Kürtler ve Türkiye’nin kendi lehine etkilenmiş olur.
Kürtler rahatlarsa, Türkiye rahatlar
Türkiye zaten kendi ulus devlet modelini dayattığı için Suriye’de asker barındırıyor. Türkiye, Kürt sorununu çözmek yerine, ezmeye çalışıyor. Türkiye ulus devlet formatını kendi içinde askeri yöntemlerle bastırarak, uygulamak için devam ettirmeye çalışıyor. Suriye’deki ulus devlet iflasını, oraya askeri müdahaleyle önlemeye çalışıyor. Yarın bir gün Irak’ta da ‘Bir çaresine bakarız, oradaki Kürt devletini de kaldırmanın yolunu ararız’ diye düşünüyor. Böyle bir tarihi dönemdeyiz. Türkiye kendi paradigmasını yenilemediği sürece, 19’uncu yüzyıl ulus devlet modelini kendine uygulamaya devam edip, hem de bölgede uygulamaya çalışmayı bırakmadığı sürece, bu bölge sıkıntılı bir bölge olacak. Bu da ne Kürtlerin işine yarar ne de Türkiye’nin işine yarar. Türkiye şayet dönüşüme ve değişime uğrarsa, Kürtler rahatlar. Kürtler rahatlarsa, Türkiye rahatlar. Suriye’de, Irak’ta Kürtler için iyi olanın Türkiye içinde iyi olduğunu, Türkiye’nin idrak etmesi lazım. Kürtler biziz duygusunu Türkiye benimsediği ölçüde, bunu yürürlüğe koyduğu ölçüde, Ortadoğu’da olağanüstü bir tarihi değişiklik olur. Türkiye’nin kendisi de Kürtler de rahatlar” dedi.
‘Demek ki bitmemiş’
Silahlarla bir dönem kontrol altına aldığını sanırsın ama bir yerden patlayacağını dile getiren Çandar, “Çözemezsin. Bu ülkede Şeyh Sait isyanı oldu, Ağrı Dağı isyanı oldu. Dersim isyanı ve Dersim Tertelesi oldu. 1938’de bitti ama yine başladı. Demek ki bitmemiş. Demek bu işler böyle bitmiyor. Ara veriyorsunuz, nefes alıyorsunuz. 10-15 sene sonra çok daha kapsamlı başlıyor” diye belirtti.
Öcalan’ın sesi duyulmalı
Öcalan’ın yakın geçmişteki bütün konuşmalarına baktığınız zaman, çok önemli bir diyalog ve barış şansı olarak görülmesi gerektiğini ve bugün konuşmaya başlarsa da Türkiye’de barışın önünü açacak düşünceleri gündeme getireceğini kuvvetle tahmin ettiğini dile getiren Çandar, “O yüzden diyorum ki, Öcalan’ı tecrit etmek ve konuşturmamak, sesini duyulmamasını sağlamak demek; Türkiye’de savaş politikasını devamını istemek demektir.
‘Oturalım konuşalım’
Eğer devlet Öcalan’ı susturmak isteyerek, ne düşündüğünü, ne söylemek istediği duyulmasın istiyorsa, demek ki devletimiz savaş ortamının devamını istiyor. Bundan yararlanıyor demektir. Ben de diyorum ki bu Türkiye’nin yararına değildir. Türkiye’nin çıkarına değil. Sadece Kürtlerin değil, Türkiye’nin, Türk halkının da çıkarına değil. Savaş politikasında Türkiye’nin varacağı bir nokta yok. Sadece Türkiye’yi sıkıntıya sokar, yorar, içinden kanatır ve krizi sürekli hale, kangren hale getirir. Bu meselenin en önemli aktörlerinden biri olan Abdullah Öcalan’ın sesini, ne düşündüğünü duymamız lazım. Aklı başında insanlar varken, bu işi çözebilecek aktörler hayattayken, oturalım, konuşalım, çözelim. Türkiye’de her bakımdan Kürt sorununun bu çözülmemişlik hali, ülke ekonomisi ve insanların tümünün belini büken bir durumdur. Bu yüzden barıştan, diyalog çabasından vazgeçmemek gerekiyor” dedi.
AMED