Kazdağları’nda on binlerce kişi doğal yaşamın, suların, ağaçların katledilmesine ve kirletilmesine karşı bir araya geldi. Gerçekleşen bu eylemle doğa katliamlarına nasıl yanıt verileceği gösterildi.
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Çanakkale’nin Kirazlı Atikhisar Havzası’nda, Kanadalı altın şirketi Alamos Gold’un taşeronu Doğu Biga Madencilik tarafından Kazdağları’nda 200 bin ağacın kesildiğini öğrenen onbinlerce kişi, maden sahasında bir araya geldi. Çanakkale merkezli oluşan “Büyük Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Komitesi” çağrısı ile nöbet eyleminin 11. günü olan 5 Temmuz’da onbinlerce insanın maden sahasında buluşması sağlandı.
Gerçekleşen eyleme sanatçılar, ekoloji örgütleri, dernekler, köylüler, üniversite öğrencileri ile bilim insanları katıldı. Saat 11.00’da buluşan onbinlerce kişi 12.30 gibi şantiye sahasına yürüdü. “Havama, suyuma dokunma” sloganları ile yürüyen kitleye EMEP, CHP ve HDP gibi birçok parti yöneticisi de eşlik etti.
‘Devlet kıyıma göz yumdu’
Kazdağları ekosisteminin parçası olan Atikhisar Havzası’nda altın madeni için 26 milyon ton cevher siyanürle işlenecek ve 5 bin 200 ton patlayıcı kullanılacak. Eylemde yapılan basın açıklamasının ardından Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan bir konuşma yaptı. Eylemlerinin Kazdağları’nı koruma eylemi olduğunu dile getiren Gökhan, “Kazdağları dünyanın en çok oksijen üreten ikinci dağıdır. Mitolojik bir tarihe sahiptir. Bu dağ altıncılar tarafından talan edilmektedir” dedi. Kazdağları’nı korumak amacıyla, bölgedeki altın madeni ve termik santrallere karşı mücadele ettiklerini ifade eden Gökhan, “Mücadelemiz 12 yıldır devam ediyor. Burada hukuki kazanımlarımız da oldu. Ama, burada devlet güçleri, şirketin hukuki kararları dinlemeden kıyım yapmasına göz yumdu. Çaktırmadan, gizli gizli ÇED iptal olmasına rağmen ağaç kıyımı devam etti” dedi.
‘Canadian go home’
Binlerce yurttaş üstlerinde “Su ve Vicdan Nöbetindeyiz” yazılı tişörtlerle “Çav Bella”, “Güzel günler göreceğiz” şarkılarını söyleyerek yürüyüşe eşlik etti. Yürüyüş sırasında sık sık, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Havama, suyuma, toprağıma dokunma”, “Hak, hukuk, adalet” gibi sloganlar atıldı. Onbinlerce insanın katıldığı yürüyüş maden alanına kadar devam etti. Şirketin alanda ördüğü tel örgülü kapının açılması ile onbinlerce yurttaş maden inşaat alanına girdi. Protestolarını sürdüren yurttaşlar, “Madenci şirket Kazdağları’nı terk et” diye hep bir ağızdan haykırdı. Maden sahasında şirket çalışanlarına ait prefabrik ofislere sprey boya ile “Canadian go home” yazdılar. Maden sahasının giriş bölümünde ise komisyon üyelerince getirilen meşe fidanları dikildi. Tarım Orman-İş Sendikası temsilcisi Kamil Aru beraberindeki heyetle birlikte maden sahası içindeki şantiyenin kapısını kilitledi.
AKP’li yetkilinin yalanları
Çanakkale Kent Konseyi Başkanı Pınar Bilir, Kazdağları’nda yer alan Kirazlı bölgesinde yaşanan ağaç katliamıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Kanadalı bir şirketin altın ve gümüş madeni işletmesi açmasına karşı mücadele ediyoruz. 2000’li yılların başında sondajlar yapmaya başladılar. Bu yıllardan beri insanlar, bu duruma dikkat çekmek için mücadele ediyordu. 2012’de ÇED’ler olumlu rapor aldı. 2017’nin kasım ayında ağaç kesimine başladılar. İDA Dayanışma Derneği olarak alana geldik, ilk ağaç kesimleri başladığı zaman. Köylülerle konuştuk, onlar da madenden bahsetmeye başladılar. O tarihlerde basın açıklamasına başladık. Atikhisar Barajı’nda bir yürüyüş planladık. Seçim döneminden önce, inşaatın durduğu açıklandı ancak sonra fark ettik ki, meğerse bu inşaat durmamış. AKP’li yetkili, bunun üzerinden ‘Ben durdurdum’ şeklinde açıklamalar yapıyordu. Ancak o açıklamalar yapılırken öğrendik ki şirket son izni almış” dedi.
Tam bir yağma
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Meclis’e sunulan bir soru önergesine verdiği cevapta, “Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş, 118 farklı yabancı firmaya ait 593 maden ruhsatı bulunuyor. Mevcut durum itibarıyla yürürlükte olan maden ruhsat sahalarından 206 adet ruhsat, yabancı yatırımcı şirketler tarafından ihale yolu ile alınmıştır. Yabancı yatırımcı şirketler tarafından ihalesi kazanılan 14 adet saha için ise işletme projesi verilmiş olup işlemleri devam etmektedir” diye belirtmişti. Yabancı veya yerli madenlerin yurt içinde işlenmesi halinde yüzde 2 düzeyine çekilen devlet hakkının yüzde 75’inden vazgeçildi. Maden sahalarında verilmiş olan ruhsatlar kapasite artırımı veya aynı havzada yeni maden ocağı açılması halinde aynı ruhsatın yeni alanı da içine alması sağlanıp, yeni bir ruhsat ve dolasıyla yeni bir ÇED işlem süreci kaldırıldı.
Son günlerdeki siyanür faciaları
Gümüşhane, Uşak Eşme ve Hemşin’de altın ve gümüş madenlerinde kullanılan siyanür havuzları patladı ve binlerce insan, siyanür karışan içme sularını içerek zehirlendi. Hemşin’de ise tespit edilebilen canlılardan binlerce balık yaşamını yitirdi. Devlet organları ise üç olayda da gerçekleri halktan her zamanki gibi sakladı. Gümüşhane Valiliği 300’ü aşkın insanın zehirlenmesini içme suyuna lağım karışmış olabilir diyerek kapatmaya çalıştı. Aynı açıklama Eşme’de zehirlenen bin 500 kişi için Uşak Valiliği’nden geldi. Eşme’de alınan kan örneklerine kaymakamlık el koyarken, 9 kişinin kan örnekleri için tahlillerinin yapılması sağlandı ve gerçekler ortaya serildi.
Fatsa madeninde yaşananlar
Fatsa’nın Yukarı Bahçeler köyü Engiz mevkiinde 2012 yılında İngiliz Stratex International’ın yerli ortağı Bahar Madencilik’le kurduğu Altıntepe Madencilik, 196 hektarlık bir arazide altın madeni için ormanı, dağı taşı kaldırarak, siyanürle altın ayrıştırmak için siyanür havuzları oluşturmaya başladı. Bir süre sonra siyanür havuzlarından birinin çatladığı duyuruldu. Fındık bahçeleri ve ormanları yok eden madenin bulunduğu tepedeki mera yok edildi. Madenin bulunduğu alana kuş uçuşu 2 kilometre mesafede Sarıhalil, 500 metre mesafede Kocahisar, Erenyurt, 300 metre mesafede ise Maksutlu köyleri yer alıyor. Fındık tarlalarını satmak istemeyen yurttaşların tarlaları Ordu Belediyesi’nin kamulaştırma kararıyla el konuldu.
‘Fındık ve fasülye çürüyor’
Ordu Çevre Derneği, köylülerle yaptığı görüşmede köylüler, “Yağmur çok yağdığında bu suya siyanür karışmayacak mı? Karışıyor da zaten. Fındıklar çürüyor, ürettiğimiz fasülyelerin üstü göz göz oluyor. Daha toplamadan çürümeye başlıyor. Önceden ne meyvelerde ne de fındıkta yanma olurdu. Meyveler şimdi dalında çürüyor” dedi. Çakmaklı köyünde 6-7 kanser vakası olduğu, Bahçeler köyünde de kanser hastalarının sayısının arttığını ifade eden yurttaşlar maden yanlısı kişilerin kendilerine, “Siyanürün zararı yok, devlet çıkarır. Siz şimdi askerle karşı karşıya mı geleceksiniz? Sizi tutuklarlar, cezaevine koyarlar, mahkemelerde sürünürsünüz” gibi sözlerle yerel halkın sidirildiği ifade edilirken, bir yurttaş, “Burada madene karşı yürüyüşe giden adamı 10-15 defa karakola çağırdılar! Özel harekât, milli istihbarat burada geziyor. Hep ensende hissediyorsun. Ormanlarımız kompe gidecek, Ünye-Fatsa arasındaki Seylik Ormanları yok olacak” diye belirtti.
Murat Dağı için destek çağrısı
Murat Dağı’nda yapılmak istenen altın işletmeciliğine karşı açılan davada 19 Ağustos’ta yapılacak bilirkişi keşfi öncesi, Uşak Çevre Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura, Eskişehirlileri Murat Dağı için desteğe çağırdı. Akcura, Eskişehir Çevre Derneği’nde düzenlediği basın toplantısında Kütahya ve Uşak arasında sınır oluşturan Murat Dağı’nın 2300 metre yüksekliği ve kapladığı 500 kilometrelik alan ile Ege Bölgesi’nin iklim ve yağış rejimini belirlediğine dikkat çekti. Aynı zamanda volkanik bir dağ olan Murat Dağı’nın farklı yağış rejimlerine sahip olduğu için yeraltı su zengini olduğunu ifade eden Akcura, “Murat Dağı, Ağrı Dağı’ndan sonra Türkiye’nin en büyük su rezervine sahiptir. Gediz, Porsuk ve Banaz çayları bu dağdan doğar. Menderes ve Sakarya nehirleri bu dağdaki yeraltı su kaynaklarından beslenir” diye belirtti.
‘Ege bölgesi için bir felaket’
Akcura konuşmasının devamında, “Şirket ÇED raporunda bu sahada açık ocak dinamitle patlatma ve siyanür liçi yöntemi kullanacağını açıkça belirtmiştir. Raporda 10 yıl içinde yayılacağı 1000 hektar alan tamamen ormandır. Eskişehir olmak üzere tüm Ege bölgesinde susuzluk kuraklık ve ölümle eşdeğer bir felaket demektir. 10 milyon insanın ölüm fermanıdır. Bu zarar ekosisteme olan zarar ile kalmayıp sadece Kütahya ve Eskişehir ili değil aşağıda belirtildiği üzere Ankara, Adapazarı, Bilecik, Uşak, Denizli, Aydın, Manisa, İzmir illerinin de içme, kullanma ve tarımsal suları da zehirleyecektir. Murat Dağı’ndan çıkan su kaynakları Porsuk, Gediz, Banaz çayları şehirlerin içme suyu, kullanma ve tarımsal sulama ihtiyaçlarını karşılamaktadır” ifadelerini kullandı.