Kadınlara Yönelik şiddeti önlemek amacıyla çok çeşitli çevrelerden kadın örgütleri ve kurumlarının üye olduğu Şiddete Son Platformu’nun 2011 ve 2012 yıllarında ortaya koyduğu mücadele sonucu, 8 Mart 2012 tarihinde. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa kabul edilmişti. Şiddet gören veya şiddet görme tehlikesi altında yaşayan kadınları ve aile bireylerini korumaya dönük “Koruyucu Tedbirler” ve “Önleyici Tedbirler” olmak üzere iki temel tedbir kararı öngören yasa yürürlüğe girse de, pratikteki uygulaması çok cılız kaldı veya uygulanmadı. Kısaca, “6284 Sayılı Yasa” olarak adlandırılan kanun, geçtiğimiz günlerde Aile Hakları Platformu olarak adlandırılan bir yapı tarafından “Erkekleri mağdur ediyor” gerekçesiyle protesto edildi. Yeni Akit gazetesi ise, feministlere yönelik saldırgan ve aşağılayıcı bir dille bu protestoya destek oldu. Bir grup erkek tarafından yapılan protesto ile ortaya konan algı operasyonunu ve bu yasanın kadınlar için ne anlama geldiğini Av. Leyla Süren değerlendirdi.
‘Can güvenliğini sağlıyor’
Yasaya karşı ortaya çıkan tepkilerin yeni olmadığını, aksine 2 yıldır iktidarın ve onun güdümündeki erkeklerin hedefinde olduğunu söyleyen Av. Süren, ağza alınmaktan imtina edilen yasanın medyada yer verilme biçimine de tepki gösterdi. “Bu kanunun aileyi koruma kanunu olduğunu ağızlarına almıyorlar. Çünkü zaten bu itirazın aileyi korumak amacıyla yapıldığını belirttikleri için kanunun adını söylemekten dahi çekiniyorlar” diyen Süren, eylemin yapılacağı gün oraya yakın bir yerde olması nedeniyle neler talep ettiklerini öğrenmek adına eylemi izlediğini belirtti. Sadece toplumdaki kadın-erkek eşitliğine itiraz ettiklerini taşıdıkları ‘6284 ortadan kaldırılsın’, ‘Yuvayı yıkıyor’ tarzındaki pankartlarla gösteren 7-8 erkek ile karşılaştığını ifade eden Süren, “Ama bunun 7-8 kişinin düşüncesi ve eylemi olmadığını biliyoruz. Türkiye kadın hareketinin çok uzun emeği ve mücadelesi sonucunda oluşan 6284’ten başlamadan bir şeylerin değişmesi söz konusu değil. Kanun, her haliyle kadının can güvenliğini sağlayan bir kanun. Bu nedenle bu kanundan vazgeçmek ve geri adım atmak mümkün değil. Amacı da cinsiyetler arası eşitsizlik konusundaki adaleti sağlamaktır” diye belirtti.
Mağdur edilen erkek değil
Kanunun ‘erkekleri mağdur ettiği’ gibi bir şeyin söz konusu olmadığını vurgulayan Av. Süren, şiddete uğrayan tarafın şiddet uygulayan kişiden uzaklaştırılmasını düzenleyen bir kanun olduğunu ifade etti. Süren yasanın önemine dair şunları dile getirdi: “Kanun alkol ve uyuşturucu kullanarak aynı ortama gelen kişinin o ortamdan uzaklaştırılmasını düzenliyor. Ya da meslek icabı dahi olsa aynı çatı altında bulunduğu kişiyi silahla tehdit ediyorsa, silaha el konulmasını veya şiddete uğrayan kişiyi hiçbir yerde korumak mümkün değilse mağdurun adının değiştirilmesini düzenliyor. Mahkeme kararları kolluk güçleri ve mülki amirlere yetki veriyor. Şimdi tamamen birinci maddede şiddet gören ya da görme ihtimali yüksek olan, ısrarlı takip ve tehdit altında olan birinin korunması olan düzenleme neden istenilmez? Neden erkekler bu kanundan mağdur olsunlar ki? Şiddet ve tehdit etmeyen daha doğrusu mağdur etmeyen hiç kimseyi bulunduğu ortamdan uzaklaştırmak mümkün değildir. Bu kanun mağdur olan insanları korumak için yapılmış bir kanundur.”
‘İhmalden kadınlar ölüyor’
Yasadaki asıl sorunun uygulamadaki eksiklikler olduğunu belirten Süren, yetkilendirilen polisin görevini iyi yapmadığı konusunda şikayetler aldıklarını söyledi. “Kanunun kolluğa verdiği görevleri kolluk bir şekilde yerine getirmekte gecikiyor ve imtina ediyor” diyen Süren, yaşanan ihmal sonucunda her sene çok sayıda kadının öldüğüne dikkat çekti. Yasanın uygulamadaki eksikliklerini gidermek adına bir irade ortaya koymak gerektiğini kaydeden Süren, “Tam tersi şekilde kanunun ortadan kaldırılmasını isteyen ve bu şekilde yayın yapan kuruluşlar kabul edilemez. Kadın hareketi bu şekilde haberler ve eylemlerle haklarından bir adım geriye atmayacak. Çünkü çok büyük mücadele sonucunda bu aşamaya gelindi. Yetersiz olduğu bu kadar açıkken geri adım atılmasının istenmesi kabul edilemez” dedi.
‘Mücadeleyi arttırmalıyız’
Av. Süren, kadın hareketi olarak 6284 Sayılı Kanun’un yanında, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocukları Koruma Kanunu’nun ısrarla uygulanmasını istediklerini de ifade etti. Süren, “Anayasal haklarımız var. Uluslararası sözleşmelerle kanunların üstünde olduğu kabul edilen ve Meclis’te kabul gören sözleşmelerin takibini yapmamız ve mücadeleyi arttırarak devam etmemiz gerekir. Bu 6284 ile yapılması planlanan yürüyüş sebebiyle 152 kadın örgütü bir açıklama yayınladı ve bu çok doğru bir açıklamaydı. Ben bu açıklama ile kadın hareketinin daha da güçlendiğini düşünüyorum. Kadına yönelik şiddet ve istismar konusunda daha kapsamlı çalışmamız gerekiyor” dedi.
Necla Demir/İstanbul-MA