Çalışan Gazeteciler Günü… DFG Derneği Eşbaşkanı Serdar Altan, Türkiye’de gazetecilik yapmanın “ateşten gömlek giymek” olduğunu söyledi: 2010’dan sonra basına karşı ciddi müdahaleler gelişmeye başladı. Önce kendi medyasını ikame etmeye başladılar, ardından muhaliflere dönük yoğun baskılara başvurdular. Bir yılda 1460 habere erişim engeli oldu. Direnen gazeteciler oldu. Özgür basın emekçileri bunların başında geliyor
Gazetecilerin özlük hakları için verdiği mücadeleyi kazandığı 1961’den bu yana 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. Ancak RTÜK 2021’de 12 yayın kuruluşuna 59 ceza kesti. 4 gazeteye 115 gün ilan ve reklam kesme cezası verildi. 122 yayın yasağı, 1460 habere erişim engeli oldu. 64 internet sitesi erişime kapatıldı.
Ancak Türkiye’de gazeteciler, 10 Ocak’ı bu yıl da baskı, sansür, gözaltı, tutuklama gibi hak ihlalleriyle karşılıyor. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin (DFG) açıkladığı rapora göre, 2021 yılında 55 gazeteci saldırıya uğradı ve bunlardan 2’si yaşamını yitirdi.
Yine bir yıl içerisinde gazetecilerden 61’i gözaltına alındı, 6’sı tutuklandı, 23’ü işkence ve kötü muameleye maruz kaldı, 54’ü hakkında soruşturma açıldı, 47 gazeteciye hapis ve para cezaları verildi ve halen cezaevlerinde 62 gazeteci tutuklu bulunuyor.
1460 erişim engeli
DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, 10 Ocak’ı çalışamaz halde karşılayan gazetecilerin yaşadıkları hak ihlallerini değerlendirdi. 2021 yılının gazeteciler için zorlu bir yıl olduğunu kaydeden Altan, “İktidarlar her zaman basını bir nevi etkisizleştirme çabasına girerler. AKP iktidarı döneminde bu daha bariz bir şekilde görüldü. 2016 yılı sonrasında bunu daha yaşar ve görür olduk” dedi.
Altan, basın-yayın kuruluşları üzerindeki baskılara dikkat çekerek, “Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), 2021’de 12 yayın kuruluşuna 59 ceza verdi. 4 gazeteye 115 gün ilan ve reklam kesme cezası verildi. 122 yayın yasağı söz konusu. İnternet ve dijital medyaya dönük engeller var. Bir yıl içinde bin 460 habere erişim engelli getirildi. Yine 64 internet sitesi erişime kapatılarak yayınları durduruldu” diye kaydetti.
Danıştay kararına rağmen gazetecilerin toplumsal olayları görüntülemesinin engellendiğini belirten Altan şunları söyledi: “Çoğu zaman saldırıya da uğradı, gözaltına da alındı” dedi. Gazetecilerin, iktidarların saklamak istedikleri yolsuzluk ve suçları açığa çıkardığını söyleyen Altan, “O yüzden gazetecileri sevmezler. Türkiye’de bu daha bariz bir şekilde gözlenebiliyor. Özellikle AKP iktidarı ciddi anlamda problemlere imza attı. Özellikle 2010’dan sonra basına karşı ciddi müdahaleler gelişmeye başladı. Önce kendi medyasını ikame etmeye başladılar, ardından muhaliflere dönük yoğun baskılara başvurdular.”
‘Direnen gazeteciler oldu’
2016 yılına gelindiğinde Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) basın yayın organlarının kapatıldığını kaydeden Altan, şöyle devam etti: “Özellikle özgür basın, Kürdistan’da yayın yapan, çalışan, Kürt medyasını tümden kapattılar. Kürt, muhalif, sol ve sosyalist tüm basın yayın organlarını komple kapattılar. Böylelikle kendileri açısından bir yol temizliği yaptılar” dedi.
AKP’nin merkez medyayı denetim altına alması sonrası sanal medyaya da yöneldiğini ifade eden Altan, bunun için kimi yasal düzenlemelerin de yapıldığını anımsattı. Altan, “Mesleğini sürdürmek isteyen gazeteciler çeşitli platformlarda çalışmaya başladı. Ancak çoğu hakkında soruşturma ve davalar açıldı. Kimisi baskılara dayanamayarak sürgün oldu. Böylelikle AKP önce kendi medyasını oluşturdu, sonra kendine muhalif olan sesleri kıstı. Kalanları da soruşturma, dava, cezaevine atarak bir nevi yok etme çabasına girdi. Buna karşı direnen gazeteciler oldu. Özgür basın emekçileri bunların başında geliyor” diye konuştu.
Bu süreçte “örgüt üyeliği” suçlamasının baskılara gerekçe yapıldığını ifade eden Altan, şunları söyledi: “Örgüt üyeliği’ yaftasıyla kriminalize etmeye çalışıyor. Özellikle Kürt gazetecilere açılan soruşturmalar, davalar, tutuklamalar bu çerçevede geliştiriliyor. ‘Sen gazetecisin diye seni alıyorum’ demiyor. Bu neredeyse bütün gazeteciler üzerinde denen bir yol ve yöntem. Kamuoyunu tatmin etmek için kullanılan yöntemlerde başarılı da olabiliyorlar. Ancak bunun böyle olmadığını biliyoruz. Deniz Yücel olayında, Van’da helikopterden atılma olayını haberleştiren Mezopotamya ve Jinnews ajansları muhabirlerine de böyle yapıldı. Şu anda cezaevinde 62 gazeteci var. Davalarına baktığımız zaman hepsi de ‘örgüt üyeliği’nden yargılanıyor. İktidar, mahkemeleri de basına karşı bir sopa olarak kullanıyor. Buradan uluslararası basın meslek örgütlerine bir çağrımız var; Hükümetlerin verilerine güvenmeyin, inanmayın. Onlar zaten ülkelerin gülük gülistanlık olduğunu her fırsatta dile getiriyor.”
‘İyi ki özgür basın kuruluşları var’
“Gazeteciler açısından Erdoğan Türkiye’sinde, AKP Türkiye’sinde yaşamak ateşten gömlek giymektir” diyen Altan, ülkede her türlü zorluk ve baskıya rağmen gazetecilerin direniş içerisinde olduğunu söyledi. Altan, şöyle devam etti: “Ancak bu şekilde yaparak ayakta kalabiliyorsunuz. Yapılan usulsüzlüklere, yolsuzluklara, işkencelere, kötü muamelelere, halka dönük uygulamalara ancak siz de haberlerinizle yanıt olabiliyorsunuz. Bu alanda direnmeden karşı koyamıyorsunuz. Aksi taktirde haber yapamıyorsunuz. Gazeteci için bu ölüm demektir. Ancak iyi ki özgür basın kuruluşları var, iyi ki gazeteciler ve direnenler var.”
DİYARBAKIR