Mustafa Koçak’ın adalet için girdiği ölüm orucunda yaşamını yitirmesini gazetemize değerlendiren ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, ölüm orucundaki İbrahim Gökçek, Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal için duyarlılık çağrısı yaptı
Kırıklar 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde “adil yargılama” talebiyle başladığı açlık grevi eylemini, bir süre sonra ölüm orucuna çeviren Mustafa Koçak, 297. günde yaşamını yitirdi. Hiçbir delil olmadığı halde sadece gizli tanık beyanıyla müebbet hapse mahkum edilen Koçak, uğradığı haksız yargılamayı uzun zaman önce anlatmaya çalışsa da sesini bir türlü sorumlulara duyuramadı. Koçak, sesini duyurabilmenin son çaresi olarak ölüm orucu eylemini seçti. Uzun zamandır kamuoyunun gündeminde olan Mustafa Koçak, herkesin gözleri önünde ölüme terk edildi. Gazetemize konuşan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı avukat Gökmen Yeşil, cezaevinde bulunan tüm tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakkının her zaman her durumda iktidarın sorumluluğunda olduğuna işaret ederek, “Bu bir cinayettir ve bundan iktidar sorumludur” dedi.
Gökmen Yeşil, Koçak’ın korkunç bir adaletsizlikle karşı karşıya olduğuna özellikle vurgu yaparak, “Mustafa, aslında yargının ve on binlerce hüküm giymiş kişinin durumunu anlatıyordu. Mustafa uzaktan yakından hiçbir ilgisinin olmadı bir dosyadan sadece itirafçı gizli tanığın beyanlarına dayanılarak, elde başka tek bir delil olmadan müebbet hapse mahkum edildi” sözleriyle yaşanan hukuksuzluğu belirtti.
‘İftiracı itirafçının getirdiği sonuç’
“Mustafa, yaşamak istedi, sesini duyurabilmek için ölüm orucuna başladı” diyen Yeşil şunları söyledi: “Bir süre derdini anlatmaya çalıştı. Maalesef sadece itirafçı bir tanığın beyanlarıyla bu sonucu yaşadık. Şunun da altını çizmek gerekir ki aynı dosyadan başka bir itirafçı, daha sonradan beyanlarını değiştirerek yalan beyanlarının nasıl polis kurgusuyla oluşturulduğunu söyleyip bunu mahkemeye de bildirdi.” Türkiye’de adil bir mahkeme ya da muhakeme sürecinin işlemediğini söyleyen Yeşil, “Çünkü itirafçı tanık denen iftiracı tanıkların polis, savcı, hakim kurgusundan oluşturulmuş düzmece dosyalarla insanların müebbet hapse ve ölüme mahkum edildiğini görüyoruz. Bu bir tür zamana yayılmış idam uygulamasıdır. Türkiye’de çok ciddi bir adalet sorunudur. Bunu sadece siyasi mahkumlar açısında söylemiyorum. Her dosya tipi açısından hiç kimse ne mağdurlar ne sanıklar ne mahkumlar adil bir yargılama sürecinden geçtiklerine inanmıyor” diye konuştu.
‘Fiilen öldürme söz konusu’
Yeşil, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu sorunun tarafı olan hukukçu akademisyenlerin, baroların, avukatların, adaletten yana hakim ve savcıların alternatif bir adalet mekanizmasına ihtiyaç olduğunu görmesi gerekiyor. Yaşanan adaletsizlikleri kuracakları bir adalet mekanizmasıyla topluma açıklayarak teşhir etmeleri gerekiyor.” Geçtiğimiz haftalarda AKP ve MHP oylarıyla Meclis’ten geçirilen infaz düzenlemesini de hatırlatan Yeşil, “İnfaz düzenlemesi her ne kadar siyasi suçları kapsamasa da kendine bakamayacak durumdaki sağlık sorunu olan kişiler açısından bir tahliye öngörüyor mevcut düzenleme. Mustafa ile ilgili de sağlık raporları vardı, tahliye edilmesi gerekir diye. Buna rağmen tahliye edilmedi. Hem bu somut durum nedeniyle hem de mahpusların yaşam hakkı iktidarın her zaman her durum için sorumluluğu altındadır. Burada fiilen öldürme eyleminden bahsetmemiz gerekir. Bu bir tür cinayet ve sorumlusu da iktidardakiler tabi ki” diye belirtti.
Kararlar siyasi
İç hukukta ve uluslararası alanda söz konusu dava ile ilgili başvurularının olduğunu ve tüm dünyanın Türkiye’de yaşanan adaletsizlikleri zaten gördüğünü söyleyen Yeşil, şöyle devam ediyor: “Ancak yaşanan siyasi süreçte AYM’nin de AİHM’nin de siyasi ilişkilerden bağımsız kararlar vermediğini görüyoruz. Asıl önemsediğimiz şey şu ki; toplumun adalet beklentisine karşılık verecek kurumların, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, baroların bir tepki vermesidir.”
‘Onlar için ses oluşturmalıyız’
Ölüm orucunda olan Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyeleri avukat Ebru Timtik ile avukat Aytaç Ünsal’ın ölüm orucu eylemini sürdürdüklerini hatırlatan Yeşil, “Ölüm orucundakiler ölüm talep etmiyor, onurlu, adil insanca bir yaşam talep ediyor. Bu taleplerini de esasen iktidardakilere değil toplumun duyarlı kesimlerine duyurmaya çalışıyorlar. Eğer toplumun gözü önündeki barolar, hukukçular, hukukçu akademisyenler bir adalet mekanizmasıyla cevap verirlerse belki bir ilerleme kaydedilebilir” diye konuştu. Yeşil son olarak tüm duyarlı kesimlere çağrı yaparak şöyle konuştu: “Mustafa’nın anne ve babası toplumun her kesimine dertlerini anlatmaya çalıştı. Ölüm orucu eyleminin doğru olup olmadığı tartışmasından bağımsız olarak, birileri ölüm orucuna başlamışsa onların her tür baskıdan uzak, taleplerinin bir an önce tartışılması ve doğru bir çözüme kavuşturulması gerekir. Bu çağrı iktidardakilerden ziyade toplumun duyarlı kesimlerinedir. Bizler bu talepler konusunda belki sorunu çözecek nitelikte değil ama onların taleplerini duyduğumuzu, ülkede bir yargı mekanizması olmadığını ve biz onların adil bir şekilde yargılamadığını anlatan güçlü bir ses oluşturabilirsek belki taleplerine de karşılık vermiş olabiliriz. Toplumun tüm duyarlı kesimleri bu konuda harekete geçmelidir.”
HABER MERKEZİ