Hakan Yurdanur
Biyolojik yaşamın sınırlarını çizdiği üçgenin köşeleri üzerinde hareket halindeyiz. Doğuyoruz, büyüyoruz, dünyaya veda ediyoruz. Neoliberal ilerlemeci anlayış sahiplerinin de çizdiği bir üçgen var; kapitalizm (sermaye) doğar, büyür, sonsuza dek hep büyür…
Bu büyüme saplantısı şimdiki zamanda değil, gelecek zamanda her şeyin iyi olacağını anlatır. Neoliberal sistemin tüketim tapınakları olan AVM’lerin hoparlörlerinden her gün şu marş çalar: Sermaye büyüyecek, sonsuza dek var olacaktır!
Büyümenin burjuva iktisat dilindeki adı: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH). Günlük dildeki adıyla: Milli Gelir. Kısaca tanımlarsak, ulusal ekonomide bir yılda üretilen ve tüketilen mal-hizmet toplamının parasal ifadesidir. Özetle GSYH demek, paranın hareketi demektir. Elma doğada tek başına yetişip olgunlaşıp yense GSYH’yi büyütmez. Fakat pazarda satılıp yenirse GSYH’yi büyütür. Çünkü para hareket eder.
Para bu anlatımda masum bir tavır sergiliyor gibi gelebilir. Gerçekte ise neoliberal cinayet ekonomisinin suç aletidir.
Ekonomik büyüme ile refah, adalet, huzur, bölüşüm, doğaya saygı… sağlanmıyor. Tam tersine işsizlik, yoksulluk, açlık, iklim krizleri, doğanın vahşice katli artıyor. Ekonomik büyüme, sermayenin büyümesidir daha fazlası değil. Doğa tahrip edilmeden, iklim değiştirilmeden, hava kirletilmeden, su zehirlenmeden büyüme gerçekleştirilemez.
70 yaşına kadar yaşayan bir insan her yıl 5 cm uzarsa, ömrünün sonunda yaklaşık 3,5 metre civarında olur. Bu imkânsızdır fakat insan ürünü kapitalizmin her yıl % 5 büyümesi zorunludur. Bu trajikomik reçetenin üzerinde de şöyle yazmaktadır: İnsan sonludur fakat ihtiyaçları sonsuzdur.
Bir ekonomi her yıl %5 büyüse bile 15 yıl sonra GSYH’si ikiye katlanır. Bu bile imkânsızlığın resmidir. Türk ekonomisi son 90 yılda 6 kat büyüdü. Sormak gerek; bu kadar yılda hangi ekonomik, sosyal, ekolojik sorun çözüldü?
2020 yılı resmi rakamlarına göre kişi başına düşen yıllık gelir 59 bin TL civarında. Acaba kaç kişi bu kadar parayı bir arada görebiliyor?
GSYH bir fabrikanın ürettiği ürünün değerini dikkate alırken, üretirken neleri tüketip yok ettiğini (doğaya ve çevreye ne kadar zarar verdiğini) hesaba katmaz. Çünkü doğal kaynaklar metalaşmadığı (alınıp satılmadığı dolayısıyla para hareket etmediği) sürece GSYH’ye dahil edilmez.
Ağaca bakıp ormanı göremeyen hesap yönteminde ağaç kesilip kereste olursa değerlidir. Ormanın doğal yaşam için önemi GSYH için önemsizdir.
Kapitalist büyüme doğaya iki yönlü zarar verir.
1- Üretim için doğadan temin edilen kaynaklar yoluyla
2- Bu üretimin sonunda doğaya atılan / salınan atıklar yoluyla.
Bu zararlar sonucu 2050’ye dek buğday, mısır, soya ve pirinçte %10’dan fazla verim düşüşü bekleniyor. Sıcaklığın 1 santigrat derece artması mısırda %9 verim düşüşü meydana getirecektir. Öte yandan okyanusların ısınması sonucu 700 milyondan fazla insanın geçim sıkıntısı yaşayacağı bildiriliyor.
Bugün yaşanan iklim krizleri ve ekolojik yıkımlar bir kazanın ya da sistemin bilinçsizce ürettiği nedenler sonucu gerçekleşmiyor. O nedenle sistem içinde tedavi edilmeleri, onarılmaları imkânsızdır.
Kapitalist sistem yaptıklarını gizleme (artık gizlemese de) yoluna başvurmakta. Kendisini doğanın yerine koyarak, hatta daha önemli hale getirerek bunu sürdürür. Buna göre, iklim krizinin nedeni kapitalizm değildir. Tam tersine kapitalizmi ve uygarlığı yok edecek olan iklim krizidir. İşte böylece gerçekler ters yüz edilir, hakikatin katli yaşanır. Kafalara da şu mistik düşünce kazınmaya çalışılır: Dünyanın sonu tahmin edilebilir fakat kapitalizmin sonu tahmin edilemez.
Bugün sermayenin büyümesinin ekolojik limitlere dayandığı günleri yaşıyoruz. 2020 dünya limit aşımı (insanın doğadan bir yıllık talebinin sağlanabilir miktarı aştığı zaman dilimi) günü 22 Ağustos’tu. Türkiye’ninki ise 26 Haziran. Geçtiğimiz yıl Türkiye dünya ortalamasına göre doğaya 57 gün daha borçluydu.
Kapitalizmde belirleyici olan malların üretimidir. O nedenle tüketme biçimimiz üretme biçimine bağlıdır. GSYH’nin artması uğruna er yada geç ödenmesi gereken “ekolojik borçla” yaşıyoruz.
Ekonomi ile ekoloji arasında büyük uçurumlar bulunmakta. Örneğin; ekolojinin birimi kişi başına düşen hektar (kha) iken, ekonominin birimi dolardır. Ekolojik yaklaşım, kullanım değerli; ekonomik yaklaşım, değişim değerli üretimi ve tüketimi öne çıkarır. Ekolojinin ölçütü ekolojik ayak izi iken, ekonominin ölçütü GSYH’dir.
Neoliberal sistemin yönetemez olduğunun bir göstergesi olarak yeni GSYH hesaplama yöntemleri geliştirilmeye çalışılıyor. Yeşil GSYH, GSYH Mutluluk Endeksi, GSYH Mutlu Gezegen Endeksi vd. Bunlar doğa katliamlarının ve iklim krizlerinin üzerini yeşile boyamaya çalışan son fırça darbeleridir. Yeşil kapitalizm diye bir şey var olamaz.
Doğada tek başına yetişip büyüyen ve çürüyen elma, çürüyerek büyüyen kapitalist sistemden daha değerlidir.