İnanmak başarmanın yarısıdır. Yaşamımızın içinde birçok kez duyarız bu kelimeyi. İnanmak bir eylem olarak tanımlanır. Bunun için en başta iç motivasyona ve kararlı olmaya ihtiyacımız var. Yaşam suda başlamış, ilk canlıların 3 yüz milyon yıl önce okyanustan yeryüzüne geçtiği ve günümüze kadar inançlarıyla gelindiği düşünülür. İnanç, gerçekte kesin olan bir şeyin kanıtlanması için teorik kanıtlar olsun veya olmasın bir kişinin zihninde oluşan duruma verilen isim ve bir eylem biçimidir. İnanmak ve sonuna kadar sonsuz bir inanç ile arzu edilen hedefe gitmek çok muhteşem bir duygu bütünlüğü oluşturur. İnanç kaybolduğunda, insanın yaşam duygusu da kaybolur. İnsan yaşamının her alanında bu eyleme ihtiyaç duyar. Her insanda farklılıklar gösteren inanç, evren ile kişi arasında bir enerjiye dönüşür.
Öncelikle kendimize inanmalıyız ve kim olduğumuzun, ne yaptığımızın farkına varmalıyız. Her şeye rağmen küçük bir kıvılcımı yakmayı başarabilecek, umudu olacak, tüm zorluklara rağmen düştüğü yerden kalkmayı bilecek, başarısız olduğu zamanlarda bile başarılı olduğu günlerin empatisini yaparak yeniden taşları üst üste koymayı düşünecek ve ne olursa olsun daha iyi olacak diyerek yola koyulacak insan kendine inanan insandır. İnsan isterse, inanırsa başaramayacağı hiçbir şey yok. Bu bilince varıldığında sonuç alması kaçınılmaz olacak. Değişim kendimize inanmaktan, yüzleşmekten, tanımaktan başlar. Korkmadan istemek, düşsen de kalkmayı bilmek gerekir. Çünkü en büyük yolculuklar küçük bir adımla başlar.
Sadece sözel olarak yapabilirim demek de yeterli olmayacaktır. Her anımızı o inanca endekslemeliyiz. “Ben bunu başarabilirim, inanıyorum, yapabilirim.” İnanmak, bu kadar ince biz çizgi gibi önemlidir hayatımızda.
Ne kadar zor olursa olsun, hedef ne kadar ulaşılmaz gözükürse gözüksün inancımızı sorgulamasına izin vermemeliyiz. Başarı her zaman kazanarak elde edilmez. Hedefe doğru tırmanmak gerekiyor. Zorluklar inancımızı kırmamalı ve bizi durdurmasına izin vermemeliyiz.
İşte inanç ve inanmak gücü tüm hayatımızı en önemli oranda şekillendiren kavramlardandır. İnanırsak mutlaka er ya da geç başarabiliriz. Entelektüel zeka dediğimiz IQ son derece gerekli ve yararlıdır. EQ dediğimiz duygusal zekâ da bir o kadar önemlidir.
İç sesimizin her dediğini yapamayız ama o sesi dinleyip akıl süzgecimizden geçirerek faydalı mı, zararlı mı olduğuna karar verip, zararlı olanları formatlayıp değiştirebiliriz. İçe yolculuk işitilmeyenleri işitmek, görünmeyenleri görmek, bilinmeyenleri bilmektir, perdenin arkasındakileri işitmek, görmek, bilmek içindir ve bunu başarmak ise en zorudur.
Kendine inanmak deli veya cahil cesareti değil, tam tersine büyük bir farkındalıkla gerçekleri gözleyebilmek, kendini geliştirmek, varsa eksiklerini giderebilmek yani yaşama her zaman daha dinamik olmayı sağlar. Bu durum canlılık ve pozitivizmi ortaya çıkarır.
İnançlar aynı zamanda insanların kültürel evriminin bir sonucu olarak ortaya çıkan düşünce sistemleridir. Ekim 2005’te, sadece Avusturalya’da görev yapan 70 bin bilim insanı, inançlara bağlı olarak geliştirilen yaradılışçılar ve akıllı tasarım gibi düşüncelerin bilimsel olmadığını ve kesinlikle bilim olarak öğretilmemesinin gerektiğini savunduklarını söyledikleri bir metne imza atmışlardır.
Gülcan Dereli