Türkiye tarihinin en derin kriz sürecini yaşıyor. Krizin süreklileşmiş, çok boyutlu ve geniş kapsamlı olmasının yegâne nedeni bugünkü iktidar ve onun arkasındaki ceberut zihniyettir. Küresel kriz dinamiklerinden bu denli büyük farklılıkların ortaya çıkmasının nedeni de iktidarın ısrarla sürdürmeye çalıştığı akıldışı politikalar ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen bu uydurma sistemdir. Uydurma sistemi toplumun başına musallat etme nedenleri de aslında yüzyıllık akıldışı siyaset anlayışına uygun kılıf yaratma çabasıdır. Bu anlayışın yarattığı büyük kriz döngüsü ülkeyi çöküşe sürüklerken diğer taraftan önemli dönüşüm olanaklarını da açığa çıkarmaktadır.
İktidar karşıtı güçlerin ve topyekûn siyasi muhalefetin iktidarı analiz etmesi ve anlaması ne kadar önemliyse bu faşist iktidarı yıkabilecek çözümleri üretmek de başlıca görevi olmak zorunda. Faşizme karşı mücadele ve onu yıkabilecek siyasi hamleleri hayata geçirme çabası her şeyden önce bugünün iktidar algoritmasını iyi anlamaktan geçiyor. Unutmayalım içinden geçtiğimiz süreç burjuva liberal bir konjonktür değildir ve bu anlayışa kilitlenip seçim odaklı stratejilerle yol almak da mümkün olamaz. Başka bir süreç için başka çözümlere ihtiyacımız var…
Bugün muhalefetin çok geniş bir kesimi iktidarın, sistemin oyun planı içine maalesef sıkışmış durumda. Yapısal krizlerin çözümüne engel olan bu plan adeta yapısal sorunların çözümsüzlüğü üzerinden kendisini var ederken, muhalefetin de çözüm adına hareket etmek yerine oyun kurucunun stratejisini yeniden ürettiği görülmektedir. Böyle bir stratejik yanılgı sisteme alternatif üretmek yerine sistemin yeni bekçiliği için bir yarışı karşımıza çıkarıyor.
Seçim süreci tüm yakıcılığıyla etrafımızı sardığı bir dönemde seçimleri yeni bir sistem ve dönüşüm aracına çevirmek mümkün. Salt aday yarışı hesaplarının ötesine acilen geçmek zorundayız. Bugün altılı masanın bir aday yarışına tutuşması Türkiye halklarının umudunu törpülerken, böyle bir anlayışla belirlenecek olan adayın faşizme karşı mücadele ve yeni bir kurucu dönem için umut olma olasılığı söz konusu olabilir mi? Hiç sanmıyorum.
Nasıl bir cumhurbaşkanı, nasıl bir parlamento, nasıl bir geçiş programı sorularının yanıtını bir arada düşünmek, faşizme karşı mücadele ve dönüşüme inanan bir akıl içinden çözüm üretmek zorundayız. Büyük bir dönüşüme yol açabilecek tarihi bir eşikte durduğumuzun farkındalığıyla hareket etmek muhalif siyasetin en önemli sorumluluğudur. Bu sorumluluktan kaçmak, tüm politik tartışmaları seçim hesaplarına sıkıştırmak seçimleri plebisite çevirme peşinde olan iktidarın ekmeğine yağ sürmektir.
Faşizm bugün Kürt düşmanlığından, bu eksende geliştirdiği ayrımcılıktan besleniyor. Bunu savaş politikalarıyla sürdürürken, polis devleti uygulamalarıyla da baskıyı toplumun tüm kesimlerine yayabiliyor. Hukuk dışılığını zaten tecrit ve kayyum sistemiyle adeta olağanlaştırmış olan bugünkü zihniyet ekonomik talanını da bu yöntemlerle gizleyebiliyor. Sahne bu denli belirgin bir hal almışken ve bu sahneyi ayakta tutan tüm iktidar yöntemleri bu kadar açık bir oyun haline gelmişken faşizme karşı mücadele nasıl olmalı, ne yapmalı sorusuna yanıt üretememenin hiçbir haklı nedeni olamaz.
Bugün tüm muhalefetin hukuk, adalet ve demokrasi zemininde bütünlüklü bir söylem ve mücadele hattı örebilmesi için bu sahneyi doğru kodlaması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Tecride, siyasi tutsaklığa, kayyumlara, savaşa istisnasız karşı çıkan, sömürü ve sömürge düzenine karşı bir politik programı dert edinen, yerel demokrasi öncelikli bir demokrasi perspektifini savunan bir başlangıcı önümüze koyma zorunluluğu yaşadığımız her vakada kendisini hissettiriyor.
Bütün yaşadığımız gelişmelerin bütünsel nedenselliğini ıskalayarak her vakaya münferit bir vaka anlayışıyla yaklaşmak büyük dönüşüm yerine bizi büyük yanılgılara sürükler. Kadıköy’deki saldırı Roboski’de başladı, Taksim’deki bomba aslında Diyarbakır’ın devamıydı. Bu böyle sürüp gitsin isteyen bir anlayışla karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım. Buna dur demek için büyük bir dönüşüm iradesine sahip olmak zorundayız. Kısır hesaplarla hareket eden muhalefete bir yol gösterici gerekiyor. O da kuşkusuz ısrarla üçüncü yolu gösteren, bu yolda karalı yürüyüşünden taviz vermeyen, paradigmasının gücüyle mücadelesini büyüten HDP’dir. Ya büyük dönüşüm için HDP ile yol alacaksınız ya da bu kısır tartışmalarınız içinde siz de iktidarla beraber çürüyüp gideceksiniz…