Pek çok olumsuzluğa, yolsuzluğa, çürümeye neredeyse alışan ülke yaşanan bu büyük felakete alışabilecek mi? Seçim sürecine girilmişken en sık konuşulan konu bilindiği gibi bu seçimlerin “normal” bir ortamda olup olmayacağı üzerineydi. Yakın zamana kadar Suriye’ye bir kara harekatı tartışılıyordu. Sonra Şam, Ankara, Moskova yakınlaşması gündeme oturmuştu. Tarih yaklaştıkça HDP’nin kapatılmasının işaretleri artmaya başlamıştı. Saray her ne pahasına olursa olsun iktidarını koruma amacında olduğu için seçim süreci hemen herkesin kafasında bir mayın tarlasına dönüşmüştü.
Beklenmedik bir felaket tüm tabloyu altüst etti. On binlerce canın yitirildiği bir büyük deprem yaşandı. Ve gerçekten seçim süreci olağanüstü bir yola girdi. Ertelenmesi dahil çeşitli olasılıklar ortaya çıktı.
Büyük felaket neleri göze batırdı? Aslında ortada hiçbir sürpriz yok. Düzenin yaşadığı çürümenin çok dehşetli bir biçimde ortaya serilmesidir yeni olan… İki gerçeklik büyük acılarla birlikte tüm ülkeye hatta dünyaya ilan edildi.
İlki, çok öğünülen rant ekonomisinin derinliklerinde nasıl bir rezilliğin biriktiği depremle en etkileyici bir biçimde ortalığa serildi. Ne yollar, ne köprüler, bu korkunç tabloyu artık örtemez. Tüm Avrupa ülkelerindeki müteahhit sayısından daha fazlasına sahip olan ve tüm bunların son 20 yılda yerden mantar biter gibi bittiği bu ülkede, yüzlerce defa değiştirilen inşaat ve ihale yasalarıyla aslında bugünkü felaket hazırlanıyordu. Rant ekonomisi yolsuzluğu, rüşveti köpürttü; en kısa yoldan köşeyi dönme yolu olarak bir salgın hastalık gibi hızla yayıldı. Ekonomiye ve sosyal yaşama yayılan bu zehrin beklenmedik bir bedeli oldu.
İkinci olarak, Erdoğan’ın ülkeyi “uçuracağını” iddia ettiği “Türk usulü” başkanlık sisteminin çöküşü yaşandı. Saray sistemi ancak felaketin üçüncü gününde, o da çok sınırlı olarak sahaya ulaşabilmiştir. Her şeyi kendi elinde toplamaya çalışan kör bir ideolojik zeminle inmeli sistem, kendi dışındaki herkesi düşman olarak gördüğü için tüm inisiyatiflerin yolunu tıkayarak, aslında kendini atalete mahkûm etmiştir. Kendi dışındaki bir inisiyatifte ölümünü görecek ölçüde kavrayışı sınırlı ve aynı zamanda korkak olan bu sistem, her şeyi kuşattıkça geleceğini garanti altında sanırken, düzeni felç edebilecek iç gerilimleri biriktiriyordu. Başkanlık sistemi yarattığı büyük bir ataletle enkazın altında kaldı.
Sistemin temel ayakları çökünce bunun siyasi sonuçlarının yaşanması da kaçınılmazdır. Bu felaketin ortaya çıkardığı en önemli gerçek Saray’ın ardında bir “milli birlik” yaratamamış olmasıdır. Bugüne kadar üstü örtülen bütün günahlar felaketin büyüklüğü ile ortalığa saçılmıştır. Sarayın çizdiği siyasal çerçevede siyaset yapmaktan kendi büyüme imkanlarını sürekli sınırlamış olan ana muhalefetin, Saray’la “hizalanmayacağını” ilan etmesi önemlidir. Kılıçdaroğlu’nun deprem bölgesinden yaptığı açıklama siyasi fay hatlarında da bir kırılma olduğunun işareti sayılabilir. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun deprem bölgesinde Pervin Buldan’la aynı karede görünmesi de önemlidir. Halklar arasına on yıllardır örülen o lanetli duvar umalım yaşanan felaketle artık yıkılmış olsun.
Yaşanan “doğal felaketin” siyasetle sıkı bağları olduğunu görmemek mümkün değildir. Milyarları taşa toprağa bilinçli olarak gömenler aslında hazırladıkları bir felaketin altında kaldılar. Bunun “kader planı” olduğuna bundan sonra kaç kişiyi inandırabilirler? Büyük önyargılar ve alışkanlıklar elbette birden yıkılmaz. Ancak ülkede öyle gelişmeler yaşanıyor ki, yıkılmaz denen şeyler de büyük darbeler alıyor.
Cumhur İttifakı bundan sonra yapılan her şeyi kendi hanesine yazmanın yollarını arayacak, olağanüstü hal ilanını kullanarak enkazın altında kalan itibarını kurtarmaya çalışacaktır. O cephede bir değişim beklemek siyasi saflık olur. Hatta felaketin büyüklüğü altında bocalarken daha da pervasızlaşması kaçınılmazdır.
Deprem siyasi fay hatlarında da kırılmalar yarattı. Ancak kırılmaların derinliğini ölçmek için henüz erken.
Öte yandan büyük felaketle ortaya yaygın bir dayanışma çıktı. Belki Saray’ın kötülükleriyle henüz baş edebilecek ölçüde güçlü değildir. Ancak yaşananlardan daha iyi bir geleceğin inşası için itici bir güç ortaya çıkabilir.