Geçtiğimiz günlerde Türk istihbaratı için çalıştığı şüphesiyle takipte olan bir kişinin Kuzey ve Doğu Suriye güvenlik güçleri tarafından yakalandığı ve bu kişinin üstünden MİT bölge sorumlularının sahada kendileri için çalışanlara gönderdiği bir talimatın çıktığı belirtildi.
Talimatta, Til Rifat ve Kobanê kent ve köy çevrelerinde tespit ve teyit edilen cephane depolarının koordinatların gönderilmesi ile tüm tünel giriş ve çıkış kapılarının, ağır silahların, bölgedeki yönetim ve sorumluların toplandığı yerlerin acilen tespit edilmesi isteniyor. Bu bilgilerin en kısa sürede toplanması ve bilgilerin doğruluğunun tam olması gerektiği, vurulacak yerlerin boş veya yanlış bilgi olmamasına çok dikkat edilmesi gerektiği önemle vurgulanıyor. Bu kişinin üzerinde çıkan talimata bakıldığında esas hedef olarak Til Rifat ve Kobanê’nin seçildiği netleşmiş oluyor.
Bu gelişme ile bağlantılı olarak Kuzey ve Doğu Suriye’ye düzenlenen kapsamlı hava harekâtından iki gün önce yani 17 Kasım 2022 tarihinde MİT ve kimi subayların Serêkanî ve Girêsipî’de çeteler ile bir toplantı düzenlediği ortaya çıktı. Yapılan toplantıda hava harekâtına izin verildiği ancak kara harekâtı için uluslararası güçlerin kararının beklendiği ifade edilmiş. Toplantıda operasyona katılacak kişilere Efrîn, Serêkanî ve Girêsipî işgali öncesi yapılan sözleşmelere benzer bir sözleşme okunduktan sonra imzalanması istenmiş.
Sözleşmeye göre, “Çatışmalarda ölen ve yaralanacak kişilerin hiçbir şekilde ailelerine bildirilmeyecek, dışarı veya hiçbir basında bilgiler paylaşılmayacak, gerek görüldüğü halinde ailelere parasal yardımda bulunulacağı” vb. ifadeler madde madde sıralanmış. Daha sonra tüm çete grupların ortak bir basın açıklaması yapması, uluslararası güçlere kara operasyonuna izin verilmesi çağrısında bulunulması istenmiş.
Bu açıdan bile bakıldığında Taksim patlamasının masa başında kurgulandığı, medyanın buna göre özel ve psikolojik harbe başladığı ve ilk fırsatta karadan bir işgalin gerçekleştirilmek istendiği, havadan ve karadan vurulacak hedeflerin en ince ayrıntısına kadar hesaplandığı anlaşılıyor.
Türk devletinin karadan yapmak istediği yeni işgal saldırısının PKK’nin 42. kuruluş yıl dönümü olan 27 Kasım’da gerçekleştireceğine dönük söylentiler birkaç gün boyunca sürekli dolaşımda tutuldu. Şimdi de NATO toplantısından sonra yapılacağına dair çukur medyasınca propagandalar yapılıyor. AKP/MHP faşist ittifakının manidar tarih takıntılarına sahip oldukları biliniyor. 2023, 2053, 2071 gibi.
Kara propagandaları bir kenara bırakacak olursak, varlık ve yokluk mücadelesi veren Kürtler, bugün ya da yarın, öyle ya da böyle bu büyük savaşın kaçınılmaz olduğunun farkında ve tüm hazırlıklarını büyük direnişe göre yapıyor. Günümüz dünyasında AKP/MHP faşizminin genlerinde Kürt düşmanlığı olduğunu, savaştan ve kandan beslendiklerini 7’den 70’e bilmeyen kaldı mı? Barış, demokrasi, eşitlik ve özgürlük gibi kavramlarını kullanmak bile bölücülük ve vatan hainliği ile eş anlamlı hale geldi onlar için. Kürt deyince hemen silahını çeken insanlar var memlekette.
Kürtler her ne kadar sorunların çözümü için müzakere çağrıları yapsa da bu büyük savaş kaçınılmaz. Çünkü barışa iki taraf, savaşa ise bir taraf karar veriyor. AKP/MHP devleti tarafından bu savaşın taşları çoktan döşendi bile. Serêkanî ve Girêsipî işgalinin ardından Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kürtler SDG, YPG ve YPJ öncülüğünde kendilerini önceki savaşları kat be kat aşacak olan büyük bir savaşa göre hazırladıklarını belirtiyorlar. Efrin, Serêkanî ve Girêsipî’de olduğu gibi geri çekilmeyeceklerini her fırsatta dile getiriyorlar. 19 Kasım’dan bu yana yapılan saldırılara bakıldığında Kürtlerin bu savaşa hem sivil hem de askeri olarak hazır olduklarını görmek mümkün.
9 gündür havadan ve karadan yapılan saldırılarda sivil yaşam alanlarının yanı sıra askeri komuta ve koordinasyon merkezleri hedef alındı. Bu saldırılarda Türk devletinin beklemediği iki şey oldu. Birincisi, SDG tahmin ettikleri gibi büyük kayıplar vermedi ve saldırılar şok etkisi yaratmadı. Bu bile savaşa ne kadar hazır olduklarının somut göstergesi. İkincisi ise Türk devleti tarafından bölgeye yapılan en kapsamlı ve geniş saldırı özelliği taşımasına rağmen Kuzey ve Doğu Suriye halkları geri adım atmadı ve büyük direndi. Bölgeyi insansızlaştırma politikalarına rağmen yerinden yurdundan ayrılmadı.
AKP/MHP faşist ittifakı bölgede yaşayanların hemen göç edeceğinden ve halkın SDG ile bağlantısını keseceklerinden çok emindi. Böylelikle karadan bir harekatın altyapısı oluşmuş olacaktı. Halkın köyünden ve şehrinden sürüldükten sonra buraları ele geçirmeyle beraber Erdoğan için seçimde çok önemli bir propaganda malzemesine dönüştürülebilecek Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’ni yıkma planı daha ilk günlerinde halkın direnişine çarptı.
Suriye Demokratik Güçleri ve Kuzey ve Doğu Suriye halkının daha önce yaşanan saldırılardan ders çıkardığı ve edindiği tecrübelerle mevzilerini güçlendirdikleri görünüyor. Yoğun hava, tank, top saldırılarıyla başlayan bu ağır harekâtla, askeri hedeflerden çok köyler, mahalleler, hastane, okul, buğday siloları, elektrik santralleri, sağlık ocakları, sonrasında ise halkın yaşam ihtiyaçları olan gaz, petrol ve mazot toplama/dağıtma merkezlerini kesintisiz bir biçimde hedef alınmasına rağmen halk sokaklarda, alanlarda, evlerinde, dükkanlarında ve mevzilerinde bekliyor.
AKP/MHP faşizmi tükenmiş durumda. Seçim yaklaştıkça her zamankinden daha fazla bir zafere ihtiyaç duyuyorlar. Öte yandan Erdoğan, cumhuriyetin 100. yılında Kürtlerin direnişini bitirmek istiyor. Elli yıldır Kürtleri hiçbir iktidar yenemedi, ben yendim, diyebilmek için her yolu deniyor. Kobanê mevcut haliyle bir kılçık gibi faşist ittifakın boğazına takılmış durumda. Çünkü Kobanê soysuz DAİŞ çetelerine karşı direndi, ayakta kaldı, düşmedi.
Kürtlerin DAİŞ’e karşı Kobanê’de sergilediği destansı mücadele yalnız Kobanê ve Kürtlerle sınırlı kalmadı. İnsanlığın kaderi burada yaşananların sonuçlarıyla şekillendi. Bir bütün olarak dünya ve insanlık tarihi göz önüne alındığında, verilen bedeller ve sergilenen unutulmaz kahramanlıklarıyla Kobanê’de Kürtler insanlık tarihine damgasını vurdu.
Bugün dünyada insanlar güven içinde yaşıyorsa bunu Kürtlere borçludur. İşte bugün hepinizin ama hepinizin borçlu olduğu o Kürtler Kobanê başta olmak üzere birçok yerde saldırı altında ve Büyük Direnişe hazırlanıyor. Güvenliğini ve onurunu Kürtlere borçlu olan herkes için zaman sosyal medyada dayanışma mesajları yayınlama değil, bizzat Kürtlerin yanında durma zamanıdır.