Bugün aydınlanmış olan insanların büyük çoğunluğuna kapitalizmin, insanlığı ve doğayı parazit gibi sömürdüğünü söylediğimizde bu konuda hiç kimse kanıtın ne diye sormaz. Çünkü herkes yaşadıklarından öğreniyor ve kötülüğün kaynağını artık çok net görebiliyor. Kapitalizmin tek başarı kıstası ne kadar ürettikleri ve bu üretilenlerinden ne kazandıklarıdır. Bu üretim sürecini sürdürebilmek ve büyütebilmek içinse insan ve doğayı sömürüye tabi tutmak kazançlarının ya da birikimlerinin en temel kaynağıyken doğa ise hammadde deposu.
Kapitalizmin attığı her adımda ormanlar katlediliyor, sular kirletilip tüketiliyor, soluduğumuz hava zehirleniyor, toprakların niteliği değişirken aynı zamanda işgal edilip kirletililiyor, ortaya çıkan sanayi atıkları yaşamı zehirlerken doğa bir kanalizasyon gibi kullanılıyor ve bu sürecin tamamında ekosistem zarar görüp, değişime uğratılıp, katledilirken halklar ise büyük bir zulüm altında yaşamaya mahkum ediliyor.
Bu durumu sürdürebilmek içinse zor aygıtlarına ihtiyaç duyuyor. Bu zor aygıtı ise elbette devletten başkaca bir şey değil. Devletin istisnasız her kurumu kapitalizmin ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiştir. Muhtarlıktan-cumhurbaşkanlığına, bekçiden-genel kurmaya kadar tüm kurumun varlık nedeni kapitalizmin sürüdürülmesi ve sermaye tahakkümünü sağlamaktan ibarettir. Bursa Yenişehir’de Kirazlıyayla Köylü’leri doğal yaşamı, meralarını, tarım arazilerini bir şirkete karşı koruma mücadelesinde karşısında zor aygıtı olan devleti bulmuşlardır.
Devlet, Kirazlıyayla Köyü’nü Lübnanlı bir maden şirketine vermiştir ve bu kararı uygulamak; devletin kolluk güçlerinin, adliyesinin, kaymakamının, valilisinin ve diğer unsurlarının asli görevidir. Yaşam alanlarını savunan köylüler saldıya uğrar ve 9 kişi gözaltına alınır. Bu gözaltı sonrası 4 erkek salınırken 5 kadın ise denetimli serbestlik uygulaması ile mücadeleden koparılması amaçlanmıştır. Bugüne dek ekoloji mücadelesi yürütülen ve başarı elde edilen tüm mücadelelerin liderleri ve sürükleyenleri her zaman kadınlar olmuştur. Burada mücadeleyi kırmak amacıyla adliye üstüne düşeni yapıp kadınların mücadeleden uzak durmalarını sağlamaya çalışmaktadır.
Bu uygulamanın bir tık ötesi tutuklanmak ve ‘vatana ihanet’ten yargılanmalarıdır. Vatan sanki iktidarın ya da devletin tapulu malıdır ve bu malı istediği gibi kullanma hakkına sahip olduklarını biz yurttaşlara kabul ettirmek isterler. Üzerinde yaşayan insanları bir kiracı, diğer canlıları da ‘mal’ yani ‘meta’ olarak gören devlet aygıtı buna uygun bir davranış göstererek aldıkları kararlara karşı çıkanların tamamına ise ‘vatan haini’ yaftası yapıştırabilir ve bundan imtina etmez. Kirazlıyayla Köyü’nde yaşayan insanlara devletin önerisi sesini kıs ve evine dön, kaderine razı ol önermesidir. Peki bunu yapan köylü, yüzlerce veya binlerce yıldır atalarının yaşadığı bölgeyi Lübnanlı bir şirketin çıkarına terk ettiği koşulda, yurduna hainlik etmiş olmaz mı?
Nazım Hikmet’in ‘Vatan haini’ şiiri anımsanmalıdır; “Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, ben vatan hainiyim…” Nazım ne güzel anlatmış değil mi? Sermaye çıkarını savunan ve bu amaçla halka her türlü baskıyı ve zulmü yapabilen bir devlet aygıtı! Ve karşısında yaşam alanını savunmaya çalışan köylünün mücadelesi! Peki biz bu durumda yaşananların hangi noktasında yer alacağız; devletin mi yoksa köylünün mü?
Bursa’da bunlar olurken Diyarbakır’da bir başka zulmü izledik. Silvan’ın Üçdirek Köyüne baskın yapılıp köylüler işkenceden geçirilirken çevrede otlayan ineklerin helikopterlerden taranarak katledilmelerine görseller üzerinden şahit olduk. Bu nasıl bir kötülük? Bu kötülüğe yakışır bir sıfat bulmak gerçekten çok güç. Köylüleri ‘terör örgütüne’ yataklık ediyorlar diye işkenceden geçirilmesini ben anlamam ve onaylamam, ama bu zulme destek verecek, onaylayacak binlerce insan maalesef bu ülkede yaşıyor. Ancak, ineklerden ne istedin diye soranların içinde azımsanmayacak sayıda devlet yanında tutum alanlar da var. Ne istediniz köylüden, hangi nedenle katlettiniz inekleri, nasıl bir düşmanlık, nasıl bir nefret bu?
Kirazlıyayla köylüleri ile Üçdirek köylülerine yönelik ortaya konan tutumu temelde bir birinden ayırmak zor. Her ikisi de halkın üzerinde bir tahakküm kurma girişimi. Ancak, bu köyleri çok önemli bir noktada ayırmak gerekiyor, çünkü Üçdirek köylüleri Kürt ve inekler de Kürtlerin inekleri….