Onur Yaser Can, 2010 yılında İstanbul Harbiye’de esrar satın aldığı iddiasıyla Narkotik Şube ekipleri tarafından gözaltına alındı. 28 yaşındaki genç adam, nöbetçi savcının, “İfadesini alıp bırakın” talimatına rağmen tutanaklarda eksiklik olduğu gerekçesiyle iki gün sonra yeniden ifadeye çağrıldı. Karakolda kötü muameleye maruz kaldığını yakın çevresine anlatan Onur, üçüncü kez ifade vermek için çağrıldığı bir Haziran günü canına kıydı. Annesi Hatice Can, oğlunun intiharının ardından kot pantolonun arka cebinde bir not buldu:
“Çırılçıplak soyulup, yere çöktürülüp öksürtüldükten sonra ulaştığım no’yu ve ismi verdim. Korkuyordum.”
Oğlunun üçüncü ölüm yıldönümünde gazetelere ilan veren anne Can, adalet mücadelesine destek beklediği kamuoyuna sesleniyordu:
“Ey oğul, maviş oğul, bir güzel mimar, ‘İşkenceye sıfır tolerans’ ilkesini benimsediğini iddia eden bir iktidar zamanında ‘halk için emniyet, adalet için hizmet’ sloganını kullanan emniyet teşkilatının kimi görevlileri tarafından sana yapılan zulmü bir kez daha yaşamamak için, hayatının baharında daha 28 yaşında bir fidanken, insanlık onuru adına canını vereli üç yıl oldu.”
Gazete ilanını, “Rahat uyu oğul” sözleriyle bitiren Hatice teyze, oğlunun acısına dayanamadı ve 2014 yılının Mart ayında Ankara’daki evlerinin balkonundan atlayarak yaşamına son verdi.
Hatice Can, son güne kadar adalet mücadelesinden vazgeçmemişti. Can ailesi, Narkotik Şube hakkında “işkence, görevi kötüye kullanma ve cinsel saldırı” suçlamalarıyla şikâyetçi oldu ancak dört polis memuru hakkında takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik kararını veren savcı, Muammer Akkaş idi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra “FETÖ” suçlamasıyla meslekten ihraç edilen Akkaş, şu an firari…
Yine darbe girişimi sonrası düzenlenen operasyonlarda “FETÖ” üyeliği iddiasıyla gözaltına alınan polis memurlarından biri, Hakan Aydın’dı. Aydın, Onur Yaser Can’a işkence yaptığı iddia edilen ekibin başındaki isim olarak biliniyor. Can ailesi, Urfa’da görülen davaya Hakan Aydın’ın başında bulunduğu ekip tarafından Onur Yaser Can’a sorgu sırasında işkence, kötü muamele ve cinsel taciz uyguladığını belirterek müdahillik talebinde bulundu ve bu talepleri kabul edildi. Hakan Aydın, Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 4 Mayıs’ta görülen duruşmada “FETÖ üyeliğinden” hapis cezası aldı. İşkence suçu ise bir kez daha cezasız kaldı.
Can ailesinin avukatı Çiğdem Şat’tan aldığım bilgiye göre, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, işkenceye takipsizlik veren savcı Muammer Akkaş için müfettiş görevlendirmiş ve İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nden işkenceden takipsizliğe konu olan evrakların gönderilmesini talep etmiş. Diğer yandan, ailenin Akkaş’ın verdiği takipsizlik kararının ardından 2014 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdığı dosyadan beklediği bir karar var. Yani hukuki sürecin bitmediğini söylemek yanlış olmaz.
Can ailesinin adalet mücadelesi, işkencenin cezalandırıldığını görmeden sona ermeyecek. İki güzel canı aramızdan koparan bu suç silsilesine hak ettiği cezanın verilmesi ne Onur’u ne de Hatice teyzeyi geri getirecek ve fakat işkencenin cezasız kalması, başta geride kalan ailesi olmak üzere, kamu vicdanında kabul edilebilecek bir durum değil. Dolayısıyla, baba Mevlüt Can ve kardeş Ezgi Can’ın Hakan Aydın’a verilen cezadan sonra yaptıkları açıklama unutulmamalı: “İşkence suçundan da işkenceci diğer polislerle birlikte mahkum ettirene kadar adalet mücadelemiz sürecek.”