Gazetecilik bir tür modern vakanüvislik gibidir… Tarih yazmaya denk düşmese de tarihe not düşmeyi içerir. Olağanüstü bir döneme şahitlik yapmanın sorumluluğunu duymak, haber ve kamu yararı arasında organik ilişkiyi koparmadan mesleğini icra eden gazetecilere hastır. Mehveş Evin böyle bir gazetecidir. Ve tarihe önemli notlar düşüyor.
Bazı yayıncıların korkularına yenik düştüğü gerçeğine rağmen yılmıyor, AKP’li yılları analiz etmeye hizmet eden bir dönem anlatısını kaleme alıyor. Karakarga Yayınları’ndan çıkan “A’dan Z’ye Buraya Nasıl Geldik” kitabında dediği gibi; “… Darbe girişimi sonrasında yazdıklarımın yarısından fazlasını attım. O günlerde el sıkıştığım yayınevi, OHAL sebebiyle gazetecilerin sakıncalığı olabilecek kitaplarını basmaktan vazgeçti.”
Yaratıcı bir kurgusu var kitabın… “A’dan Z’ye “ alfabenin harfleri ile başlayan kavram ve isimler köprü olarak kullanılıyor, Türkiye’deki rejim değişikliğinin taşlarını döşeyen yıllar, olaylar, değişimler gazeteciliğin başvurduğu yol ve yöntemlerle aktarılıyor. Hafıza tazeleniyor. Mesleki birikim ile olgular arasındaki bağlar yorumlanıyor. Mehveş Evin’in alfabesinde “Ağaç, Baba, Cami – Cemevi, Çöl, Darbe, Emek, Fıtrat, Gavur, Hasankeyf, Ilımlı İslam, İstismar, Jiyan, Kutu, Lüfer, Misafir, Nesil, Olağanüstü, Özgür, Pazar, Rakı, Sur, Şems, Tüp, Ucube, Ümit, Vicdan, Yasaklı Harf (W) , Yol ve Zeki” kavram ve isimler yer alıyor. Gazeteci Evin’in alfabesi olduğu için bütün bu isim ve kavramlar bir çağrışıma denk düşüyor. Çağrışım bazen, o olayın en karakteristik sözü – örneğin; Soma Katliamı’na yol açan şeyin ne olduğunu en iyi anlatan “Fıtrat” sözü- bazen de çağrışıma ihtiyaç duyulmayacak kadar kendisi olan bir kelime – örneğin; “Olağanüstü”- olabiliyor.
Kitapta en dikkatimi çeken şey, Türkçe alfabede yer almayan ancak Mehveş Evin’in alfabesinde yer verdiği, Türkiye’nin yasaklı siyasal ve toplumsal hayatının ironik harfi “W”nin bölüm başlığı olan “Yasaklı Kelime” de anlatılanlar… Evin kitabın o bölümünde şöyle yazıyor; “… Cumhuriyet kurulduktan beş yıl sonra,1928 yılında harf devrimi yapılmış, alfabede Latin harfleri temel alınmıştı. Peki, neden Batı’nın bizi, bizim Batı’yı anlayacağımız bir alfabeye geçerken bazı harfler pas geçilmişti?
Henüz bunu sorgulayacak yaşta değildim. Ama bazen kafam fena halde karışıyordu. Mesela tuvalet kapılarında koca harflerle ‘WC’ yazıyor, Türkçe okunuşuyla ‘vee-cee nerde?’ diye soracak olduğunuzda pek az insan anlıyordu. … W, Q ve X’in alfabedeki yokluğunun ötesinde, kullanımının yasak olduğunu, hatta bir suç unsuru teşkil ettiğini, ancak yıllar sonra, gazeteciliğe başladığımda öğrendim.
…1990’lardan itibaren küresel piyasaya eklenen Türkiye’de, şehirciliğin, modernitenin, popülerliğin göstergelerinden biri, mekânlara İngilizce adlar vermek olmuştu. …Böylece WC’yle Türkçeye sızan ‘hain W, Miss World’ler, Magic World’ler, waffle’lar, LC Waikiki, Microsoft Word ve nihayet ‘www’ ile hayatın ayrılmaz bir parçası haline geliverdi… Ama Kürtçe ‘W’, zinhar yasaktı.“ “Buraya Nasıl Geldik”, bir gazetecinin mesleki bilgi ve birikimle altından kalktığı bir dönem anlatısı seçkisi kitabı. İçerisinde hafızayı güncelleyen pek çok bilgi, olay ve olgu var. Aslında hafızanın kolektifliğine selam veren bir tarafı da var. Mehveş Evin’in “Öncelikle alıntıladığım haberleri yapan tüm gazeteci dostlarıma, özgür düşünen akademisyenlere, yazarlara kocaman bir teşekkür… Sizler olmasaydınız böyle bir kitap da olmazdı” sözleri bunu teyit ediyor. Tarihsel sorumluluğun altında ezilmeden, dik durmaya çalışanların ortak sözü, belleği olmaya çabalayan “Buraya Nasıl Geldik”i okuyalım, okutalım…
Not: “Buraya Nasıl Geldik” alfabesinin “C” harfinde, AKP yıllarından önce başladığı için olsa gerek, “Cumartesi İnsanları” yok. Ama kitabın derdi olan “toplumsal hafıza”, 700’üncü haftanın çağrısı olan “Beni Bul Anne” buluşmasına da dolaylı bir çağrıyı içeriyor. 700’üncü haftada buluşalım…